Biz uzak memleketlerin küskün çocuğu, bağrı kıraç toprakların kızgın soluğu, öyle kolay kolay erişilmez eteklerimize, rakımı gök seviyesine eş yüreğimizin, biz geçit vermez dağların keskin doruğu...

 

Güneş vurur alnımızın çatına, yakar derimizi gâvur, yakar kazandibi sinemizi, kan ter içinde kavurur… Damar damar şişer avurtlarımız, şerha şerha yarılır dudaklarımız susuzluktan,  çatlar göğsümüzün ince çeperi, esvabımız ıslanır cımcılık olur…

 

Ara sıra ötelerden bir rüzgâr eser, talazıyla savurur suratımıza tozu toprağı, betimiz benzimiz atar, gözlerimiz perde perde bulanır… Saç sakal karışır birbirine, sıfatımız tanınmaz bir hal alır...

 

Akşam olur da, karanlık düşünce uzun burun tepelere, kurulur çobanların kaval ezgili dertli şurası... Barak havası mı dersin ahh, gelin duası mı? Tatlı bir rehavet çöker üstümüze, cıgaramız tüter, efkârımız karılır… Alır başını gider yorgunluk, zulamızda sevdaların acısı kalır...

 

Damla düşmez, bentler taşmaz, harmanımız kesat… Boş tencere kaynar ocakta ele güne karşı, tabak oynamaz yerinden, kaşık kirlenmez üç öğün, kuru lokma boğazımıza takılır… Kaçar soframızın bereketi, göçer evimizin direği, dünyalar başımıza yıkılır…

 

Fırsat bilir fakirliğimizi fitne fesat, kanında şahsına münhasır yılan dilli virüs, eteğinde ayrık otu tohumlar, dört koldan işe koyulur… Kurt düşer içimize parmak parmak, sinek konar yüzümüze, obamızda salgın hastalıklar yayılır…

 

Yol yok, okul yok, cehalet diz boyu… Kepazelik iki eliyle gırtlağımıza sarılır… Sırtımızda kuyu memba bir şelek içme suyu ve arkamızda kaderine terk edilmiş sağlık yoksunu ebesiz soyu, alnımıza çağın çilesi yazılır…

 

Elbet biliriz ehli yabanı, iyi tanırız dostu düşmanı, gün geçtikçe sezgilerimiz çoğalır… Ağız dolusu nefretimiz ve kucak dolusu hürmetimiz, adamına göre fazlasıyla dağılır…

 

Kulak verin ağalar, omuz verin, umut verin bilcümle arzuhalimize… Atılır köprülerimiz hayata dair bilesiniz, bir kaşık suda boğulur emeklerimiz, bıçkılanmış dallarımız her iki yana dağılır… Bitti bitecek nefesimiz, gitti gidecek hevesimiz, Vallah takatimiz tükendi sayılır…

 

Büyük saydık, baba belledik devlet-i Âliyi, koymayın bu canları ırağınıza… Gına gelir yalnızlıktan, sonra sahipsizlikten sıkılır… Adımınızı atmazsanız eşiğimize arada bir, halımızı hatırımızı sormazsanız bir kez olsun, belki güvenimiz azalmaz ama huyumuz kurusun, kalbimiz felaket kırılır…