Yaklaşık bir saat süren programda Üniversitenin son 10 yılını değerlendiren ve 15 Temmuz Darbe girişimi ve 16 Nisan referandumuna ilişkin açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü, özellikle 15 Temmuz ve sonrasında ülkenin zor bir süreçten geçtiğini belirtirken, 16 Nisan referandum sürecini de milat olarak kabul ettiğinin altını çizdi.
Üniversitenin son on yılını değerlendiren Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü,  “2006 yılında kurulan üniversitemiz hâlihazırda 13 fakülte 1 konservatuvar 3 enstitü, 3 yüksekokul 6 meslek yüksekokulu ve 11 araştırma merkezi olan bir üniversiteyiz. Bizden 40 yıl önce kurulan üniversitelerle aynı ayarda görünüyoruz. 22 bin öğrenci kapasitesine sahibiz. Özellikle uygulama ve araştırma merkezlerine özen gösteriyoruz. Önemli akademik araçlar bunlar kurumumuz için çok önemli. YÖK’te kabul gördükten sonra inşallah bir araştırma merkezi daha kuracağız. Bu üniversite içerisinde çalışacak. Yeni müzemizde. Adıyaman kültürünü gelece taşıyacak gerek objelerle gerekse de yazılarla olacak. Adıyaman kültürünü geleceğe taşıyacak bütün çalışmalar orada olacaktır” dedi.
“Üniversitemizin Gelişimini Bize Düşen Bir Görev Olarak Gördük”
“Adıyaman zor bir coğrafyada yer alıyor üniversitenin gelişim açısından” diyen Prof. Dr. Gönüllü, “Ancak altı senedir buradayım bu süreçte önemli ilerlemeler kaydettik. Profesör sayısı 20 iken 35 oldu. Doçent sayısı 11 iken 55’e yükselmiştir. Yardımcı Doçent sayısı 141 iken 250’yi aşkın olmuştur. Akademik personelde iki katından daha fazla ilerleme var 2011 Mayıs ayına oranla. İdari personelimizde 208’den 550’yi aşan düzeyde. Öğrenci sayımız 11 bin 734 iken 22 bin civarına geldi. Altı yılda birçok fakülte mevcut idi ancak ne personeli ne de tabelası vardı. Bize düşen bir ödev gibi aldık ve fakülteleri faal hale getirdik. Bunu millete olan bir borcumuz olarak gördük. Bizleri burada tutan milletimiz ve devletimizdir. İhtiyaçlara gereksinimlere göre hareket etmeye çalıştık. İş bulunamayacak bir akademik birimi geliştirmemek için mezun olacak öğrencinin de diplomasının işe yaraması için eğitim sistemimizi elden geçirdik” dedi.
“Kapalı Alan Miktarımız 10 Yılda 7 Katına Çıkmıştır”
Kapalı alanlar ile ilgili olarak üniversitemizin çağ atladığını ve büyük gelişim içerisinde olduğunu belirten Prof. Dr. Gönüllü, “600 dönüm alanımız var. En az 1000 dönüm olması gerekiyor üniversite kampüsünün. Bu rakamı az bulunca kamulaştırma yoluna gittik. Çok zor oldu ama. Bizleri çok yordu. Keşke zamanında bunlar yapılmış olsaydı. Yerinin hazırlanmış olması gerekirdi. 2011’de 33 bin 534 metrekare kapalı alanda eğitim öğretim ve sosyal faaliyetler yapılıyordu. İnşaatla yüzde 10’larda 20’lerdeydi. Bugün 220 bin metrekare üzerinde kapalı alan yerimiz var. Yaklaşık yedi katına çıktık. Busene eğitim fakültesinin 2. Binasını hizmete sunacağız. Teknik bilimler binasını da hizmete sokacağız. Deney hayvanları araştırma merkezi de olacak. Bununla ilgili de uygulama araştırma merkezi kuracağız. Bilindiği gibi akademisyenler bilimsel çalışmalar yaparken başka üniversitelere gidip projelerini gerçekleştirmede sıkıntılar yaşanıyor. Bu engelimizi de aşmış olacağız” diye konuştu.
“Yaşayan ve Yaşatan Bir Üniversite Kampüsü”
Gerek öğrenci gerekse de akademisyen idari personelin üniversite içerisinde huzur içerisinde işini yapması için çevre düzenlemesinin büyük önem arz ettiğini belirten Prof. Dr. Gönüllü, “Çimlenmiş alan miktarı 12 dönüm iken şimdi 68 dönüme çıkmıştır. İnsanlar tabiat ile iç içe olursa daha mutlu oluyorlar. Bunu öğrenci ve personele sorarsanız zaten cevaplayacaklardır. Ağaç sayısı 1300’den 31 bin’i aşkın ağacımız oldu. alan da 10 dönümden 201 dönüme çıkmıştır. Sosyal alanda 6 bin metrekare iken 29 bin 307 metrekare alana geldi” dedi.
“Akademisyenlerin de Tercih Ettiği Üniversite Olduk”
Program yapımcısı Hakan Çaışkan’ın “Adıyaman Üniversitesi neden tercih edilen bir üniversite oldu?” sorusuna yanıt veren Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü, şöyle devam etti:

