Alkayış, yaptığı açıklamada, her yıl 28 Şubat’ta, Post Modern Darbe sürecinin yeniden gündeme geldiğini hatrlattı.

Bu yıl da 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı ile post modern darbe olarak bilinen sürecin seneyi devriyesinde olduklarını anımsatan Alkayış, "Siyaset kurumunun yapısına doğrudan  müdahale eden ve sarsıntıları süren bu darbe tabi ki kabul edilemez. Siyasal partilerin kapısına kilit vuran, siyasi yasaklar getiren, eğitim hakkını engelleyen ve Milli iradeye müdahale eden 28 Şubat süreci ciddi olarak analiz edilmelidir. 28 Şubat MGK kararlarının Milli İradeye müdahale ettiğini zaten vicdan sahibi herkes kabul ediyor. Bunun tartışılmasına gerek yok.Belki tartışmamız gereken konu aradan geçen bu kadar zamandan sonra kararların ne kadarının hayatiyet kazandığıdır.Yani,MGK kararlarını seçilmiş meşru Hükümete dayatanlar bu süreçte ne kadar başarılı oldular? Pratikte, darbe süreci ile hedeflenen askerlerin sokağa çıkmadan, TBMM’yi kapatmadan Refah Partisi geleneğinden gelen siyasi akımı önce durdurmak; sonra bitirmek idi.Bu hedefin tek amacı Refah Partisinin faaliyetlerine son vermek değildi.Refah Partisinin dünya görüşü ile az veya çok uyuşan/keşisen  tüm siyasi, sosyal,ekonomik,kültürel birikim ve yapıları imha etmek hedef haline getirilmişti. Bilinen ismi ile Milli Görüş düşüncesine yakın tüm yapılara o günün egemenleri tarafından savaş açılmıştı.Bu gerekçelerle Refah Partisi 16 Ocak 1998 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Yerine kurulan Fazilet Partisi de 22 Haziran 2001 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.Partilerin mal varlıklarına el konuldu, siyasi yasaklar getirildi" dedi.

O süreçteki yaşananlara da değinen Alkayış, şunları kaydetti:

