O Emrettiyse Vermeliymişiz

 

Anadolu’nun neresinde gözünüz bir camiye ilişirse, bilesiniz ki hayırsever vatandaşlar tarafından yaptırılmıştır…

Bugüne kadar devlet tarafından yaptırılan herhangi bir camiye ne rastladım, ne de duydum!

Zira duymuş olsaydım şaşardım…

İliğine kadar laiklikle iç içe olan bir devletten yaptırılmasını beklemek, safdillikten başka bir şey de değildir zaten.

Hatta şunu söyleyeyim; Türkiye gibi bir ülkede camilerin imam hatibi ve müezzininin devlet memuru olması da, Cuma günü minberde okunan hutbenin devlet gözetiminde hazırlanıyor olması da tamamen bir çelişki yumağıdır!

Nedenine gelince; Fransa’dan ithal edilen ve hayatımızın her evresinde karşımızda duran bir laik sistem var.      

Devletin ve dinin birbirinden bağımsız olduğuna vurgu yapan bir sistemde; dinin devlete bağımlı hale getirilmiş olmasına bir anlam veremiyorum.  

“Bu nasıl bir çelişkidir” diye yıllar yılı dimağımda oluşuveren okkalı sorularla boğuşmaktayım…

Bunun cevabını bilen varsa, beri gelsin lütfen!

Devlet “cami yapsın” derseniz; “olmaz Azizim, laikliğe aykırıdır, halkın kendisi yapar” kabilinde okkalı bir tepkiyle karşılaşırsınız hemen.

Pekâlâ, yaptırmak laikliğe aykırıysa; o mabedin görevlilerinin devletten maaş alıyor olması, keza her Cuma günü devletin derin süzgecinden geçirilmiş hazır metinlerin (hutbelerin) hocaların eline tutuşturuluyor olması laikliğe aykırı değil midir?

Bu mayanda kronikleşmiş sorunlar ya laik sistemde, ya da sistemi işine geldiği gibi tasvir eden jakobenlerin ta kendisindedir… 

Henüz daha söz konusu sorulara yanıt bulunamazken, son zamanlarda yeni bir benzer durumla karşı karşıya kaldık:

Cuma namazımızı eda etmek amacıyla gitmiş olduğumuz birçok cami imamının, “Aziz cemaat, falanca yerde yapımı devam eden cami için filancanın emriyle namaz sonrası yardım toplanacak, Allah rızası için sadaka verin…” gibi telkinleriyle tanışmaya başladık.

Emirle toplanan paranın “sadaka” olarak tanımlanmasına da aşina oldu ya kulağımız, (!) inanın artık hiçbir güç tutamaz bizi…

“Falanca valiliğin emridir, sadaka verin…”

“Filanca başkanın emridir, yardım edin…”

“Şu müftünün talimatıdır, kesenizin ağzını açın…”

“O müdür emretti…”

“Bu amir haber gönderdi…”

Vesaire…

Dayatmayla para toplamanın adına; hayır-hasenat deniliyormuş meğer! Vay be, (!) ne kadar dinden-diyanetten bihaber kalmışız, görüyor musunuz?