Yaşlı bir adamın gönlüne göre güzel bir atı varmış; bu ata yörenin en zengini talip olmuş ve adama bir servet teklif etmiş, yine de adam atını satmamış.  

Satmadığı at bir süre sonra kaçmış, konu-komşu yaşlı adamın etrafına toplanmış ve başlamışlar; “Gördün mü bak, hem atından oldun, hem de reddettiğin servetten” diye söylenmeye.

Yaşlı adam çok sakin bir tavır ile “Yorum yapmak için acele ediyorsunuz, olan sadece atın kaçtığıdır, gerisi sizin yorumunuz” demiş.

Bir müddet sonra kaçan at peşine bir sürü vahşi kısrak takıp geri gelmiş.

Komşular bu sefer yaşlı adamı tebrik için koşmuşlar.

Yaşlı adam onlara yine acele ettiklerini, sadece atının geri döndüğünü söylemiş ve topluluk yine bir şey anlamadan dağılmış.

Bir müddet sonra yaşlı adamın tek oğlu, gelen vahşi kısraklardan birini ehlîleştirmeğe çalışırken düşmüş ve bacağını kırmış.

Hâsılı eve tek ekmek getiren çocuğu iş yapamaz olmuş.

Komşular yine haklı çıkan adama geçmiş olsuna gittiklerinde yaşlı adam onları erken hükme varmamaları konusunda uyarmış.

Geçmişten ders alan komşular bu sefer konuşmamışlar ama akıllarından yine de yaşlı adamın ve oğlunun çok büyük zorluk çekeceğini geçirmişler.

Derken yaşlı adamın ülkesi komşu ülke ile çok büyük bir savaşa girişmiş.

Hükümdar, eli silah tutan bütün herkesi orduya almış, tabii yaşlı adamın oğlu sakatlandığı için bu kanlı savaşa katılmamış.

Yaşlı adam ise bu defa da erken hüküm vermemiş olmakla ne kadar isabetli davrandığını herkese göstermiş!

Hâsılı son zamanlarda ülkemizde yaşananlar da malum hikâyeden ibaret.

Zira Türkiye’de bazı olağanüstü durumlar gündeme geliyor, bakıyorsunuz ki mevcut hikâyede olduğu gibi kimileri çıkıp uluorta çok erken karar veriyor, ya da çok erken konuşuyor.  

Bir taraftan birileri birtakım senaryolar yazıyor-çiziyor, kafalarına göre senaristler kiralıyor ve adım adım hedefine ulaşıyor.

Öte taraftan gariban ve saf Anadolu çocukları yaşanan gelişmelerin tesadüfü olduğuna inandığı gibi, acele ederek erken karar veriyor, hem de sonucun nereye varacağını düşünmeden…

Hâsılı kelam öyle bir hal almışız ki, yaşanan olumsuzluklar karşısında eyvah demekten başka bir şey bilmiyoruz.

Olumlu gelişmelere ise alkış tutup sevindiğimiz gibi çok acele karar veriyoruz.

Hal böyle olunca rotası belli olmayan gemi misali, hangi limana demir atacağımız belli olmuyor.

Bir rüzgâra kapılmış gidiyoruz, bir o yana bir bu yana savruluyoruz.

“Saldım çayıra Mevla kayıra” misali, tedbir almadan tevekkül ediyoruz.

Allah sonumuzu hayır eyleye.  

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

 

                                                                                                                   Bilal KARADAĞ

                                                                                                                      [email protected]        

bir şk�rd� �S� duyar gibiyim.

 

 

Kerim BAYDAK

[email protected]