AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, Star Gazetesi’nin 15 Nisan 2012 tarihli Açık Görüş ekinde bir makelesi yayınlandı. Metiner, “Silahları susturmada yer almayacaksa BDP ne işe yarar” başlıklı makalesinde Kürt meselesi ile PKK meselesinin farklılığına dikkat çekti. İşte Metiner’in makalesi.

****

O kadar söyledik, ama o birilerine bir türlü inandıramadık. Medyada "Kürt uzmanı" diye tanınan önemli köşe başlarını tutmuş malum zevatı, `Kürt meselesi ile PKK meselesi birbirinden ayrıdır.

Kürt meselesi çözüldüğünde PKK meselesi çözülmüş olmaz!` tezine inandıramadık. İyi ki BDP lideri Selahattin Demirtaş Neşe Düzel`e konuştu da herkes açık bir biçimde iki meselenin birbirinden ne kadar ayrı olduğunu öğrenmiş oldu. Hoş, Demirtaş için de bu yeni bir bakış açısı aslında. Çünkü Demirtaş ve arkadaşları da yakın zamanlara kadar tıpkı o köşe yazarları gibi düşünürlerdi. Demirtaş son günlerde gündemin baş konusu olan "müzakere" ve "muhataplık" meselesinde iki ayrı kategori koyuyor önümüze. Birinci, kategori, Kürt meselesiyle ilgili. İkinci kategoride ise, silah bırakma meselesi yer alıyor. Demirtaş, kendilerinin ancak Kürt meselesinde "siyasi muhatap" olabileceklerini, silah bırakma konusunda ise doğrudan muhatabın PKK, yani İmralı ve Kandil olduğunu söylüyor. Bu yeni kategorik bakış açısı, haddizatında yeni dönemde BDP`nin kendini konumlandırdığı yeri de gösteriyor. Karşımızda demek ki iki konu ve iki muhatap güç var. Birincisi, Kürt meselesi. Bu alandaki muhatap BDP İkincisi, Silah meselesi. Bu konudaki muhatap ise PKK. Şimdi burada aklımıza PKK`nın Kandil`deki lideri Karayılan`ın Hasan Cemal`e söyledikleri geliyor. Karayılan " özetle şunu söylemişti: "Bizi muhatap almıyorlarsa Öcalan`ı alsınlar. Öcalan`ı almıyorlarsa BDP`yi. Onları da kabul etmiyorlarsa akil adamları muhatap alsınlar. Bizim kabulümüzdür." Peki ne oldu? AK Parti Hükümeti İmralı ile görüşmelere izin verdi. Oslo görüşmeleri yapıldı. BDP (O zamanki DTP) muhatap alındı. Başbakan "açılım" sürecinde toplumun her kesimiyle görüştü. Çözüm için gerekli olan zihinsel yeni paradigmayı anlattı. Çözümün önündeki psikolojik bariyerlerin aşılması için gerekli olan zemini oluşturdu.

 

PKK, BDP`ye bile güvenmiyor

PKK`nın ve BDP`nin buna cevabı ne oldu peki?

