Binmişiz acayip bir alâmete hızla ilerliyoruz, kendimizce belirlediğimiz bir hedefe.

Gittikçe sonu olmayan, belirsiz, bir karanlığa yürüyoruz mütemadiyen…

Hiçbir şeyden, tat ve zevk alamıyoruz.

Hayatımızdaki her şey anlamsızlaşmaya, anlamını yitirmeye başlıyor.

Yaşam kalitemizi yükseltmeye çalışırken, büsbütün çirkef hale getirdiğimizin farkında değiliz.

Kolay olan her şeyi, zor etmek için, her türlü çaba ve gayreti gösteriyoruz.

Derken; güzellikleri yok etmeye çalışan bir toplum oluverdik.

Elbirliğiyle her şeyi yaktık, yıktık, ezdik geçtik.

Biz, biz olmayı kaybettik, başkası olmak için çabaladık.

Kendimiz olmaya çalışıyoruz; âmâ beceremiyoruz.

Yalnızız, yalnızlaştırıyoruz, yalnızlaştırılıyoruz.

Bir türlü kendimize gelemiyor, özümüze dönemiyoruz.

Bizi biz yapan değerlerin kıymetini bilmiyor ve hepten es geçiyoruz.

Büyüklerimizden duyduğumuz o akşamları yapılan muhabbetleri, çay sohbetlerini, insanlık,  kahramanlık hikâyelerini… Unuttuk, kaybettik...

Anlayacağınız her şey eskide kaldı.

Mutluluklar yerini mutsuzluğa bıraktı.

Bazen düşünüyorum da; biz mi değiştik, devir mi değişti, yoksa değişen zamana ayak mı uyduramadık.

Acaba, teknolojinin getirdiği her yenilik, değişim, gelişim mi bizi yalnızlaştırdı.

Herkes kendi dünyasında, herkes yarattığı kendi âleminde yaşıyor.

Kullanımı ilköğretime kadar düşen ve elinde cep telefonunu düşürmeyen çocuklarımız, gençlerimiz var.

Televizyondaki pembe dizilerin ve aile yıkmaya yönelik programların başından ayrılmayan aile bireylerimiz var.

İnternetin başında saatlerce boş zaman geçiren, sanal bir toplum ferdi olan çocuklarımız var.

Hepsi vakit öldürten birer insan düşmanı…

Hepsi vakit öldüren bir insan canlısı…

Zararları dokunuyor bize.

Zararları dokunuyor kendisine, ailesine ve topluma…

Hayattan kopuk bir birey olarak yetişiyorlar.

Bizler ne yapıyoruz, koskoca bir hiç!..

Birbirimize ulaşamıyoruz, konuşamıyoruz.

Teknoloji usulüne uygun kullanılmadığı için, yakın ilişkilerimizi, hayata bakış açımızı güçleştiriyor.

Teknolojinin faydalarını inkâr edemeyiz; ama doğru yerde ve zamanda kullanmak şartıyla...

Hayatımızı durağanlaştırıyoruz, sıradanlaştırıyoruz.

Her şeyi kolaylaştırdığını düşünerek, kendimizi teslim ediyoruz bu teknoloji aletlerinin kucağına...

Farkında ve bilincinde olmadan yaşıyoruz, teknolojik gelişme ve değişmeleri…

Bizi bizden uzaklaştıran, değerleri, ilişkileri, tozlu raflara kaldırılan kitaplar gibi gözden, gönülden uzak ediyoruz her şeyi.

Açıkçası korkuyorum, eminim sizler de korkuyorsunuz!

Korkmamız da gerekiyor yani.

Gönüllü yalnızlık bizleri bitiriyor.

Bizler, gelecek nesillere ne/neler vereceğiz, ne/neler öğreteceğiz?

Gönüllü edindiğimiz yalnızlığımızla, geleceğimizi nasıl garanti altına alacağız?

Söyler misiniz?..