Üniversite yıllarında iken sevip saydığım ağabeylerimden birisi olan Nevzat Abi’nin (Allah selamet versin) hâlâ kulaklarımda çınlayan bir sözü var.

Bize sık sık nasihat eder, gerektiğinde yol göstermeye çalışırdı. Her yeri geldiğinde “Bakın, kitap adamı değil, hayat adamı olun” derdi. Veciz olması itibariyle ilgimi çekmiş ve hafızama kazımıştım.

Yıllar geçti, okul bitti ve hayata atıldık. Hayatın gerçekleri ile karşı karşıya gelip çoğu zaman mücadeleyi tek başıma yapmak zorunda kaldığımda hep bu sözü hatırlardım, “kitap adamı değil, hayat adamı ol”.

Zaman geçtikçe hayatın pek kitaplarda öğretildiği gibi olmadığını öğrendim. Ve şunu da öğrendim, hayatı bizzat yaşayarak öğrenmek daha kalıcı ve daha yol gösterici oluyor. Boşuna “bir musibet bin nasihatten iyidir” diye dememişler. İnsan bizzat yaşayınca nasihatlerin ne kadar doğru olduğunu daha iyi anlıyor.

Tabi bu kitapların gereksizliği anlamına gelmesin. Benim kastım asla bu değil. Ama şu da bir gerçek, okullarımız bizi hayata değil sınavlara hazırlıyor. Dolayısıyla okul hayatı bittikten sonra hayata atıldığımızda bir müddet bocalama dönemi yaşıyoruz, ardından da uzun bir tecrübe maratonu başlıyor.

Bakın şimdi, “hayat okulu” ile “okul hayatını” inceleyen uzmanlar, ikisi arasında şu farkları tespit etmişler:

1- Okul hayatında sınavlar, önceden haber verilerek yapılır ve notumuz yüzümüze söylenirdi. Oysa hayat okulunda insanlar bizi habersizce “sınava çekiyor” ve yargılarını genellikle içlerinde tutuyorlar.

2- Okul hayatında anlatılmayan konudan soru sorulmazdı, hayat okulunda soru çıkabilecek her konuyu bilmeniz bekleniyor.

3- Okul hayatında notunuz “objektif” rakamlarla karnemize yazılırdı. Oysa hayat okulunda, subjektif kanaatlerle notumuz veriliyor.

4- Okul hayatında soruların tek doğru cevabı vardı. Hayat okulunda kişiye göre değişen doğru cevapları bilmeniz gerekiyor.

5- Okul hayatında bulunduğumuz sınıftan daha aşağıya düşmezdik. Hayat okulunda “sınıftan düşmek” mümkün!

6- Okul hayatında önce dersimizi öğrenir sonra sınava girerdik. Hayat okulunda önce sınava çekilip sonra “dersimizi alıyoruz.”

7- Okul hayatında tek dersten sınıfta kalanlara “bir ek sınav hakkı” daha verilirdi. Hayat okulunda bir fırsatı kaçırıp son vagona atlayamayanlar için “tek fırsat hakkı yok”.

Farklar böyle sıralanıp gidiyor. Ve sonuna da şu notu düşmüşler, “Kullanma kılavuzunu yanımıza almadan hayata geliyoruz. Nasıl yaşayacağımızı yaşarken öğreniyoruz. Yaşamak istediğimiz hayat, yaşadığımız hayat ve yaşamamız istenen hayat hayatın iç açılarının toplamından “ortaya karışık” bir hayat çıkarıyoruz kendimize.”

Gerçi nasıl yaşamamız konusunda bizlere tecrübelerini aktarmaya çalışarak hata yapmamızı engellemek isteyen büyüklerimizi de dinlediğimiz yok bizim.

Tıpkı bir zamanlar içine düştüğü hatadan dolayı tecrübelerimden hareketle yol göstermeye ve içinde bulunduğu durumdan kurtarmaya çalıştığım bir dostumun bana söylediği gibi: “Boş ver, bırak ben de yaşayarak öğreneyim.

Kitapları ihmal etmeyin ve hayatınızdan çıkarmayın, hayattan çıkarılan tecrübeleri de lütfen dikkate alın.

Gençlere tavsiyem odur ki, hayatta iken bütün olayları yaşayıp tecrübe edemezsiniz, hiç kimsenin buna ömrü yetmez. İyisi mi tecrübeleriniz sizlerle paylaşmak isteyenlere kulak verin ve aklınızın bir kenarına not ister kulağınıza küpe edin.

(ettekraruahsen)