PKK, şiddeti tırmandırarak Ergenekoncu-ulusalcı güç odaklarının değirmenine su taşıdı. "Demokratik açılım" sürecinden tıpkı Ergenekoncular-ulusalcılar gibi ciddi rahatsızlık duydu. BDP ise PKK`nın bu siyasetinin çok kötü bir biçimde taşıyıcısı oldu. Bugün BDP liderinin ağzından da bir kez daha öğrenmiş olmaktayız ki, silah bırakma meselesinde PKK liderliği kendisinden başka muhatap kabul edilmesine itiraz ediyor. BDP`ye de bu yetkiyi vermiyor. Çünkü PKK, kendisinin bizzat atadığı siyasetçilere bile güvenmiyor. Konudan sapmamak için Demirtaş`ın sözlerine dönüyorum tekrar, şöyle diyor: "Hükümet, silah bırakma ve ateşkes konularını bizimle görüşemez. Başbakan`ın bizden istediği karar ve irade silahla ilgiliyse, bunu başka yerle görüşecek." (Taraf, 10 Nisan 2012)Hemen aklınıza gelen soruyu ben sormuş olayım: Bu durumda BDP ne işe yarar? BDP`yi hangi konuda muhatap almak gerekil"? Demirtaş`a kulak verelim: "Başbakan, Kürt sorununu konuşmak istiyorsa BDP`yle her şeyi konuşabilir. Anadilde eğitimi, yeni anayasayı, anayasal vatandaşlığı, yasal değişiklikleri her şeyi konuşabilir." İyi de Kürt meselesinin çözümü veya Kürt vatandaşlarımızın haklı talepleri için BDP niye muhatap alınsın ki? BDP sözünü ettiği konulan gerçekleştirmek için kurulmuş bir parti ise eğer bunları demokratik yöntemlerle, sözgelimi anayasa ve yasa değişiklikleriyle uygulama alanına koyar. Bu talepler için PKK`nın silahlarına da ihtiyaç hissetmez. Eğer bu meselede BDP hiçbir fonksiyon icra edemeyecek bir konumdaysa, o zaman bu BDP hiç bir işe yaramıyor /yaramayacak demektir. BDP işine gelince örgütün partisi olarak çalışıyor, işine gelmeyince örgütün siyasi uzantısı olmadığını söylüyor. Örgütün silahlanın kendi siyasal varlıklarının da sigortası olarak gören bu anlayış, BDP`yi yasal-siyasal bir aktör olmaktan uzaklaştırıyor. Doğru oturup doğru konuşalım: PKK`nın silahları olmazsa BDP ne işe yarar?

O zaman hükümet niye güvensin?

Kürt vatandaşlarımızın taleplerini PKK veya BDP ile pazarlık konusu etmek her şeyden önce demokratik değildir. BDP ile asıl konuşulması gereken konu, dağdakilerin düz ovaya indirilmesi ve silahların ebediyen toprağa gömülmesi konusudur. BDP kendini bu konuda "yetkisiz" görüyorsa o zaman kimse kusura bakmasın bu haliyle BDP`yi siyasi bir aktör olarak muhatap almak havanda su dövmekten farksızdır. Bu siyasi bir müzakere olmaktan çıkar başka bir şeye dönüşür. Bunun apaçık adı, silah marifetiyle siyasal sonuç devşirmeye kalkışmaktır. Bakınız PKK`nın partisi var mı? Var: BDP Mecliste bu partinin grubu var. Belediye başkanların var. Niye onların siyaset yapmalarına izin vermiyorsun?

PKK, kendi partisine ve atadığı siyasetçilerine bile güvenmiyor. Sorun da burada çıkıyor zaten. Karşınızda muhatap alabileceğiniz siyasetçiler yok. BDP var, ama BDP`nin üstünde bir KCK iradesi var. KCK nedir? Başı Kandil`de olan ve şiddeti esası alan bir illegal örgüt.

PKK, kendi partisine güvenmediği için BDP`nin üstüne KCK yapılanmasını oturtuyor. Sen kendi partine güvenmezsen Hükümet niye güvensin?

Bitirmeden önce Demirtaş`ın bir yanlışını düzeltmem gerekiyor tarihe doğru bir not düşmek adına. Demirtaş, Öcalan`ın Türkiye`nin birliği içinde bir çözüm istediğine vurguda bulunduktan sonra ekliyor: "Bizim de desteklediğimiz özerklik önerisinde bulunuyordu." Şimdi bu olmadı işte! İşin gerçeği şu... Öcalan`ın yakalandıktan sonra sorunun çözümünü Türkiye`nin birliği içinde arayan "demokratik cumhuriyet" tezinin hiçbir yerinde özerklik gibi talepler yok. `Tek devlet`, `tek resmi dil`, `tek ulus`, `tek bayrak`, `tek vatan` var. Dahası var: Dibine kadar Kemalizm övgüsü var. Şeyh Said ve Dersim isyanlarını İngiliz tertibi olarak eleştirmek var. Özerklik, otonomi ve federasyon gibi taleplerin ilkellik suçlamasıyla dışlanması var.

Öcalan o zaman öyle diyordu, sonra tam tersi şeyler söyledi diyorsa Demirtaş, bu da ayrı bir sorun.

 

Mehmet Metiner-Star Gazetesi/Açık Görüş

Editör: Adıyaman Haber