Umarım içinde bulunduğumuz bu durumu kazasız belasız atlatırız.
Ama atlattıktan sonra yaşayacağımız dünya için de Türkiye için de eskisinden çok farklı olacak diye düşünüyorum.
Her şeyden önce bu salgın artık dünya da sürekli olacak. Yani çiçek hastalığı gibi, kızamık gibi bir aşı ile iyileşeceğimiz bir hastalık olmayacak. Yaşamımızın her anında artık kafamızın bir yerinde bu korku kalacak.
Yeni dünyada bence 5000 kişinin bir arada tatil yapıp, açık büfelerden yemekler yemek, gecesinde hıncahınç dolu eğlence yerlerinde sabahlara kadar eğlenceler yok. Hani yıl içinde çok çalışıp hiç değilse bir haftalığına böyle bir tatil düşüncesini, mümkün olan en küçük otel ve en izole bölgeye taşınacak.
Çalışma hayatı da artık koca koca plazalarda dip dipe ofislerden sanırım artık mümkün olan işlerde evde çalışma modeline dönecek. 
Bu hem insanların balık istifi toplu taşıma araçlarının yükünü azaltacak. İnsanlar artık en lüks yerler yerine toplu taşıma kullanmadan yürüyerek, ya da bisikletle en fazla özel aracı ile ulaşabileceği evler ve iş yerleri arayışında olacak.
Bence 10 marttan önceki avmler de gördüğümüz insan kabalıkları artık mahalle bakkallarına, daha az insan trafiğinin olduğu ve sakin alışveriş yapan lokal esnaflara yönelmeye başlayacak. 
10 marttan sonra sanırım futbol maçlarını da türbinden izlemek yerine evden televizyonlardan izlemek daha akıllı bulunacak. 
Büyük fabrikalarda üretim az insan çok robot teknolojisi olmaz ise olmazlarından olacak.
Sanırım artık eskisi gibi dolu dolu metro vagonlarında, belediye otobüslerinde, metrobüsler de, 50.000 kişiyi aynı anda bulunduran hava alanlarında yapılan yolculuklar gelecekteki dünyada çok gözde olamayacak.
Bir ilçe sayısında insanın bir arada yaşadığı, bir asansörüne neredeyse bir köy nüfusunu doldurabildiğimiz o devasa siteler tüm cazibesini kayıp edecek.
Artık parıltılı, ana baba günü lüks ve pahalı lokantalar yerine kimsenin olamadığı bir yerde minik bir çay bahçesinde yenilen kalabalıktan uzak bir yemek çok daha güvenli olacak.
Kötü gibi görünüyor ama belki bu sistemle insanlar yeniden köylerine dönecekler. Yine doğal ve bireysel üretimlere başlayacaklar.
Köyümüz, yaylalarımız, o hani pembe panjurlu küçük evlerimiz hayal olmaktan çıkıp, bir zorunluluk halini alacak. 
O büyük şehirin üstümüze üstümüze gelen curcunalı kalabalıklarının yerini, sakin, huzurlu daha sessiz, heyecansız insanlar alacak.
Yani nasıl olacak, ne olacak bilmiyoruz ama
Bildiğim bir şey var … 10 marttan önce bir dünya vardı ya …..
ARTIK YOK ÖYLE BİR DÜNYA….