“Melik, inkâr ve küfürle ayakta kalabilirse de, zulümle ayakta kalamaz." Nizamülmülk

Sözün bittiği yerdeyiz. Tüm dünyanın gözü önünde binlerce masum insan büyük bir haksızlığa ve işkenceye maruz kalıyor. Buradaki insanlar canlı canlı yakılıyor ya da en sert şekilde şiddete maruz kalıyor. Batı dünyası her zaman olduğu gibi seyirci olmaktadır, fakat dünyaca zengin petrol ve dolar sahipleri Müslümanlardan en ufak bir kımıldanma, kıpırdatma görülmemesi ayrıca üzücü olmuştur. Zulme rıza zulümdür, yani bu vahşeti görüp sessiz kalan bu zulme ortaktır. İşin ilginç tarafı bu zulme maruz kalan insanların Müslüman olması, derhal gözleri kör, kulakları sağır etmektedir. Myanmar, Arakan’daki Müslümanları vahşice öldürmeye devam ediyor. İşin enteresan tarafı Avrupa’da bulunan kurum ve kuruluşların hiçbirinden bir kınama olmayışıdır. İnsanlığın öldüğü bir durumda olaya düşüncelerin bakış açısıyla yönetilmesi kadar ayıp bir davranış yoktur. İnsan hakları, BM, AB ve buna benzer kuruluşların sahibi olduğunu iddia eden sözde demokrasi sahipleri konuya yakından uzaktan alakadar olmamaktadır.

Küresel ölçekte yapılmak istenen İslam ile terörü aynı kefede tutmaktır. Beyhude bir uğraş olduğu herkesçe malum olan bilgi, Batılılarca sinekten yağ çıkartabiliriz anlayışı sürmektedir. Bu anlayışla Myanmar’daki zulmü hoş karşılamaktadır. Bu katliamı yapan ve başında bulunan zat ise Nobel Barış Ödülüne layık görülmüştür. Herhalde bu Nobel ödülü ölümü gerçekleştirenlere veriliyor. Bence dağıtılan ödüllerin araştırılması ve düşünce anlamında kime verildiğini bilmekte fayda var. Bu demek oluyor ki ödül almak kolaydır. Neden? Çünkü teröre destek olan, katliam yapan veya Müslüman karşıtlığı ile bilinmek ödüle en büyük aday adayı olacaktır.

Dünya şu anda Almanya’daki siyasete kilitlenmiş durumda. Liderlerin en ufak Türkiye karşıtlığı bir söylemi anında dünya basınında yerini alıyor, almaktadır. Her zaman olduğu üç maymunu oynamaya devem ediyorlar. Almanya’daki siyasetçilerde işi gücü bırakıp Türkiye üzerinden oy devşirmeye çalışması olayın iç yüzünü ortaya kaymaktadır. Allah’tan Türkiye var ki siyasete konuşabilecek konu buluyorlar. Olmasaydı ne yaparlardı acaba. Bu da yetmezmiş gibi Avrupa menşeli kuruluşları da Türkiye karşı yaptırma yapmaya utanmadan davet ediyor. Böyle bir anlayış olduğu sürece Batı pervasızlığına devam edecektir.  

Konuyu gerçek manada ele alan Cumhurbaşkanımız önderliğinde Türkiye’dir. Zor durumda olan ve Bangladeş sınırına dayanan mazlum ve mağdur insanları için gerekli temaslarda bulunması ve yapılacak olan masrafların da karşılanacağını iletmiş durumda. Bu konuda duyarlı olmasını beklediğimiz Müslüman ülkeleri gerekli hassasiyeti göstermemektedir, bu da bize, insanlığa ve özelliklede Müslüman ülkeye yakışan durum değildir.  Sayın Cumhurbaşkanı, 17 Eylül’de New York’ta gerçekleşecek olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu gündeme taşınması âdete seferberlik ilan etmiş vaziyettedir. Bunun öncesinde de çok sayıda devlet liderleriyle telefon görüşmesi yapıyor, yapmaya devam ediyor.

Vesselam!