5 gündür sabrınızı zorlayarak okuduğunuz, hatta sağda solda “Naif bey tefrika yayınlamaya başlamış” dediğiniz, sonucu için çeşitli tahminler yaptığınızı biliyorum. Aslında bunu, bir tiyatro için hazırlamıştım, yazıya çevirip, paylaşmak istedim. Yerel seçimlerde boğulmaktansa, farklı şeyler yazmayı daha uygun gördüm. Bugün “Davulcu Makama Gelsin” yazımın son bölümü…

Bu arada not düşmüş olayım, bu “olayın aslı” çok eskiden Adıyaman’da geçmiştir ve sadece anlatı ve abartı sanatı kullanılmıştır.
***
Önde davulcu, arkada zurnacı vali beyin makam odasından içeriye girerek, el pençe divan durdular. Aslında davulcu tokmağı, zurnacı nefesini kullanarak maharetini göstermek istiyordu ya durum ciddiydi herhalde.
Vali bey oturduğu şık koltuktan kalkarak davulcuya doğru yaklaştı.
-Davulcu sen misin?
-Evet sayın valim, hani sabah karşılaşmıştık ya…
-Aman aman hatırlatma. Söyle bakalım…
-Emredin sayın valim.
-Orada ne oldu?
-Nerede ne oldu sayın valim?
-Okulda?
-Ben hiç okumadım sayın valim.
-Asabımı bozma, geçen ay kutladığımız bayram törenini yaptığımız falanca okulda.
-Ha sen, şey yani siz şunu söylüyorsunuz.
-Evet şunu söylüyorum da o şu ne?
-Folklor ekibi için bir günlüğüne davulcu olmuştum, arkadaşım da zurnacı, iyi üfler.
-O kargaşa neydi peki, bilgi var mı, bir şey gördün mü, duydun mu?
-Valla sayın valim ben de onu çok merak ediyorum. Bir anda ne oldu da herkes bir birine vurmaya başladı, anlamış değilim.
-Yani işin içinde sizin parmağınız yok değil mi?
-Yok sayın valim, haşşa.
-Bak eğer araştırmada çıkarsa hiç acımam.
-Acımayın zaten sayın valim. Olayı kim yapmışsa ipte sallandırın, herkese ibret olsun. O ne terbiyesizlikti öyle.. şey affedersiniz sayın valim…
-Olayı sen bir anlat bakalım.
-Sayın valim, ben davulumu çalıyordum, arkadaşım da zurnasını üflüyordu.
-Onu biliyoruz.
-Güzel üfler ama sayın valim. O arada çocuklar da oyunlarını oynuyordu. Siz teşrif ettiniz, eşiniz hanımefendi de vardı, daha çok büyük adamlar da vardı.
-Haber yaz demedim, olayı anlat.
-Ben aşkla, şevkle ve bütün maharetimle davuluma tokmağı vururken, birden gözüme bir banknot ilişti.
-Hepsi para için miydi?
-Yok efendim ne parası. Siz minik yavrucağa para verdiniz ama çocuk oynarken parayı düşürdü.
-Eee…
-Ben de ziyan olmasın, çocuğa da yazık diyerek eğildim ki alam. Ben eğilirken, komutanımızın kafası benim tokmağa değmiş.
-Bak sen, kafası mı gelmiş tokmağına.
-Aynen öyle sayın valim. Ben tokmağı kurtarayım derken, zurnacı beni kurtarmaya kalkışmış, halay başı olan çocuksa parasını ve ondan sonrasını pek hatırlamıyorum…
-Bir örgüt üyeliğin falan yok değil mi?
-Davulcular Derneğine üyeyim sayın valim.
-Geç onu, bütün bu olaylar sadece benim verdiğim para yüzünden mi oldu?
-Estağfurullah efendim, sizler bahşiş vermezseniz, biz çoluk çocuğa nasıl ekmek götüreceğiz.
-Biz bir aydır bu olayı araştırıyoruz ama emniyet müdürümüzün bile aklına gelmedi. Hatta sizin ifadenizi bile almamış.
-Koskoca emniyetin müdürü benim gibi bir davulcuyu ne yapsın, onlar büyük araştırma yaparlar.
-Tamam çocuklar, çıkabilirsiniz…
Davulcu ve zurnacı tam çıkıyordu ki, vali bey durdurdu.
-Hele durun, emniyet müdürünü ve jandarma komutanını çağırayım da biraz kafa bulayım. Bana da yazık canım. Bir aydır anamdan emdiğim süt burnumdan geldi.  Örgüt aradık, ajanları düşündük, istihbaratı harekete geçirdik, müfettişe terledik.
Vali bey zile bastı, görevli geldi. Emniyet Müdürü ve jandarma komutanı makamdan isteniyordu. Telefonda da “Terör örgütü üyesini bulduk” diyecekti.
***
Telaşla makam odasının kapısından komutan ve müdür girdi.
-Sayın valim, olayın müsebbibini yakaladığınızı duyduk da neden bizim haberimiz olmadı.
-Siz o ara havada pamuk atıyordunuz.
-Buyur, şey efendim anlamadım.
-Örgüt benmişim sayın müdür, sayın komutan.
-Estağfurullah efendim, o nasıl söz?
-Basbayağı öyle işte. Bütün mesele benim başımın altından çıkmış.
-Anlamadım sayın valim, kusura bakmayın geç anlayan birisi de değilim ama…
-Bakın, bunlar davulcu ve zurnacı.
-Bunlar mı, diye ikisi birden küçümser edayla baktılar.
-Sizin hiç aklınıza gelmeyen iki kişi…
-Ha evet tanıdım bunlar folklor ekibinin davulcusu ve zurnacısı.
-Hay Maşallah, hay maşallah.
-İşte bunlar orada çalarken, çocuklar da oynarken, eşimin ikazıyla halay başına bahşiş verdim ve ondan sonrası olaylar çıktı. Suçlu benim.
-Hayır sayın valim, siz suçlu değilsiniz, bütün suçlu sizi ikaz eden eşiniz hanımefendi, ekip yollayıp aldırayım mı?
-Çıkın dışarı, çıkın dışarı…
Vali bey, hepsini dışarıya çıkarıp, rahat bir nefes aldı. Ankara’ya mektup yazmanın tam zamanıydı…
 
Tweetimden seçmeler
Şimdi biz tweetleri biriktirsek, ambarda saklasak, üstüne naftalin koysak, derin dondurucuda saklasak, günü gelince kullansak olur mu? :))