Adıyaman’ın kültürü ile ilgili yazı yazmam istendiğinde, ya acaba Türk Dil Kurumu’nun kültür tanımı nasıldır?Diye bir baktım.Tanım aynen şöyle:

          Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünüdür.

          Benimse daha önceden öğrendiğim:” Öğrenilmiş davranışların bir bütün olarak kuşaktan kuşağa aktarılması idi.”

          Adıyaman denildiği zaman aklıma hemen:Toprak damlar, üzerine çıkarılmış tahta bentler, at arabası üzerinde; sinemacıların dikkat dikkat! Meram Sineması’nda ilaveli iki film birden!seslerini. Büyüklerimizin telef uzunda Türkçe sözcüklerin yeni halleri , Adıyaman ağzıyla yapılan sohbetlerin tadı. Hani yaşanılan, görülen bir olayı  İstanbul ağzıyla anlatırsında hiç gülmeyeceklermiş gibi gelirde, Adıyaman ağzıyla anlattığında sende ve karşındakinde ayrı bir tat bırakır ya, işte o zevki. Adıyaman’ın ünlü simalarını.Ünlü sima dediysem, makam mevki olarak bir yerlere gelenlerimiz değil; insanlarımızın gönlünde sadelikleriyle taht kurmuş, benim gönlümde de ayrı bir yerde olan Biletçi Selim Emmi’den, Şerbetçi Vartolu’dan, Galalı Mıstaffa’dan v.b.den bahsediyorum. Bize has olan yemeklerimiz (dolmalı küfte, pağnik, klottik) . Eğitim durumumuzla, sınavlardaki başarısızlığımız geliyor.

          Yukarıda söylediklerimden,  bize bugün kalanları sizler çok iyi biliyorsunuz. Diğerlerini özlemle hatırlamıyor muyuz? Bunları korumak ve yaşatmak daha ileriye götürmek  için ne yapılıyor? Koca bir hiç! Adıyaman evleri yol açma, modern kentleşme v.s sebeplerden hayallerimizin, hatıralarımızın, özlemlerimizin, kederlerimizin üzerine yıkılmadı mı? Sadece bir tanede olsa, sembolikte olsa, restore edilemez miydi? Bu acaba kimsenin aklına mı gelmedi? Yoksa, öf amanlardan bir tane daha mı çekildi?

          Hani! kültürün tanımında; insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçlardan evleri miz? Hani!Adıyaman’ımızın nüfusu 15-20 bin iken on sinemadan bu gün bize  kalan? Sohbetleriyle yaşadığı sosyal çevrenin gönlünde taht kurmuş, içlerindeki güzellikler, dillerindeki şirinlikler, yüzlerindeki nurluklarla dolu ünlü simalarımız, ecel çağırdığında koşa koşa, arkalarına bakmadan, unutulmuşluklara kendilerinin de ekleneceklerini bildikleri halde gitmediler mi? Hani benim bildiğim, bana öğretilen: Öğrenilen davranışların bir bütün olarak kuşaktan kuşağa aktarılması? Kim ne kadar Adıyaman ağzıyla konuşuyor.

          Hani bizim yemeklerimiz? Ortalık fes futlarla, dönercilerle, dürümcülerle, restoranlarla; ya et üzerine yada yöremizden uzak yemeklerle dolup taşmış. Ama şu konuda halkımızın hakkını yemeyelim Şanlıurfa ile halen senin benim kavgası yaptığımız çiğ köfte salonları bu açığı bir nebze de olsa kapatıyor(!)

          Adıyaman’ın halen % 10’u okur–yazar değil. Kültürü korumak eğitimli, duyarlı insanların yetişmesi ile mümkün olur.Yeni ders kitaplarında aile , kültür, cumhuriyete nasıl kavuştuk konularının yüzeysel olarak anlatılması, bizim bu yolda daha büyük kayıplar vereceğimizin bir kanıtı olsa gerek. Bu yolda eğitime bir nebzede olsa katkım olsun diye başlayıp, daha büyük projelerle halka hizmet, hakka hizmet düşüncesiyle, eğitim kurumları kuran, rahmetli Osman Binzet abim nerede? Nerede Osman Binzetler! Adıyaman’ın  makus talihi her yenilecek dediğimizde, daha büyük yaralar alıyor ve biz seyirci kalmaktan kendimizi alamıyoruz.

          Kuşaktan kuşağa neyi, nasıl aktaracağız, neyimiz kalmış ki aktarılacak. Öyle bir kültür yozlaşması yaşanıyor ki Türkiye’mizde , dolayısıyla Adıyaman’ımızda bu satırları okurken bile ne kadarını kaybettiğimizin farkında değiliz.Üzerimizde öyle oyunlar oynanıyor ki ve bizde bunların farkında olmadan öyle yaşıyoruz ve öyle benimsemişiz ki …

        Bu kültürün bizim olmadığını,yaşatmaya çalışıtığıımızında, bizim olmadığını, bize ait olanları kaybettiğimizi,kaybediyor olduğumuzu ve bunun bizi tek kültüre doğru götürdüğünü görmüyoruz, bu uğurda da mücadele ediyoruz. Aslolan ve garip olan o kültür de bizim değil.