Osmanlı Devleti zayıflamış, Rusya`nın slavları kışkırtması neticesinde sırplar özerklik ilan etmiştir...

Bosna ve Arnavutluk Müslümanları çepeçevre hristiyan unsurlarca çevrili olduklarından ve fakat Osmanlının da kendilerine yardım edemeyeceğini düşündüklerinden Sultan Abdülhamit`ten bir talepte bulunurlar...

Şehzadelerden birini bize yolla, onu Padişah ilan edelim. Ayrı bir devlet olarak ve ordu kurarak etrafımızdaki tehdidi yok edelim. Aksi halde Osmanlı tebaası olarak bizi yok edecekler...

Hristiyan Arnavutlar işe el koyup, müslümanları berteraf edince bu plan gerçekleşmez, Arnavutlar da kopar gider...

Avrupanın yeniden şekillenmesinde Din anlayışının belirleyici unsur olarak öne çıkması üzerine ve Osmanlı Devletinin hristiyan unsurlar kışkırtılarak zayıflatılması hakikati karşısında;
Sultan Abdülhamit, islamcılık ve ümmetçilik kavramlarını güçlü bir politik araç olarak kullanmaya ve hiç değilse müslümanların çoğunlukta olduğu yerlerdeki otoritesini ve toprak bütünlüğünü tesis etmeye çalışır.

Hilafet kartını da oynayarak bir nebze başarılı olsa da, özellikle Arap hristiyanların ingiltere-fransa tarafından kışkırtılıp ayrılıkçı hamleleri ve şerif hüseyinin saldırıları ile Arap Müslümanların da düşman saflarına katılması sonucunda...

Önce arabistan bölgesinde ve sonra da balkanlar ve afrikada bir çok müslüman topluluk bağımsızlık ya da özerklik isyanları ile, ümmetçilik ve islamcılık politikasının işe yaramadığını gösterir...

Osmanlı içerisinde ve özellikle hristiyan bölgelerde, batılı ülkelerin, hassaten de Rusyanın temsilcileri, konsolosları müslüman vatandaşları aşağılamaya, asker ve zabitlerle, memurlarla alay etmeye başlamışlar, akın akın anadoluya göç etmeleri için psikolojik ve fiili baskı ile tecavüzlere varan tutumlar sergilemişlerdir.

Bu dönem, osmanlı vatandaşlarına ve devletine, yabancıların Türk Devleti, Türkler dedikleri dönemdir.
Bazı aklı evveller kabul etsin etmesin, Türk ifadesi Müslümanların tamamını anlatmak ve hasseten de Devlet-i Aliyye`yi tanımlamak için tüm dünyanın kullandığı tabirdir.

[Burada şunu da bilmek gerekir ki...
Yavuz Sultan Selim Memlük Ülkesini Fethedinceye kadar, Memlük Devletine;
Türkiya Devleti denilirdi.]

Velhasıl...
Osmanlı vatandaşları, özellikle okumuş kesim ile ordu mensupları yaşanan tüm bu ayrılıkçı hareketlerden, hakaretlerden ve özellikle Ümmeti oluşturan ama kendilerini sırtlarından hançerleyen topluluklardan rahatsız şekilde, Milliyetçilik, Türkçülük fikrine sarılmaya başlamış, Devlet-i Aliyye`yi kuran ve fakat nedense ötekileştirilen, ana unsura, Türk`e ve Türk Milliyetçiliği mefkuresine yönelmeye başlamışlardır.

Muhakkak ki, Anadolu`dan söküp atılamayışımızın birinci nedeni Türk kimliğinin yeniden hatırlanması ve güçlü şekilde tabanda karşılık bulmasıdır...

Türk Milliyetçiliği Mefkuresinin, Osmanlıdan Başlayarak, Yeni Cumhurlyetin inşaasına kadar geçen süreçte uzun ve bazen çok yaralayıcı bir hikayesi olmakla birlikte, kabul edilmelidir ki, tükenmek üzere olan umutların dirilişinde en güçlü amil olmuştur.

Başta bahsettiğimiz, Osmanlı`nın zayıf düştüğü zamanlara, yaşanan aşağılamalara ve bu aşağılanmalara nasıl da sessiz kalındığına ve Milliyetçilik fikriyatına sarılmak haline bir numune olması babından, Enver Paşa`nın bu satırlara esin olan hatıratını aktararak bahsi kapatalım...

Rusların Selanik Konsolosu bir gün Osmanlı Askerine hakaretler eder ve hatta kamçısıyla da birkaç kez vurur.

Asker de şanlı şerefli bir Türk olarak, nöbetine ve üniformasına yapılan bu saygısızlığa karşılık,
Silahını doğrultup, Rus Konsolosunu ait olduğu eşşek cennetine yollar.

Dünya ayağa kalkar...

Osmanlı İdarecileri Bu Husuta Karar Verir ve Kahraman Askere Madalya Takar..!!!

Şaka şaka, 
Devletin ve Ünüformasının Namusunu Koruyan Asker Maalesef İdam Edilir...
Evet işte bu şaka değil...

Elbette bu yetmez, Rus konsolosa muhteşem bir cenaze töreni hazırlanır...

Bu cenaze töreninde saygı atışı mangasına komuta etme görevi de, o zaman genç bir kolağası olan Enver Paşa`ya verilir...

Enver Paşa bu meseleyi şöyle not düşer...

O gün, Türk askerini aşaģılayan bu adamın cenazesine saygı ateşi emri vermemin utanç ve öfkesini, ömrümün sonuna kadar içimde taşıdım...

Allah Türk`e Yar Olsun...