"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı R.Tayyip Erdoğan’a okuduğu şiir için dava açıldı, ceza verildi ve Belediye Başkanlığından düşürülerek siyasi faaliyetlerine kısıtlama getirildi. Fazilet Partisi İstanbul Milletvekili Merve Kavakçı’ya başörtüsü ile TBMM Genel Kuruluna geldiği için cadı avı başlatıldı. O günlerin meşhur DGM Savcıları basın ile birlikte Merve Kavakçı’nın evine baskınlar düzenlediler.Meslek Liselerine engeller getirildi.Sözüm ona sadece İmam Hatiplerin önü kesilsin diye kesintisiz eğitim uygulaması yürürlüğe girdi. Dernekler, sendikalar, gazeteler hakkında soruşturmalar ardı ardına başladı. Sincan Belediye Başkanı Kudüs Gecesine katıldığı için tutuklandı.Sakal, başörtüsü, tespih gibi eşyalar neredeyse suç aleti sayılmaya başladı. Evet, 28 Şubat’ın mimarları o dönemde kendilerince bir iktidar da oluşturdular. Bu anlattıklarımız O günlerin çok kısa ve üst uygulamalarının bir kısmıdır. Amacımız bu uygulamaları tekrar hatırlatmak değildir.Zaten bu uygulamalara maruz kalanlar, yaşadıklarının en iyi şahididirler. Konumuz bu değildir.Konumuz 28 Şubat 2007 tarihinde bu kararları alanların başarılı olup olmadığıdır.Öyle ya onlarca kanun, karar ve eylem yapan Egemenler amaçlarına acaba ne kadar ulaştılar? Hem Refah Partisi hem de Fazilet Partisi kapatılınca Anadolu insanın siyasi taleplerinden vazgeçeceği sanıldı. Milli Görüş geleneğinin öncüleri siyasi tecrübelerinin de katkısı ile uzun ve sabır gerektiren siyasi denemeler yaptılar. 28 Şubat darbesinin arzu ettiği sistemin tam zıddı olarak O siyasi aktörler on yılı aşkın süredir tek başına iktidarlar.Üstelik yakın bir gelecekte alternatif  bir siyasi yelpaze bırakmayacak kadar seçmen tarafından benimsenen bir siyaset anlayışı ile yollarına devam ediyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından düşürülen Recep Tayyip Erdoğan ise 28 Şubatçıların tüm beklentilerini boşa çıkarmıştır. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından verilen ceza Yargıtay tarafından onanınca Recep Tayyip Erdoğan için; “Artık Muhtar Bile Olamaz” manşetleri atılmıştı.Önce Başbakan oldu sonra halkın doğrudan oyları ile seçilen ilk Cumhurbaşkanı unvanı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin 12.Cumhurbaşkanı oldu. 11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül  eşi başörtüsü taktığı için “Cumhurbaşkanı olamaz” dendi.Ancak, onlarca engelleme ve ayak oyununa rağmen Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11.Cumhurbaşkanı olarak tarihe ismini yazdırdı. Merve Kavakçı, başörtüsü takdığı için TBMM’den kovulmuştu.Bu gün sadece TBMM’de değil tüm kurum ve kuruluşlarında isteyen her bayan istediği giyimi tercih edebiliyor.Başörtülü bayan Milletvekillerinin TBMM’de yasama faaliyetinde bulunmaları kimseyi rahatsız etmiyor. İmam Hatiplerin önünü kesmek için yapılan eğitim kıyımı asla başarılı olamadı. Genel olarak Meslek Liselerinin özel olarak İmam Hatiplerin önündeki engel kaldırıldı.Hem kesintisiz eğitim sisteminden vazgeçildi hem de kat sayı adaletsizliğine son verildi.Post Modern darbe döneminde takibe alınan hem işçi sendikaları hem de memur sendikaları bu gün ülkenin en büyük sendikaları oldular. 28 Şubat sürecinde sadece parti kapatmaları ile gündeme gelen Anayasa Mahkemesinin hem yapısı hem de içtihatları değişti.Anayasa Mahkemesi egemenlerin sistemini korumak refleksinden bireylerin özgürlüklerini koruma refleksine yöneldi.Anayasa Mahkemesine, Bireysel Başvuru hakkı tanındı.Anayasa Mahkemesi bireysel başvurular konusunda verdiği örnek kararlarla hukukçulardan olumlu not aldı. 28 Şubat  kararlarının alındığı yer olan Milli Güvenlik Kurulu’nun da yapısı ve işlevi değişmiştir.28 Şubat sürecinin aktörleri bu gün mahkemelerde, yargı önünde hesap veriyorlar. MGK’da sivillerin ağırlığı artmış ve MGK Genel Sekreteri asker değil sivil kişi olmuştur.
28 Şubat darbe süreci ile mağdur edilen 54.Hükümetin Başbakan’ı Necmettin Erbakan ise bu gün her kesimin gönlünde özel bir yer edinmiştir. Erbakan Hoca’yı yok etmek isteyenler, “bunların partisini kapatmak yetmez, kökünü kazımak lazım” diyenler halkın vicdanında kaybolup gitmişlerdir. Oysa Erbakan Hoca, milletin vicdanında yer bularak halka mal olmuştur. Erbakan Hoca’yı düşürdüklerini sananlar kendileri gözden düşmüş,isimleri unutulup tarih olmuşlardır.Necmettin Erbakan’ın ismi ise Üniversitelere, okullara,caddelere, parklara verilerek milletimiz tarafından yaşatılmaya devam edilmektedir"

- BUNLAR TECRÜBE OLDU

Bu yaşananların tecrübe olduğunu vurgulayan Alkayış, "Yaşananlar bu ülkenin tecrübesidir.Bu tecrübe göstermiştir ki halktan beslenmeyen, halka dayanmayan hiçbir yapının devam etmesi mümkün değildir. Halka rağmen sistem kurmaya çalışanlar kaybetmişlerdir. Milli İradeden, sivil yaşamdan, demokrasiden ve özgürlüklerden yana olanlar ise başarılı olma yolunda ilerlemektedirler. Peki, her şey bitmiş midir? Hayır. Şimdi, 28 Şubat sürecinin yıl dönümünde özgürlükleri arttıracak, demokrasimizi daha da güçlendirecek, sistemi daha şeffaf hale getirecek adımlara ihtiyaç vardır. Yeni bir Anayasa temel bir ihtiyaç olarak durmaktadır. Sivil bir Anayasa’dan başlayarak  sistemin her zerresinin halka hesap verdiği bir siyasal yapıyı oluşturmak milletçe hepimizin önünde ev ödevi olarak duruyor.Ülkemiz, 100 yıllık parlamento tecrübesi ve 60 yıllık çok partili demokrasi birikimi ile artık Yeni Anayasa’yı yapabilecek dirayete sahiptir.Halkın tamamını kucaklayan yeni bir Anayasa ile bu toraklarda bir daha darbeler olmayacaktır." diye konuştu.

Kaynak : PHA
Kaynak: pha