“Anadolu’daki üniversitelerde hatta İstanbul dahilbilimsel araştırma konusunda kısıtlamalar vardır. Ancak biz de bu sınır yok. Bunu sağladık. Bizim başarımızdır. Sonra 2011 Mayıs öncesi akademisyenler yurt dışına gidişleri söz konusu değildi. Şimdi her yıl bir akademisyenin yurtdışına gitmesi konusunda destek veriyoruz. Biz araştırma geliştirmeyi de gerek görünen gerekse de görünmeyen şekliyle desteklemiş oluyoruz. Daha önce yurt dışı bağlantılı bir kurumdan ISO 9000 kalite belgesi almıştık. Sadece bir laboratuvar ya da fakülte değil. Tüm üniversiteyi ele almış olduk. Seneye de yeni versiyona göre de bu toplam kalite belgesini almış olacağız. Spor ile ilgili 4 yıl önce ilk öğrenci almış olduk. Kapalı spor salonun ardından yüzme havuzu, atletizm alanı olan bir stadyum yaptık. Hep işi zor tarafından aldık. Bu stadyum uluslararası atletizm federasyonu tarafından incelendi ve bize uluslararası müsabakaların yapılabileceğine dair bir sertifika verdiler.Spor anlamında çok güzel başarılar elde etti öğrencilerimiz. Futbol, hentbol, voleybol, kickbox ve halter gibi alanlarda güzel başarılar elde ettik. Türkiye şampiyonlukları alıyoruz. Bu bizim sporcu alırken göstermiş olduğumuz hassasiyetle oldu. gerçek sporcuları alıyoruz. Antrenörlük bölümü de açtık bunun yanı sıra. Öğrenci sayımız da artmış oldu ve başarılar da ardı ardına geldi”
“Floransa Bienaline İki Akademisyenimiz Davet Edildi”
Türkiye'den bienale sadece üniversitemiz akademisyenlerinin davet edildiğini aktaran Gönüllü, "Bu etkinliğe dünyanın her yerinden sanatseverler, sanat takipçileri, sanatın önde gelenleri iştirak edecekler. 400 civarında seçilmiş kişinin eserleri orada sergilenecek. Bu etkinlik içerisinde bulunmak bile ayrıcalık. Aslında 15 Temmuz hissedilen bir kalkışmaydı. Belki normal vatandaşın fark edeceği bir şey olmasa da devlet büyüklerinin tahmin ettiği bir kalkışmaydı. Devlet kurumlarımızın çoğunu ilgilendiriyordu. Devlet düşmanlarının böyle bir kalkışma yapacakları beklenmiyordu. Bizim ülkemizin dışında ülkemizi zaman zaman rahatsız edecek projelerin hayata geçirildiğini görüyoruz. Bu yakın zamanda da geçmişte de olmuştur. Bizimle ilgili olumsuz görüşleri olan yabancı mihrapların içimizden zayıflık üretmek için çalışmaları olduğunu görüyoruz. Bunu daha yakinen görmüş olduk. Tabi 15 Temmuz’daki darbe girişimi öncesi yargı darbe girişimi oldu. bunlar başarılı olamayınca en son olarak askeri darbeye başvurdular. 15 Temmuz’da toplumun uyanıklığı en önemlisi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın dirayetli çıkışı ve toplumu göreve çağırması çok önemliydi. Milletimizin de sağduyulu olması hain girişimin bertaraf edilmesine sebep oldu. Daha Cumhurbaşkanımız uçakta ilen ilk reaksiyonu biz resmi sitemizde gösterdik. Bu reaksiyonlar halkın genelini tetikledi.İlk paylaşımımda Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın 3 paylaşımını sosyal medyada paylaştım. Bu gece dışardayız dedim. Yaklaşık saat 01:00 civarında da üniversite web sitemizde duyurumuzu yaptık. Bu kalkışmayı kabul etmiyoruz. Cumhurbaşkanımızın yanındayız milletimizin yanındayız dedik. Eğer hainler tarafından bir başarı olsaydı ilk hedefte olan kişilerden biri de bendim. Çokşükür milletimizi ülkemizi seviyoruz. Şimdi tabi bu darbe girişimini püskürttükten sonra bu aslında dünyada ilktir püskürtülmesi anlamında. Halkın kendi yönetimini koruması ve iradesini ortaya koyması. 16 Nisan’da ise partiler üstü bir çalışma yapıldı. Meclisten geçti ve milletimize sunuldu. Belki ufak defe değişikliklerle ülkenin en iyi şekilde yönetilmesini sağlayacak değişiklikler oldu. artık yasama yürütme yargı kendi işini yapacak. Kontrol etme işini de kendisi yapıp kimsenin işine kimse karışmayacak. Halk birine yetki vermişse o kendi bildiğini milletin menfaatini gözeterek beş sene yapacaktır.Yürütme kendi içinde çok parçalıydı. Bir direksiyonda iki şoför olmaz. Bunun yanı sıra tarafsız bir yargıya da ihtiyaç vardı. Millet daha çok yönetiyor. İlk beş senede beğenilmezse başkan ikinci defa halk istemezse ikinci defa seçilmiyor. İyi olacağını düşünüyoruz. Ülkemiz ve Adıyaman’ımız için en iyisini diliyorum” şeklinde konuştuktan sonra programa son verildi.

 

Kaynak : PHA
Kaynak: pha