Seçimlere bir ay kaldığında, elindeki çubuğu yere dürttüğün anda, petrolün gazın fışkıracağı bir durumla karşı karşıya kaldık! Büyülü bir atmosfer, alabildiğince kutuplaşma ve iktidar hariç herkesin terörize edildiği bir KURGULAYICI MUKTEDİR  şovu, ülkeyi karnavala çevirdi! Kafalarında  yarattıkları cennette, tüm dini inanışları, ırkları kendi renkleriyle boyayan, ülkenin tüm enerjisini damarlarına putra niyetine zerk eden, garip, ironik, mizahçılara kahkaha attıran, ama büyük bir seçmen kitlesine uçuyoruz hayali yaşatan muktedirin KURGULAYICI  kostümü, dünyaya fıkra olmamıza sebep olmaya devam ediyor! KURGULAYICI açlık oyunlarını davranış modellerine göre iyi dizayn ediyor! 

Hayatımızı birilerin  reva gördüğü kostümlere göre yaşama mecburiyeti, gelecekte yaşatılan dumanlı beyinler aparatıyla, iktidarlar için  avantaja dönüşmüş, geçmişin travmatik  hadiseleri, yeni makyajlarla sabit yığınların içinde bulundukları hezeyanlara çakılı kalmasına,  sebep olmuştur! Cennette yaşatma kostümü, sosyolojinin kilitlenmiş yığınlarını kanalize etmiş, seçim adı altında “gösterilen levhalara”  göre yollara düşülmüştür! Gönüllü köleliğin rejim belirlediği şu süreçte, kalıplaşmış yanlışlarla biat kültürüne teşne yığınların verdiği kararlar, demokrasi bilincinin hala “emekleme” döneminde bile olmadığımızın net göstergesi ! 

İkbal uğruna geliştirilen kostümler, dağın arkasındaki cennete ulaşma halüsinasyonu motivasyonu ile ülkeye biçilen kaftan, medeni dünyanın neresinde olduğumuzun acı bir reçetesi ! Belediye hizmetlerine ulaşımın lüks sayılıp, seçimlerde tercihler üzerinde belirleyici yönü ele alındığında, türlü kostümlerin hiç eskimeden giyildiği, değişmeyen yığınların sorgu kültürünün köreldiği bu ironik dönemde, nitelikli sosyolojinin dramatik halleri travma olma yolunda ilerliyor! Kostümlerin türlü hayallerle ışıltılı nurlu yolculuğunda tarikatların, menfaat dizayncıların ve av olmaya gönüllü niteliksizyığınların ruhunda yarattığı zihinsel kilitlenme, bu ülkenin derin yarasıdır! Düzeltilemeyen, kangrenleşmiş ama kesilmeyen sosyolojik ilerleme önündeki kanserin bertaraf edilmesi bu gün ülke gündemine gelemiyorsa, ‘ kostüm tutkunların”  koşarak esarete hapsoluşu nedeniyledir!  

Muasır medeniyet hedefiyle kurucu liderin ülkeye biçtiği misyonu, sürekli türlü kostümlerle ortadan kaldırmaya çalışan, cumhuriyetin bütün nimetlerinden hunharca yararlanıp, asıl gizli kostümlerini çağdaş Türkiye giydirmeye çalışan ütopik zihniyetin, bu topraklarda yer bulamayacağı sosyolojik bir gerçektir! İki tercih arasında kalırsanız bilimi seçin diyen bir misyon sahibinin bu gün kostümlerini bilime edebiyata sanata giydirmeye çalışanlarla mücadelesi medeni  dünya için örnektir! Kimse farklılıklara zihinsel artıklarıyla oluşturduğu dar kalıplarını kostüm niyetine giydiremez! Çağdaş Türkiye;  yüz yıl önce her daim modern kalacak cumhuriyet kostümünü giymiştir! 

DİPNOT: 
Öğrenciler o yılın ders programlarında yeni bir ders olduğunu fark ederler. Dersin adı Mantıktır ve derse yaşlıca bir profesör girecektir.
Nihayet, ilk mantık dersi başlar. Çocuklardan biri söz hakkı isteyerek:

Sayın profesör, mantık bize ne öğretir? Lütfen her şeyden önce bunu anlatır mısını ricasında bulunur!

Profesör, kendisine merak ve şüpheyle bakan talebelerine:

Mantık dersinin insanların düşüncesine yaptığı etkiyi açıklamak biraz güçtür. Onun için bunu sizlere bir örnekle açıklamak istiyorum, der.

Farzedin ki, maden ocağından iki insan çıkıyor: Birisinin üzeri tertemiz, diğerininki ise kömür karası içinde... Bunlardan hangisinin yıkanması lazımdır?

Öğrenciler, hiç tereddüt etmeden:

Elbette, kirlisi! diye cevap verirler.

Profesör, tebessüm ederek:

İşte evlatlarım, der:

Mantık bu soruya cevap vermeden önce şunu sorar:  Nasıl olur da bir maden ocağından çıkan iki kişiden birinin üzeri tertemiz iken diğerininki kirli olabiliyor?

Şunu sormak gerekiyor! Bu kadar kostüm giyen birini neden hala aynı kişi zannediyoruz!