Geçen hafta içinde arkadaşlarımla aylık rutin öğle yemeği programımız için bir restorana gittik. Dönüşte iş saati çıkışına kaldığımız için İstanbul’un insanı bezdiren yoğun trafiğinde otobandan geçip, evimin bulunduğu semte gitmek üzere sapaktan içeri girdim. Normal şartlarda burada trafik her zaman açık olurdu ama o gün otobanı aratmayacak şekilde yoğundu. Biraz ilerleyince yoğunluğun nedeni anlaşıldı. Birkaç araba ileride bir ticari taksi önündeki otomobile vurmuş, her iki arabada da gözle görülür bir şekilde hasar oluşmuştu. Nasıl başarmışlarsa üç şeritlik yol sayelerinde tek şeride düşmüştü. Araçların yanındaki üç kişi hararetli bir şekilde tartışıyorlardı. Tam ben yanlarından geçerken, bu üç kişi tekme tokat birbirine girmez mi. Direksiyonda ne yapacağımı şaşırdım. Trafiğin elverdiği hızla oradan uzaklaştım. Ardımdan ne oldu bilmiyorum. Belli ki güzel şeyler olmadı. İnsanlarda hiç tahammül kalmamış. Hele akşam saatinde bu durum had safhaya ulaşıyor. Bunun sebeplerinden biri de insanların o saatte aç olmaları, dolayısı ile şekerlerinin düşmesi. Şekeri düşen insan da tahammülsüz, doğal olarak da kavga etmeye daha müsait oluyor. Ben özellikle evli genç hanımlara şunu öneririm. ‘’Eşiniz akşam eve geldiğinde surat asmayın, kavga etmeyin, bir şey istemeyin. Bırakın yemeğini yesin, kolunu bacağını uzatıp bir rahatlasın. Ondan sonra isterseniz kavga edin. O zaman sonucun ne kadar farklı olduğunu göreceksiniz.  Türkiye’de suç oranları 2014 yılı itibarı ile son yirmi yılda %400 oranında artmış. Bu suçların bir bölümü kendilerine hakim olamayan, bir anlık öfkelerine mağlup olan insanlar tarafından işleniyor. Öfke baldan tatlıdır demiş büyüklerimiz ama öfke ile hareket edildiğinde bazen istemeden can kayıplarına bile neden olunabiliyor.  Maalesef bu durumun telafisi olmuyor. Bir anlık öfke pek çok kişinin hayatını karartabiliyor.