Bazı ülkelerin yönetim modeli bir başına cumhuriyet iken, bazısında cumhuriyet ve demokrasi bir aradadır.   

Kimisinde de krallık ve demokrasi vardır…

Örneğin, yanı başımızda İran, Azerbaycan, daha ötelerde Mısır, Sudan, Çin gibi nice ülkelerde demokrasi yok, lakin cumhuriyet var.

Avrupa’ya baktığımızda; yönetim biçimi cumhuriyet olmayıp, bilakis krallık olduğu ama bunun yanında demokrasinin de var olduğunu görebilmekteyiz.

Mesela İngiltere, Danimarka, İsveç gibi birçok ülke var ki; buralarda krallığı bulmak mümkün, zira bunun yanında demokrasi de var.

Demokrasinin olmadığı ama cumhuriyetin var olduğu ülkelere baktığımızda da şunu görüyoruz: 

Tek parti ya da belli bir zümre ülkeyi istediği gibi yıllar yılı yönetiyor. Hem de halka bir şey sorma gereği bile duymadan…

Öbür taraftan krallıkla birlikte demokrasiyle yönetilen Avrupa’nın malum ülkelerinde, her gelişmenin odağında toplumun olduğunu görmemiz mümkün. 

Demek ki, cumhuriyetin tek başına hiç bir şey ifade etmeği ortada…

Eğer demokrasi yoksa ülkenizde sosyal yaşamın hiçbir tadı tuzu olamaz ve gelişmeden söz edilemez.

Bizde her şeyi cumhuriyete bağlayan, iyi olan her şeyin cumhuriyetle başladığını iddia edenler var.

Böyle düşünenler maalesef koca bir yanılgı içerisindedirler.

Demokrasi olmadan cumhuriyet tek başına hiçbir işe yaramıyor. Eğer öyle olsaydı; bugün İran fevkalade kalkınmış olurdu.

Ülkemizde de 1930’larda öyleydi:

1930’lu yıllarda tek partili yönetim vardı. O dönem hiçbir şey millete danışılmıyor veya iş olsun diye göstermelik danışılıyor ve her şey tek partinin tekelindeydi.

O bakımdan uzun yıllar ülkeye tek bir çivi dahi çakılmadı, gelişme adına bir arpa boyu yol kat edilmedi.

Ne zamanki çok partili hayata geçildi; Türkiye’de yavaş yavaş olumlu gelişmeler sağlandı, millet adına müspet icraatlara imza atıldı.

Tunus’a bakıyoruz; orada yıllarca ülkeyi tek başına yöneten eski lider Zeynel Abidin Bin Ali katı bir laiklik yanlısıydı.

Laikliği bizdeki statükocular gibi yorumladığı için Tunus’u yalnız başına yönetiyordu. Demokrasiye zerre-i miskal kadar inanmıyordu.

Sonunda ne oldu?
Tunus’un bugün geldiği nokta ortada…

Tunus diktatörünün sonunu hazırlayan esas olay; laikliğe getirdiği sert ve ölçüsüz yorum ile dini özgürlükleri kısıtlamasıydı.

Ne kadar tanıdık değil mi?
Türkiye’nin 1930’lu yıllarına ne çok benziyor?
Mısır’ın durumu ise biraz daha farklı…

Mısır’da mübarek olmayan Firavun Hüsnü, 30 yıl kadar ülkeyi tek başına yönetti. Bugün keza zorba Sisi yönetiyor. Yani Mısır’da da demokrasinin zerresine rastlamak mümkün değil.

Yıllarca demir yumrukla yönetilen Mısır halkı, bugün yana yana değişim istiyor, demokrasi diyor…  

Demem o ki; bir ülkede demokrasi yoksa cumhuriyetin tek başına hiçbir anlamı olmuyor.

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

 
  Bilal KARADAĞ

                                                                                                      [email protected]