Anlatacağım hikâyenin hiçbir kurum, kuruluş veya kişilerle alakası yoktur. Yazıda geçen kişiler ve mekânlar tamamen hayal mahsulüdür deyip, işin içinden sıyrılmak mümkündü ama değil…

***
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır, mıngır sallar iken, bir köyde yaşayan iki arkadaş varmış…
Hani köyde çok kişi yaşarmış ama hikâyemize konu olan iki arkadaş. Yoksa onların annesi var, babası var, kardeşleri ve komşuları varmış. Yani köy, koca bir nüfusa sahipmiş. Ama mevzumuz köyün kalabalık olması değil, iki arkadaşın hayata bakışı ve başından geçenler…
Öyleyse biz gelelim iki arkadaşa…
Arkadaşlardan birisi takva sahibiymiş.
Helale harama dikkat eder, asla boğazından haram lokma geçirmemeye çalışır, Allah’tan korkar, kuldan utanırmış…
Çok dürüstmüş.
İşini iyi yapar, hile ve hurdaya asla tevessül etmezmiş.
Ama diğer arkadaşının böyle “takıntıları” yokmuş.
Önemli olan kazanmakmış, gerisi moda tabirle teferruatmış.
İş dedik diye fabrikatör falan sanmayın. Çiftçilikle uğraşır, ailesine yardım ederlermiş. Bir de şehre süt götürüp, satarak parasıyla eve öteberi alırlarmış.
Daha doğrusu arkadaşın birisi öteberi alacak para kazanırmış ama diğerinin kısmeti bu konuda pek iyi değilmiş.
İki arkadaş her gün eşeğe sütleri yükler, şehre süt satmaya giderlermiş.
Yolda konuşur, dertleşir, hayata dair düşüncelerini paylaşır, geleceğe dair planlar yaparlarmış.
Ve sonunda sohbet ede ede, eşeğin sırtında yaylana yaylana şehre girer, pazara yönelirlermiş.
Her gün pazardaki yerini alır, süt satmaya başlarlarmış.
Ama birisinin sütü hemen tükenirken, diğerinin sütü olduğu gibi kalır, bir tek Allah’ın kulu gelip, “bir kilo süt ver” diye bir talepte bulunmazmış.
Sütü erken biten arkadaşı şehirde dolaşır, kazandığı paralarla öteberi alır, arkadaşını beklermiş.
Ancak, akşam olunca diğer arkadaşının her zamanki gibi sütünü hiç satmadan eşeğine yüklediğini görür, üzülürmüş.
Üzülen sadece arkadaşı değilmiş. Pazarda tezgâh açtıkları yerin tam karşısında yaşlı bir amcanın bu durum hayli dikkatini çeker, her akşamda içten içe üzülürmüş.
Bir gün yaşlı amca dayanamamış, ikindi vakti olduğu halde halen sütünü satamayan gencin yanına gelerek, “Birkaç dakikan varsa görüşelim” demiş ve birlikte yaşlı amcanın dükkânına geçmişler.
-Her gün süt satmadığın halde pazara gelmeye, tezgâh açmaya devam ediyorsun, sütün neden satılmıyor, bozuk mu, kötü mü?
-Hayır, demiş genç adam. Hem sütü en kalitelisinden, hem de tadı çok güzelmiş. O zaman neden satılmıyormuş, kendisi de merak edermiş ama “kısmet” demiş, genç adam.
Yaşlı amca sakalını sıvazlamış ve süte su katıp, katmadığını sormuş. Genç adam birden mülayim halinden sıyrılarak köpürmüş; “Amca o nasıl söz, insan sütüne su katar mı?
Katar elbet, herkes katıyor…
Haramla işinin olmayacağını, sütüne asla su katıp, harama bulaşmayacağını, boğazından haram lokma girmeyeceğini ve hele hele o haramı ailesine yedirmeye hakkı hiç olmadığını söylemiş de söylemiş…
Amca hak vermiş elbet ama bu şekilde sütünü satmasının asla mümkün olmadığını da eklemeyi unutmamış.
Peki nasıl yapacak, sütünü nasıl satacak, evin ihtiyaçlarını nasıl karşılayacak, tecrübesinden istifade etmek için sormuş.
Yaşlı adam, “süte su katacaksın” diye ısrar etmiş, genç “hayır” diye bu isteği reddetmiş…
Yaşlı adam sonunda dayanamamış; “gel senle bir deneme yapalım. Sen süte su kat, tezgâhın başına geç. Müşteri gelirse bahane bul, satma ama nasıl müşteri geldiğini gör, sonra sebebini anlatayım” demiş.
Genç, çaresizce bu isteği yerine getirmek için arka odaya geçip, süte birkaç bardak su katmış ve geçmiş tezgâhın başına ki, ne göre…
Neredeyse pazardaki herkes gençten süt almak için yarışa girmiş; “Bana bir kola ver.. bana iki kilo ver.. şu bidonun hepsini alayım.. bir kilo verir misin...
Genç şaşırmış, neler olduğunu bir türlü anlayamamış ve hepsine de bahane bularak süt taleplerini geri çevirmiş.
Hemen yaşlı amcanın yanına gidip, bunun hikmetini sormuş.
Cevap vermiş yaşlı amca; “Evladım, senin sütün helal süt. İşin temiz, asla haram bulaştırmıyorsun ama müşterin olacak insanlar harama bulaşmış bir kere. Onlar helali hak etmediklerinden haramla beslenmeye devam ediyor ve bunun farkında da değiller. Sen süt su kattın, onu haram ettin ama müşterin çoğaldı. Suç senin değil evladım, suç senin değil!
Genç, üzüntüyle yaşlı amcayı dinlemiş ve sütlerini toplayarak arkadaşıyla birlikte köyün yolunu tutmuş. Bir daha da pazara süt satmaya gelmemiş…
***
Aslında bu hikâyenin okuyanlara yabancı olmadığını biliyorum. Kendi üslubumla bir kez daha hatırlamanızı sağladım.
Tavsiyem, sadece alışverişlerde değil, yöneticilerinizi, seçilmişlerinizi, atanmışlarınızı değerlendirirken de, karşı çıkarken de bu hikâyeyi hatırlayın.
Çünkü bize layık olduğumuz idareyle idare edilmek öngörülmüş. Aksinde ise sindirim sistemi kötü etkilendiğinden tepki kaçınılmaz oluyor, doğaldır.
Siz sütün su katılmamışını hak edin, her şey çok daha güzel olur. Yoksa da haliniz hiç değişmez, ta ki siz değiştirene kadar!
 
Tweetimden seçmeler
İkiyüzlü insanların varlığının iyi insanların değerini arttırdığını sanırdım, yanılmışım. Bunun için toplumun ikiyüzlü olmaması gerekirmiş!