Çocukluğumuzda büyüklerimizden en çok duyduğumuz kelimelerin başında edep gelmekteydi. Edepli olmak en büyük fazilet bilinir, edepten yoksun olmak ise bir insan için felaket sayılırdı.

Oysa son zamanlarda edepten o kadar uzaklaşmaya başladılar ki insanlar. Üstelik edepsizlik sanki bir marifetmiş gibi rağbet görüyor bazı kişiler tarafından. Edepli insanlar eğlencesiz oluyor bazılarına göre. Şaka yapmak adı altında her türlü edepsizlik var maalesef dünyamızda.

Edep kelimesi terbiye, güzel ahlak, hayâ, utanma, iyi davranış, incelik, kibarlık gibi anlamlara gelmektedir.

Edepli insanın kalbi gibi dili de doğrudur. Niyeti gibi işi de sağlam, dostluğu gibi düşmanlığı da mertçedir.

Edep aklın dıştan görünüşüdür aslında. Güzeli güzel yapan edeptir. Edep ise güzeli sevmeye sebeptir.

Bir kısım insan, kibar, temiz ve sevimli gözükmek için bütün imkânlarını kullanır, giydiği elbisede ufak bir bozukluk, yırtık, kir ve toz varsa buna tahammül edemez.

Fakat aynı insanlar, yalan, iftira, dedikodu, küfür, hakaret gibi dilinin bozuk konuşmalarından hiç rahatsız olmazlar.

Yaptıkları çirkin işlerden kurtulmak istemezler. İçindeki kibir, bencilik, haset, inkâr, gösteriş, şehvet, şöhret, korkaklık gibi kötü huylardan temizlenmeyi düşünmezler.

Kitaptan edep öğrenilmiyor maalesef. Belki de yeni neslin, bizlerin en büyük kaybı burada. İlköğretimden itibaren birçok şey öğreniyoruz. Okul ortamında öğrenciye tonlarca bilgi yükleniyor. Ama bütün bu bildiklerimiz bilginin ötesine geçip de davranışa dönüşmüyor.

Edep varsa ilim de var demektir. Fakat edepsiz bir insan kütüphaneler yutsa yine âlim sayılamaz. Çünkü Yunus’un dediği gibi; “ilim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin. Ya nice okumaktır.”

Edep tüm hayatımızı kuşatan bir dairedir. Bu daireden ne zaman dışarı çıkarsak o zaman hem kendimiz hem de başkaları zarar görecektir.

Toplumların sağlıklı olması, huzurla ilerlemesi için edepli, karakterli bireylere ihtiyaç vardır.

Edep olmadan öğrenci öğretmenine saygı duymaz. Edep olmadan öğretmen öğrencisine sevgi duymaz. Edep olmadan ilmin kıymeti bilinmez. Edep olmadan huzur ve sükûnet olmaz.

Hani anlatılır ya, bir baba çocuğun elinden tutmuş, âlim bir şahsa götürmüş. Demiş ki; “Efendim bu çocuk terbiyeli, bilgili ve görgülüdür. Lütfen bunu talebeliğe kabul ediniz.”

Âlim, hemen ayağa kalkmış. Çocuğun karşısına geçmiş demiş ki; “lütfen siz bizi talebeliğe kabul ediniz.”

Çocuğun babası şaşırmış. “Nasıl olur efendim?” demiş. Âlim; “evladım, yıllarca tahsil yaparız ki, edep, terbiye ve ilim öğrenelim diye. Mademki bu çocuk bu meziyetlere sahiptir, en yüksek tahsilden alacağını almış. Artık o bize talebe olmasın da biz ona talebe olalım” demiş.

Toplumuzda etiketlere çok önem verilir. Doktor, avukat, mühendis gibi etiketlerle anılanlara, duygusuz da olsalar, vurdumduymaz da olsalar hürmet vardır. Bu etiketlere verilen önemden dolayıdır.

Günümüzde çoğu insan, senelerce okumayı ve ömrünün yarısını sadece maddiyatını güçlendirmek, insanlar tarafından övgü almak (Sözde büyük adam olmak) için göze alırlar. Hâlbuki kişi dünyadan ayrılınca yaptıkları ile anılacaktır, mevki ve mesleğiyle değil.

Hani derler ya; ”yiğit ölür eseri kalır, eşek ölür semeri kalır.” Biz semer bırakan değil, eser bırakanlardan olmaya çalışmalıyız. Küçük eser bırakan koskocaman semer bırakandan daha hayırlıdır.

Evet, en kıymetli ilim kendini, haddini bilmektir. Ne güzel diyorlar; “olmazsa edep, inan olmuşsun merkep.” Garip değil mi? Edepli edebinden susar. Edepsiz ben susturdum sanır.

Edepli olmak sadece küfretmemek, yalan söylememek, terbiyeli olmak, büyüklere saygısızlık etmemekten ibaret değildir. Edep, görgü kuralları gereği bıçağı sağ elle, çatalı sol elle tutmak hiç değildir.

Edepli olmak sadece sus pus oturmak, uslu olmak da değildir. Yaptığımız bütün işlerin kendine göre bir edebi olduğu gibi her azamızın ayrı ayrı edebi vardır. Yüzümüzün, gözümüzün, kalbimizin gibi…

Edep kelimesi, e, d, b harflerinden oluşmaktadır ve insanın uyması gereken kuralları ortaya koymaktadır.

Eline, diline, beline sahip ol! Bu söz, insanın kendine ait olmayan bir şeyi almaması, uygunsuz sözler söylememesi ve kimsenin namusuna helal getirmemesi demektir.

Kolay değil, zordur edepli olmak. Zordur öfke anında eline, diline, beline sahip olmak. Her şeyin kendisine ait olduğunu zannedenlerin aksine edebe sarılmak…

Ama yine de güzel şeydir edepli olmak. Güzel söze layık olmayanlar karşısında sözü ertelemek. Güzel şeydir doğru bilinen değerler için onurluca yaşamak. Yanlışı doğruyla, kavgayı sevgiyle örtmek…

Evet, “insanda yok ise edep, neylesin medrese mektep! Okusa âlim olsa yine merkep, yine merkep…”

Herkesin edebi seçmesi ve dünyanın sevgisiyle güzelleşmesi dileğiyle…

 

Bilal KARADAĞ [email protected]