Adıyaman’ın yerel gazetelerinden olan Yeniyol’da, köşe yazarlığına ilk başladığında tanımıştım o mülayim, sevecan, samimi ve berrak kalpliyi.

Adı; Yusuf.

Soyadı; Akdeniz.

Harbiden yüreği Akdeniz kadar duru, temiz, sıcak ve samimi… 

Bundan önce bende yazıyordum o gazetede, hem de yaklaşık 10 yıl kadar uzun bir süre yazdım…

Dünya denilen şu hanede her nesnenin bir bitimi olduğu gibi, doğal olarak her beraberliğin de bir bitimi oluyor elbet.

Çünkü dünyanın kanunu bu… 

Söz konusu basın organında uzun zaman devam eden beraberliğimiz, kısa bir süre öncesinde noktalanmış oldu.

Diyeceğim o ki, her ne kadar malum gazeteden ayrılmış olsam bile, gazetenin çeşitli kademelerinde görev yapan çok değerli arkadaşlarımızla olan kadim beraberliğimiz halen devam ediyor.

Bunlardan birisi gazetenin dizgiciliğini yapan Abdurrahman Erdil, birisi de Yusuf Akdeniz’dir.

Her ne kadar gazeteden ayrılmış olsam bile, uzun bir zaman aynı basın organında aynı havayı teneffüs etmiş olduğumuz Erdil ve Akdeniz ile olan kadim beraberliğimiz devam ediyor.

Belli bir zaman dilimi neticesinde farklı mecralarda, değişik kulvarlarda yer alsak bile, bu iki can dostumla olan gönül bağımız güçlenerek devam ediyor.

Çünkü her ikisi de menfaat gütmeden, candan seven ve sevilen yufka yürekli can dostlardır.

Tıpkı soyadı gibi; deniz kadar yüreği sıcak, deniz kadar engin ve gözlerinin içi yakamoz misali parlayan Yusuf Akdeniz’in, bir süre önce çalışmış olduğu TPAO’da işine son verilmişti.

İlk duyduğumda belki kısa bir süre içinde geri iş başı yaptırılır diye düşünmüştüm, lakin yanılmışım: Uzun bir zamandır bekleyip duruyor.

İşin ilginç yanı; bildiğim kadarıyla Akdeniz ve beraberinde işine son verilen arkadaşlarının hal-i pürmelalini Ankara’da bazı yetkililer de biliyor.

Çünkü konunun çeşitli vesilelerle yetkililere duyurulduğu kanısındayım. Buna rağmen bir türlü mağduriyetleri giderilmiyor.

Akdeniz’in durumu aklıma geldikçe onun için bir şey yapamıyor olmanın üzüntüsüne gark oluyorum şahsen…

İliğine dek Anadolu kokan pırlanta yürekli bu arkadaşımızın aldığı maaş; topu topuna 900 küsur lira.

Bu denli düşük bir miktarı bile çok görüp iş akdini sonlandırmış olmak harbiden anlaşılır gibi değil.

Aynı durum geçtiğimiz günlerde Adıyaman Üniversitesi’nde de tam yaşanacakken, bereket versin rektör hocamız Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü’nün duyarlı davranışı neticesinde engellenmiş oldu.

Yani başta Yusuf Akdeniz olmak üzere, söz konusu kurumda çalışan arkadaşların yetkili firma tarafından iş akitleri sona erdirildiğinde, kurum yetkilileri rektör hoca gibi devreye girip bir güzellik yapabilirlerdi. 

Her nedense kurum yetkilileri böyle bir davranışta bulunmadılar ve geldiğimiz noktada onlarca kişinin mağduriyeti oluştu.

Onlarla birlikte her birinin aileleri, çocukları da perişan durumdalar…

Zaten ülkemizde olduğu gibi, şehrimizde de işsizlik almış başını gidiyor. Mevcut işsizliğe yeni bir ordunun katılıyor olmasından ötürü, yarayı daha da kangrenleştiriyoruz. 

Gelin asgari ücret gibi düşük bir meblağla da olsa çalışan ve bu düşük ücretle ailesinin geçimini sağlayan tığ gibi delikanlıların sıcacık yüreğini yaralamayalım.

Yaraladıysak bile, şu andan itibaren tamir edelim…

Unutmayalım ki; gönüllere girmenin Allah katında ecri oldukça büyüktür. 

Selam sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

   Bilal KARADAĞ

       [email protected]