Biri, Adıyaman’a 8 km uzaklıktaki Zey Köyü’nde Şeyh Abdurrahman Erzincani Türbesi… Bir diğeri de Adıyaman’ın Kâhta ilçesine bağlı olup 15 km uzaklıktaki olan Hacı Yusuf Türbesi… Her iki türbe de “İnanç Turizmi” açısından Adıyaman için önemli değerler. Bu tarihî mekânlara her gün yurt içinden ve dışından yüzlerce vatandaş hastalığına şifa arama gayesiyle akın akın geliyor.
Kurban Bayramı arifesinde ailece İstanbul’dan gelmiştik. Hazır fırsat bulmuşken memleketimin toprak altında yatan güzel insanlarının hayır dualarını alalım dedik. Bu mekânlarda ilgimi çeken iki önemli husus oldu; birincisi, buraları ziyaret eden vatandaşların birbirlerini hiç tanımamalarına rağmen birbirlerine yemek, çay ve tatlı ikram edip lokma dağıtmalarıydı. Burada yaşadığımız samimi kardeşlik ve bir nevi akrabalık duygusu beni çok etkiledi. İlgimi çeken ikinci husus ise Şeyh Abdurrahman Erzincani ve Hacı Yusuf türbelerinin çevresinin rezalet hâli idi. Mekânları bu vaziyette görünce ziyadesiyle üzüldüm. Çöp konteynerlerinin yetersiz oluşu, gerekli ve yeterli sayıda görevli bulunmayışı, suların doğru dürüst akmaması, kapılarının kırık olduğu tuvaletlerin rezalet içinde görüntüler vermesi, abdest alma yerlerinin kifayetsizliği ve vatandaşların tuvalet ihtiyacını karşılamak için çevredeki derelere akın etmesi gibi durumlar âdeta insan sağlığını ciddi manada tehdit eder boyuttaydı.
Bu korkunç manzara, Adıyaman adına çok büyük bir talihsizlikti. Üzülerek söyleyebilirim ki, bu vahim tablo burada yatan değerli şahsiyetlere hiç mi hiç yakışmıyor. Ayrıca yine bu malum görüntüler; ne buraya dua etmek için gelen insanlara, ne inanç turizminin başkenti sayılan Adıyaman’a ne de bu manzara karşısında duyarsız kalan ilgili birim amirlerine yakışıyordu. Bütün bu yaşananlar, kültür ve doğa turizminde olduğu gibi, inanç turizminde de sınıfta kaldığımızın apaçık bir göstergesi niteliğindeydi.
Bu utandıran görüntüler karşısında yegâne amacım, bu konuda hiç kimseyi zan altında bırakıp hedef hâline getirmek değildir. Sonuç itibariyle zaten her şey ortada… İsteyen herkesin gidip buradaki rezaletlere tanıklık etme şansı var. Önemli olan buraya gelen yerli ve yabancı insanlara karşı daha fazla mahcup olmamak ve tüm bu vakalara çözüm bulmak adına ilgili birimlerin bir an evvel harekete geçmesidir. Bu güzelim mekânların çevresini çağımıza yakışır modern bir hale getirme için bağlı olduğu belediyeler tarafından itfaiye aracılığı ile zamanında sulamak, olası hastalığa karşı ilaçlamayı zamanında yapmak, her yere iki veya üç görevli bulundurarak gelen ziyaretçilere ne yapması gerektiğine dair bilgiler vermek, yeterli düzeyde abdest alma yerleri ve tuvaletler tesis etmek tabii ki herkesin en büyük arzusu olmalıdır.
Kaldı ki bir memleketin kalkınması demek, sadece kültür medeniyetine veya doğal güzelliğine sahip çıkmakla olmuyor. Bilhassa inanç medeniyetine de büyük önem vermemiz gerekiyor. İnanç medeniyetine önem vermeyen bir memleketin gelişmesi asla düşünülemez. Adıyaman olarak bu denli önemli bir potansiyele sahip olmamıza rağmen bunların değerini ne yazık ki yeterince bilmiyoruz. Bunun aksini düşünenlerin, Malatya Darende’de bulunan Somuncu Baba’ya bakmaları yeterlidir. Aksi hâlde, “Yerli ve yabancı turist memleketimize gelmiyor” diye ağlayıp dururuz. Elindeki potansiyelin değerini bilmezsen, turizmin tüm kanallarını çalıştıramazsan, buraya gelen turistlere iyi imkânlar sağlayamazsan kusura bakmayalım hiçbir turist kendiliğinden buralara gelmez.
Bu aşamadan sonra ister seçilmişlerin isterse atanmışların Adıyaman’ımızın bu güzelim mekânlarını cennet hâline getirmesi gerekiyor ve bunun için de herkesin elini taşın altına kayması lazım. Özellikle dünden bugüne görevleri süresince Adıyaman halkının büyük sevgisine mazhar olmuş, çiçeği burnunda Adıyaman Belediye Başkanımız Sayın. Dr. Süleyman Kılınç’a da bu anlamda önemli rol düştüğünü söyleyebilirim.
Selam ve saygılarımla…
Abdulkerim SONKAYA