İnsanlar, bir yerlere gelebilmek için,

İstediklerini elde edebilmek için,

Kişisel menfaatler uğruna, olmadık fırıldaklıklar yapabiliyorlar.

Kimi zaman çokbilmişlik ayağına yatarak, ukalalığın daniskasını yapıyorlar.

Kimi zaman saf, masum ayaklarına yatarak, yılan gibi kıvrılarak taleplerde bulunuyorlar.

Bir türlü dik durmasını, diklenmeden mütevazı olmasını beceremiyorlar.

Her şeyi bir günden, onu da yaşadığı günden ibaret görme ahmaklığına düşüyorlar.

Laubali bir yaşam tarzı içerisinde, her şeyi günü birlik olarak değerlendirme yoluna gidiyorlar

Envayi çeşit hile, yalan, yanlış, desise, alavere, dalavere…

Kirli ve bir takım tezgâhlar, komplolarla bazı yerlere gelmeler.
Bir şeyler elde ettiklerini düşündükleri anlarda…

Kişisel menfaatlerine zerre-i miskal kadar dokunulduğu bir an da feveran ediyorlar.

O güne kadar ki edinimleri bir an da ters düz etmekten geri kalmıyorlar.

Bir an da her şeyi kırıp, döküyorlar,

Toplamak, toparlamak, telâfi etmek imkânsız bir hal alıyor.

Sonu nereye varıyor, kimler zarar görüyor,

Halet-i Ruhiye’leri nedir, nasıl olur, hiç mi hiç düşünmüyorlar.

Varsa nokta kadar menfaatleri için, virgül gibi eğiliyor, ünlem gibi ters oluyorlar.

Varsa-yoksa hep menfaat, ukalalık, yalakalık…

Elbette olacak, ancak bu başkalarını sıkıntıya sokan bir edinim olursa,

Dost gibi görünüp darmadağın ediyorlarsa bir yerde sıkıntı var demektir.

Bir takın menfaat ve beklentiler dayalı ilişkiler için yapılanlara akıl sır erdirmek çok zor.

Gizli sırlar bir şekilde elde ediliyor.

Bir şekilde ifşa ediliyor.

Beraber yediğiniz içtiğiniz insanlar, bir an da size sırtını dönebiliyor.

Öğrendiklerini, elde ettiklerini, mevcut sırlarınızı aleyhinize kullanabiliyor.

Tabiri caizse yenilen sofraya bıçak batırılabiliyor.

İnsanlar patlamaya hazır damarına, var güçleriyle baskı yapabiliyor.

Bazen iyilik yapmak istersin, ama önce oturup iyice bir düşünürsün.

Daha önceki yaşadıklarını yaşatılanlar gelir aklına…

“Acaba!” dersin, şüpheler doğar içinde, güvenmekte zorlanırsın.

“ Ya günü gelir de bana karşı bir koz olarak kullanırsa?” diye soğuk terler dökersin.

Öyle bir ortamdayız ki, yapılanın iyilik mi, kötülük mü olduğuna bir türlü karar veremiyoruz.

Atalarımız bu konuyu ne güzel de özetlemişler.
“İyiliğe karşı iyilik her kişinin işidir.

Kötülüğe karşı iyilik er kişinin işidir.”

Önemli olan yapılan kötü de olsa iyilikle karşılık vermek.

Oysa günümüzde bu çok zor bir hal almış.

Bazen karşındakini seversiniz veya sevmezsiniz, o sizin bileceğiniz iştir.

Ancak sevmediğiniz birine de illa kötülük yapmanız gerekmez.

Gelip geçiciyiz, fani olan bir dünyada yaşıyoruz.

Kısacık bir ömre sahibiz ve bu ömre çok şeyler sığdırmaya çalışıyoruz.

Nedense boş şeylerle ömrümüzü heba ediyoruz!

Nedense her şeyi menfaatler üzerine kuruyoruz!

Nedense illa da menfaatler uğruna bazı değerlerimizi feda ediyoruz!

Nedense bir yerlere gelebilmek taklacı güvercinler gibi taklalar atıyoruz!

Neden illa da kötü olalım, kötülük yapalım değil mi ama?..

Şunu asla unutmayın, bugünün yarını da var!

Bazen göklerde olanlar, gün gelir yerin dibine girerler.

Fırıldak olmaya ve dönmeye gerek yok.

İnsan olun yeter!

 

Kerim Baydak

[email protected]