Hani her 1 Aralık tarihinde güzellemeler yapılıyor, zaman zaman da, çoğu zorlama olan kutlama ve etkinlikler düzenleniyor ya, işte kastım o.

Olmuyor işte, tutmuyor bir türlü.

Genellikle gönülsüz ve dostlar alışverişte görsün misali yapıldığı için sadra şifa bir şey çıkmıyor ortaya.

Gelin, güzellemeler, kutlamalar yapmaktan, mesajlar yayınlamaktan vazgeçelim.

Oyala(n)mayı bırakalım.

İlla da memleketin hayrına, iyiliğine bir şeyler yapılmak isteniyorsa mesela şunları deneyebiliriz:

Her yıl bir önceki yılın muhasebesi yapılsın.

Son bir yılda neler yapılacaktı ve neler yapıldı? Neredeydik ve nereye geldik? Beklentilerimiz ve elimize geçenler neler oldu?

Anlayacağınız basit bir kâr-zarar hesabı.

Neden ve nasılı konuşulsun, sonra da gelecek bir yılın planlaması yapılsın.

Hesap kitap ortaya konduktan sonra, övgüler ya da eleştiriler, hesap sormalar, hesap vermeler o zaman yapılsın.

Fazla değil, bir elin parmak sayısı kadar konuda olsun yeter. Mesela eğitim, mesela sağlık, mesela istihdam, mesela şehircilik… Gerisi kendiliğinde gelir.

Ama şeffaf olarak.. Ama kayırmaca, kandırmaca yapmadan..

Ama göz boyamadan, rakamlara dans ettirmeden, eğip bükmeden..

Ama hasıraltı etmeden…

Tarafsızca ama hakkaniyetin tarafında olacak şekilde.

Ve hatalarla, eksikliklerle yüzleşmekten korkmadan…

Başka illerle değil, kendimizle yarışalım. Eğitimci diliyle bir yılın karnesini çıkaralım.

Yapabilir miyiz?

Çok zor ama imkânsız değil…

Bizim istememize bağlı.

Yani, basit, bireysel ve çıkar hesaplarına girmeden, samimi ve ısrarlı olarak istememize bağlı.

Hem 4-5 yılda bir yapılan seçim dönemlerine hazırlık olmuş olur, hem kısa dönemli olduğu için telafisi kolay olur.

Kârda isek kutlayalım, değilse hesap sorup tedbir alalım.

Aynı zamanda “ırgat kent”, “sahipsiz kent”, “büyük köy” gibi çoğu haklı yakınmalara da cevap verilmiş, çözüm sunulmuş olur.

Aklınız kesmedi değil mi?

Yoksa geçin bunları.

Birkaç kutlu-mutlu mesaj, birkaç açıklama derken eski hamam eski tas gitsin.

“Sen dedin ben demedim; ben yaptım sen yapmadın; sana ne bana ne; sen olursan olmaz, ben olmazsam olmaz…” kısır çekişmeler sürsün gitsin.

Hak ettiği ve belki de gerekli şartları taşıdığı için değil, siyasi bir hesap gereği, bir başka ilin milletvekili sayısını azaltmak amacıyla ulaşılan il olma onuru! ile boş-beleş, kısır ve anlamsız ve hatta trajikomik avunmalara devam edelim gitsin.