“Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.” Yusuf Has Hacip

            Musul sorunu uluslarası bir sorun haline gelmeye devam ediyor. Birçok devletin üzerinde hesaplar yaptığı, paylaşılmayan stratejik öneme sahip bir yerleşim yeri. Türkiye’nin olaya müdahil olmasıyla beraber Batılılar tarafından yeni bir yol haritasına ihtiyaç duyuldu. Hesapta olmayan Türkiye, ben de burada olacağım demesiyle Batılıları rahatsız etmiştir. Suriye ile 911 kilometre, Musul ile 350 kilometre sınırı paylaşan Türkiye’nin olaya duyarsız kalması kabul edilir durum değildir.  Bu kadar iç içe geçmiş, aynı kültürü paylaşan ve yüzyıllarca bu topraklarda beraber yaşayan bir ülkeden bahsederken, diğer taraftan başka güçlerin bu olaya rıza göstermemeleri akla ziyan durumdur. Çünkü Türkiye’nin burada olması Batı’nın hesaplarını çoğunu yıkacak ve bölgede çevirdikleri gizli ve çirkin oyunları ortaya çıkaracaktır. Türkiye’nin burada tutumu açık ve nettir. Özellikle de bu konuyu Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye`nin yer almadığı bir operasyondan doğacak olumsuz sonuçlardan biz mesul değiliz. Biz operasyonda içerisinde olacağız, masada da yerimizi olacağız. Bunun dışında kalmamızmümkün değildir.

            Burada doğacak her türlü sorun yine Türkiye’ye kalacaktır. Suriye örneği ortadadır. Bu bölgelerin savaş alanına dönmesiyle beraber, burada yaşayan halk tek çareyi Türkiye’ye sığınmakla buluyor. Mülteci sorununda yaşayan sıkıntıları hepimiz şahit olduk. Batı’nın gözü önünde boğulmalarına göz yumulması, girişlere engel olmak için katı kuralların uygulandığını hepimizce malumdur. Bu konuda Almanya, göstermelik olarak aldığı mültecileri de din değiştirmekle kabul etmiş, şartını sunmuştur. Batı’nın bu konuda samimi olmadığı her halinde bellidir. Demek ki bizim sınırımızın yanı başında olan sorunlara duyarsız kalamayız.

            Hakeza Başika’daki olmamız bazı grupları rahatsız etmiş. Türkiye’nin amacı bu topraklara sahip olmak değil, aksine devletine ve milletine doğacak her tehlikeye karşı sınır güvenliğini sağlamaktır, korumaktır. Dünyanın diğer ucundan gelip her türlü stratejik noktalarda üst kurup ve burada istedikleri gibi at koşturmalarına kimse bir şey demiyor. Ama Türkiye olunca sıkıntı oluyor. Türk askerinin burada gösterdiği üstün başarısını takdir etmeleri gerekirken tam tersine rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Türk askerinin oluşturduğu güvenli koridor sayesinde orayı terk eden halkın dönmesine vesile oldular. Öz toprağına geri gelme, yeniden yaşama fırsatı sunmuştur.

            DAEŞ bir Avrupa eseridir. Daha sonra bu örgüte ait çok korkunç videoları medya üzerinde servis yaparak insanları korkutmaya çalıştılar. Bu örgütün çok tehlikeli olduğunu algısını yaratarak şimdiki sayıla 63 ülkenin katıldığı bir savaş alanı oluşturmaktır. Bu konuda başarı oldukları kesindir. Ama yine hesaplayamadıkları bir nokta var ki, Türkiye ilk etapta Cerablus’a girdiğinde burada boğulacağını ve DAEŞ ile mücadele edemez düşünceleri mevcuttu. Düşündükleri gibi gitmeyince bu sefer belli bölgelerde beraber hareket etme senaryolarını ürettiler. Demek ki DAEŞ o kadar da abartılı değilmiş ve başka ülkeleri yok etmelerine gerek yoktur.Oyun içinde oyun olduğu her halinde bellidir. Her seferinde yandaş arayan Batı, işini daha kolay duruma getirmek için ve tüm kurum ve kuruluşlarda haklılığını ispat etmek adına şu an itibarıyla bu devletlerle yola devam etmek zorundadır. Çıkacak her önergede kendileri olduğu için koşulsuz bir şekilde onaydan geçmesi kaçınılmazdır. Daha sonra istediği gibi bir yönetim kuracaklar ve kendilerine bağlı olacak bir yapı oluşturulacaktır. Demek ki Türkiye bu oyunlara gelmeyecek, masada yerini alacaktır.

Vesselam…!!!