Yozgat'a mı yakıştı, AK Partiye mi?

Abone Ol

Siyasi partilerin genel başkanlarının ildeki temsilcisi, il başkanlarıdır. Bu açıdan il başkanı, partisinin izini sürdüren olmalı, izini dağıtan, leke bırakan değil.

Hangi parti olursa olsun, il başkanı, partinin bütün hassasiyetlerine sahip olması gerekir.
Aynı misyona, aynı vizyona sahip olmalı mesela…
Genel başkanın yaklaşımını, il başkanında örnek de olsa görmelisiniz.
Verdiği mesajlar, partinin ana fikrini ortaya koymalı.
Hangi konuda konuşursa konuşsun, partinin sahip olduğu düşünce fark edilmeli, davranış da kendini hissettirmeli.
Çünkü netice itibariyle siyasi partiler, aynı görüşe mensup olanların bir arada bulunduğu kuruluşlardır.
O zaman, il başkanı farklı partinin görüşünü yansıtırken, genel başkan kendi partisinin görüşünü yansıtamaz.
Genel başkan, halka saygılı olurken, il başkanı saygısızlık yapamaz.
Toplumun farklı kesimlerine, farklı tavır ve davranış, hemen kendisini gösterir veya zaten bunlar böyleydi dedirttir.
Hangi parti olursa olsun fark etmez, kadınlara, çocuklara, engellilere, yaşlılara nasıl baktıkları çok önem taşır; genel başkan nasıl davranıyor, ildeki, ilçedeki temsilciler nasıl davranıyor?
Şahsi fikrini yansıtmasıyla il başkanı olarak konuşması farklıdır.
Ama şahsi olarak da olsa bir kadına, çocuğa, yaşlıya, engelliye karşı olumsuz tavrı, parti açısından artı bir durum olarak görülmez.
***
Yozgat AK Parti İl Başkanı Harun Lekesiz’in medyada adını pek duymadım, duyan var mı onu da bilmiyorum ama ben ilk kez dün duydum, bende bıraktığı lekeye de siyaset adına üzüldüm.
AK Partinin Yozgat İl Başkanı Harun Lekesiz, dün engelli bir aday adayına karşı tavrı kabul edilemez.
Akdağmadeni’nde yaşayan engelli vatandaş Yücel Danış, 2015 seçimlerinde özellikle engellilere yönelik çalışma yapmak adına AK Partiden aday adayı olmuş.
Başvurusunu da, Cuma günü yetiştirmiş.
Her aday adayı gibi, kendisini destekleyenlere bir konuşma yapması gerekmiş.
Ancak hem yaşadığı heyecan ve belki de ilk kez mikrofonlara konuşmasından dolayı AK Partinin adını yanlış telaffuz etmiş, muhalefetin sıkça söylediği “AKP” demiş.
Doğrusu aday adaylarının partinin “yasal ismi”ni doğru telaffuz etmeleri beklenir ama yanlış telaffuz etmesi, dünyanın sonunu getirmez, düzeltilmesi istenir ama doğrusunu telaffuz etmesi, ikili görüşmelerde tavsiye edilir.
Harun Lekesiz, bunu yapmamış…
Kulağına eğilerek, kimsenin duymayacağı şekilde söyleme yoluna da gitmemiş.
Basının kameraları açıkken, bütün basın orada izliyorken, tepki göstermiş, hem de nezaket sınırlarını aşarak, kendini beğenmiş bir tavırda ve partisinin kurtarıcılığına soyunmuş bir edayla.
Oysa Yücel Danış, sadece aday adayı.
Henüz aday olup olmayacağı belli değil.
Doğal olarak milletvekili olup olmayacağı da belli değil.
Süreç içerisinde bu yanlış kibar bir şekilde söylenebilirdi veya heyecanına yenik düşmesi, esprili bir dille geçiştirilebilirdi.
Ama hem ağır abi rolüne soyunmak hem de “ağa” görüntüsü vermek, AK Partinin misyonuna ne kadar yakışıyor, bunun kararını AK Partililer vermeli.
Görüntüleri izlerken çok kötü oldum.
Yücel Danış’ı AKP dediği için uyarmadan yerinden kalkarak salonu terk etmeye hazırlanan il başkanına rica minnet yerine oturtması, aday adayının düştüğü durumu değil, il başkanının tepeden bakan birisi olduğunu gösterir.
Engelli aday adayı, partisinin ismini ikincide tam söyledi; Adalet ve Kalkınma Partisi” dedi ve hem ardından AK Parti dedi ama yine dili sürçtü veya heyecanına yenik düşerek bir kez daha AKP dedi.
İşte ondan sonrası, Harun Lekesiz’in engelliler üzerinde ve medeni ilişkiler açısından bıraktığı leke oldu.
İl başkanının “aday adayı olacağın partinin önce adını öğren, sonra gel” tavrı yakışıksızdır.
Anlamıyorum, neden insanlar zor durumu bile espriyle geçiştirmeyi denemezler? 
Neden küçük düşürmeyi marifet sayarlar? 
Neden karşısındakini rencide ederek, kendilerinin büyüyeceğini düşünürler ki?
İnsan, hata yapan canlıdır ve yine insan, hoş gören canlıdır…
Kendini hatadan münezzeh saymak, haddini bilmemektir ve o il başkanı, sadece AK Partiyi değil, hiçbir partiyi temsil edecek duruşta olduğunu düşünmüyorum.
Yazımın başlığındaki soruya gelirsem, bu tutum ve bu davranış ne Yozgat’a yakıştı, ne de AK Partiye…

Tweetimden seçmeler
Bir partiyi, adaylarıyla ırk, mezhep veya inanca aitmiş gibi yansıtmak, partiye ve o partiye gönül verenlere yapılacak en büyük kötülüktür.