Yol uzun, arazi engebeli, dağlar, dereler, köyler, şehirler, ülkeler tehlikeli. Ama bir ömür boyu yürümek zorundayız. Zaten herkes yürüyor. Duran yok. Değirmen taşının üzerindeki karıncalar gibi herkes yürüyor.

Taşın dönüş istikametinde yürüyenlerle ters istikamette yürüyenler aynı dünyanın üzerinde yürüyorlar. Mesafe hepimiz için bir ömür boyudur. Kırk kilometre koşucularından da uzun koşucularız. Ömrümüz biter, yol bitmez.

Öyle ise bu yolculuğumuzda öyle bir azık alalım ki, karada, denizde ve havada bayatlamasın, çürümesin, bozulmasın, küflenip paslanmasın. Hırsızlar çalmasın, mafya sizden onu almak için sizi tehdit etmesin.

Rabbimizde bizi uyarıyor: “Azık edinin; şüphesiz azığın en iyisi takvadır. Ey akıl sahipleri, benden sakının.” (Bakara 197)

Ana rahminden, ahiretin kapısı olan kabre kadar yanımızdan hiç eksik etmeyeceğimiz azık bizim takvamızdır.

Takva azığın katığını da tarif ediyor:

1- İyi halde de, kötü halde de, fakirken de, zenginken de, hastalıkta ve sağlıkta, her zaman ve her yerde sahip olduğumuz imkânları ihtiyaç sahipleriyle paylaşmamızdır.

2- Kinini yutan adam takva sahibi adamdır. Yol hazırlığını yapmış adamdır. Kızmayan adam istemiyor dinimiz. Kızdığı zaman kızgınlık ateşinin verdiği enerjiyi olumlu işlere yönlendirebilendir.

3- Affedici olacak. Yol üstünde her taş atanla kavga edecek olsa menzili maksuduna varamaz.

Şehir içinde araba sürüyorsunuz. Yanınızda oturan arkadaşınız, her hatalı araba süren için “İyice bir döveceksin” diyor. Her hatalı araba süreni dövecek el yok, kol yok, dermanda yok. Olsa bile zamanınız yetmez.

Zamanınızı hep o yolda harcasanız, işinize veya eşinize ulaşamazsınız. Öyle ise siz, hedefinize kilitlenin ve durmadan koşun.

“Rabbinizin mağfiretine ve sakınanlar için hazırlanan, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun.” (Al-i İmran 133) 

“Onlar, bollukta ve darlıkta (Allah için) harcayanlar, öfkelerini yutanlar ve insanları affedenlerdir. Allah iyilik yapanları sever.” (Al-i İmran 134)

“Ve onlar, kötü bir şey yaptıklarında yahut kendilerine zulmettiklerinde, hemen Allah’ı zikrederler ve günahlarının bağışlanmasını isterler. Günahları Allah’tan başka kim bağışlar? Onlar yaptıklarında bile bile ısrar etmezler. (Al-i İmran 135 )

“İşte onların mükâfatı, Rablerinden bağışlanma ve altından ırmaklar akan cennettir ki, orada ebedi kalacaklardır. Amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir.” ( Al-i İmran 136 )

Kırk kilometrelik koşunun ödülü bir altın “Aferin” dir. Rabbin gösterdiği yolda yapılan koşunun ödülü, bu dünyada adam gibi yaşamak, ahirette ise Rabbinin rızasını kazanıp cennetine kavuşmaktır.

Biz, her şeyimizle rabbin rızasına kendimizi kilitleyelim. Onun yasakladığı her şeyden uzak durarak, emrettiği her şeyi yaparak, önümüze çıkan her engeli yırtıp aşarak, kimseye çelme takmadan, oyun etmeden, kandırmadan, zarar vermeden uzun koşumuza devam edelim.

            Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

           Bilal KARADAĞ

[email protected]