Erzurum’a vardığımızda, bizi bekleyen can dostlarımız tebessümlü bakışlarıyla karşıladılar…

            Burada bizi ağırlayan Erzurum’un “Dadaş”larından Recep Adil, “Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi” Öğretim Üyesi Yardımcı Doç. Dr. Davut Okçu, Abdurrahman Ekşi ve Erdin Aykut ile birlikte her karış toprağı buram buram tarih ve medeniyet kokan Erzurum’un yahşi (çok güzel) havasını soluduk.

            Yıllar öncesinde, 15 ay süreyle kader birliği yapmış olduğumuz asker arkadaşlarımızla bol bol acı-tatlı anılarımızı tazeleyip, gezimizi renklendirdik.

            Erzurum’a ilk vardığımızda, yol yorgunluğumuzu üzerimizden attıktan hemen sonra, başladık tarihi, manevi ve turistik mekânları bir bir gezmeye:

            “Palandöken Kayak Merkezi”, “Erzurum Kalesi”, “Tarihi Erzurum Evleri”, “Saat Kulesi”, “Nene Hatun Milli Parkı”, “Karskapı Şehitliği”, “Kış Olimpiyatları Kulesi”, “Çifte Minareli Medrese”, “Kurşunlu Camii Medresesi”,  “Aziziye Tabyası”, “Mecidiye Tabyası”, “Mücelddili Konağı Kültür Evi”, “Tebrizkapı Çarşısı”, “Taşhan Çarşısı”, “Ulucamii”, “Abdurrahman Gazi Türbesi” ve “Gizemli Yol” gibi, kentin gözde mekânlarına uğrayarak gezimizi taçlandırdık.

            Dört biryanına tarihin her zerresi ilmek ilmek nakşedilen “Tarihi Erzurum Evleri”, otantik görünümüyle turistlerin gözde mekânı konumunda…

“Taşhan Çarşısı” ise, paha biçilmez “Oltu Taşı”ndan şekillenmiş olan hediyelik eşyalarla adeta göz kamaştırıyor.

“Tebrizkapı Çarşısı” zaten başlı başına önemli bir mekân olması hasebiyle sirkülâsyonu oldukça fazla.

Şehrin en dikkat çekici yönü, hiç kuşkusuz; ezelden beri ilim-irfan yuvası oluşu…

“Çifte Minareli Medreseleri” ile “Kurşunlu Camii Medreseleri” şehir merkezinin odağında yer alan en önemli medreseler.

Duvarları, maharetli ustaların ellerinden şekillenen lahit taşlarla örülmüş söz konusu medreselerin, mazisinden anlaşılan o ki; Erzurum, vakti zamanda ilmin merkeziymiş. 

“Çifte Minareli Medreseler”in yanı başında ise, görünümüyle adeta yıllara meydan okuyan bir “Ulu Camii” var ki, görmeye değer…

“Ulu Camii” kentin en eski camilerinden birisidir:

Saltuklu emirlerinden Nasirüddin Muhammed tarafından 1179 tarihinde yaptırılmış. 55 X 41 metre boyutunda olup, mihraba dikey yedi sahından oluşmaktadır.

Orta sahın daha geniş ve farklı örtülere sahip. Mihrap önü bölümü ise, ahşap kırlangıç kubbe ile örtülü.

Caminin mihrabında yalın geometrik süslemeler yer almakta. Üçü kuzeyden, ikisi doğudan olmak üzere toplam beş kapı ile içeriye girilmektedir.

Düzgün kesme taşlarla inşa edilen yapının minaresi kuzeybatı köşede yer almaktadır.

Kısacası caminin her yanı göz kamaştırıcı, ilgi çekici bir özelliğe sahip…

“Abdurrahman Gazi Türbesi” ise, manevi turizmin ilgi odağı. Kitabesinde yazıldığına göre, sahabe olduğu anlaşılan Abdurrahman Gazi’nin türbesi, adeta ziyaretçi akınına uğrayan önemli bir mekân.

“Ejder Tepesi”nde metfun bulunuyor ve hemen dibinde ise, “Gizemli Yol” isimli bir güzergâh var ki; burada aracınızın kontağını kapatıp, vitesi boşluğa attığınızda araç kendiliğinden hareket ediyor. Bu da Erzurum’a has ayrı bir detay…

“Palandöken Kayak Merkezi” ise, zaten kentin simgesi konumunda…

Burası kış aylarında yerli ve yabancı turistlerin uğrayarak, bol bol kayak yaptığı yüksek bir dağ…

2716 rakımlı “Palandöken”de her ne kadar kayak yapmamış olsak da, dağın zirvesine kadar çıkarak, şehrin görkemli güzelliğine kuşbakışı bakma şansını yakaladık.

Selam sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

 

Not: Kısmet olursa yarın Erzurum izlenimlerimin devamını bu köşede aktarmaya devam edeceğim.

 

 

     Bilal KARADAĞ

[email protected]