Ergenlik dönemi tam bir kesişme ve kavşak noktasıdır. 12-13 yaşlarında başlayıp 20 yaşlarına kadar uzanan fiziksel ve ruhsal bir gelişim evresidir, bu dönemlerde her şey değişmektedir. Vücudu kendisine yabancılaşmakta ve benlik algısı yeni bir tasarıma dönüşmektedir. Erkek çocuklarda boy uzamakta, ses telleri kalınlaşmakta, sakal ve erkeğe özgü kıllanma meydana gelmektedir. Kızlarda ise vücut kadına özgü şekil almaktadır. Kız ve erkek tüm ergenler bu yoğun fiziksel değişime adapte olurken, ruhsal gelişim tam olarak bir karmaşanın içindedir. Ergenlik dönemlerinin en temel özellikleri ise birey olarak varlığının toplum tarafından onanmasıdır. Bu dönemlerde gençler daha şaşkın, dağınık ve rast gele değişkenlik gösteren hareketlenmeler yapabilir, o güne kadar oyun çağı içerisinde olan sosyal rolüne oyunsu veya çocuksu bir hava ile yaklaşan ve toplumdan da bu yönde tepkiler alan ergen, bu kez toplumun gerçek bir bireyi olmak üzere arzulanan sahneye çıkmaktadır.

              Artık karşısında aşması gereken yüzlerce soru ve sorun vardır…

              Bu dönemlerde ergenin kişiliğinin netleşmesi ve kişilik bocalamasından kurtulması gerekir, gelişim evresinin sağlıklı bir zeminde geçirmiş yani güven duygusunu ve kendisini karşıya kabul ettirmiş normal bir kişilik ekseninde utanç, kuşku, duymadan özerkliğini yaşamış, suçluluk duygusu duymadan girişimci olmuş bir ergen bu dönemlerde aradığı kimliğini daha bir netleştirecek kişilik krizine hatta kişilik bocalamalarına girecektir.

              Biz Türklerde askerlik görevinin ifası ergenlik döneminin mihenk taşı ve ustalık dönemi olarak algılanır. Öyle değil mi;

             Bura da en büyük özveri anne ve babalara düşmektedir. Henüz ergenlik döneminde olan çocuklarımızı daha iyi anlamaya özen göstermeliyiz. Düşünce ve davranışlarıyla alay edilen, görüşleri dinlenilmeyen ve çocuk olarak dahi adam yerine konulmayan bir aile ortamında, başkalarının peşine düşen kendi fikir ve düşünceleri olmayan bir birey halinde güdük kalmaya mahkumdur. Bu durumda aile toplumda sesi çıkmayan özgüvenden yoksun bir birey yetiştirmekte başarılı olmuştur maalesef…

             Temel amaç ergen kişinin amaç edinebilme gayesi, yönetebilme ve uygulayabilme yetisi’ nin aileler tarafından verilebilmesi olmalıdır…

           Çocuk ergenlik dönemine gelene kadar hep etrafındaki rolleri görmüş ve bu rollerden yamalı bohça kimliğine bürünmüş olan birey kendine has bir kumaşla elbise yapmaya çalışacaktır. Bu süreçte ergenin çeşitli, değişken, kısa süreli ve tutarsız olma girişimi makul ve anlaşılabilir olarak karşılanmalıdır. Örneğin muhafazakar bir ailenin çocuğu ebeveyninden ergenlik döneminde şarkıcı olmak için izin isteyebilir, veya bir saz kursuna kaydolabilir, bürokrat bir ailenin çocuğu minibüs muavinliğine soyunabilir, hatta bilardo oynayarak hayatını geçindireceğini iddia edebilir, çok çeşitli meslek dallarına, hobilere ve çeşitli uğraşı alanlarına yönelirken çevresine başkaldırmakta kendi seçtiği bir amaca doğru yönelebilme ve uygulayabilme yetisini oluşturmaya çalışmaktadır. Kişi kendi iç dünyasındaki yetenekleri açığa çıkarıp toplum tarafından o yönde saygın bir kimlik edinmeye gayreti içindedir. Bu süreçte başarılı olunan roller kalıcılığını sürdürürken, başarısız olunan rollerden çabucak vazgeçilir…

               Ergenlik dönemi çocukluğun yaşı ancak yetişkinliğin ise temelidir…

          Ergenin aile dinamiklerine uymayan amaçlar edinmesi anne ve babaları çok ciddi manada ürkütür ve bir takım tedbirler almaya itebilir. Ailelerin bu süreçte çocuklarına karşı daha duyarlı olmaları hatta onları cesaretlendirmeleri toplumun dirlik ve düzeni adına büyük bir öneme haizdir. Aksi takdirde yönetilmeye mahkum, özerk olmayan, kişisel gelişiminden yoksun, güdülen bir insan topluluğu kaçınılmazdır. Sevgilerimle…