YAMYAM FARE, AMOK KOŞUCUSU VE İKTİDARLAR!

Abone Ol

Yamyam fare metodu, gemilerde fareleri yok etmek için İngiliz gemilerinde uygulanan bir metottur. Bir fareyi canlı olarak yakalayıp boş bir tenekeye içinde günlerce aç bırakırlar. Sonra bir gün  yakaladıkları küçük bir fareyi,  bu farenin yanına koyarlar. Günlerce aç kalmış olan fare, yeni koyulan fareyi yer. Sonra bir daha, bir daha derken YAMYAM BİR FARE elde ederler. Bu fare artık iyice de semirmiş ve kuvvetlenmiş olur. Sonra bu fareyi geminin içine salarlar. Şimdi  ortada tebdili kıyafet gezen güçlü, gözünü kan bürümüş bir yamyam fare vardır. Bu fare rahatlıkla diğer farelerin yanına sokulur ve yakaladığını yer. Böylece gemi farelerden temizlenir.

AMOK KOŞUCUSU bu tabir ilkin Malezya da dile getirilmiştir. Kişinin gözünün kararıp,  kendi ölümü pahasına, önüne çıkan ne varsa deviren,  depresif, vahşi ruh halini tarif eder. Kişi içinde bulunduğu psikolojik yetersizliği, beyninde kendince değerlendirip, düşünceden koparak, çevresine zarar  verdiğinde, artık çok geçtir. Kişi artık durdurulamaz yamyam bir fare halini alır. 

Gelişmemiş, varlığını sürekli bir gücün tahakkümünde olmayla özdeş gören, şükredip karşısındaki sömürü düzen sahibinin isteklerini  kabullenen toplumlar da  liderler güç kazandıkça, topluma dikta edilen yaşam tarzları,  belli bir süre sonra halkın belli bir kesiminin varlığına tahammülü ortadan kaldırır. İktidarlar belli bir kesimin temsilcisi olma gayretlerini bırakıp, toplumun tamamına nüfuz etmeyi amaç edindiğinde ortaya çıkan tahammülsüzlüğü tolere etmek için, günün kullanışlı maşalarını kullanmayı asla bırakmaz. Mutlak hakimiyet kuramadığı alanlarda, toplumun acil ihtiyaç duyduğu toplumsal talepleri yerine getirmeyi acil  çıkış noktası olarak görür. İktidarların görünmeyen, toplum hayatında fazla etkin olmayan yığınları, amaçlarını yerine getirme maşaları olarak kullanmadaki gizli hasedin,  gücün verdiği sarhoşluğu sonuna kadar yaşamaya olan tutkularıdır. Farklı düşünce,  farklı hayat görüşlerine sahip olan insanları,  toplumun etkin olan o günkü siyasi anlayışı,  kendi içinde eritme, haklarını kendi veriyormuş gibi toplumsal yapımızdaki kanservari düşünceler yayıldıkça,  güven ve karşılıklı kişisel hak ve taleplere olan saygı da olumsuz anlamda bir etkileşim ortaya çıkarmaktadır. Azınlıkta kalan kişilerin yaşam standartları dini veya siyasi anlamda toplumsal statü konumları, güç odakları tarafından sosyal yapının dışına itildiği şu son zaman iktidarları genelde eğitim anlamında sorunlarını bitirememiş ülkelerde ortaya çıkar. Ekonomik,  eğitim,  statü, sağlık ya da akla gelebilecek bireylerin ihtiyaçları karşılanmadığı zamanlarda,  belli bir zaman sonra verilecek en küçük toplumsal ihtiyaç, cennetten bir köşe kapmış sevinci yaratabilmektedir. Bu gün temel hak ve özgürlüklerin arttığı,  toplumsal taleplerin giderek köhne anlayışları yıktığı zamanda,  iktidarların bireylere yamyam fare metodunu uyguladığı, çok sinsi hesapların yapıldığı görülüyor. İnsanların düşün dünyasına konan ipotekler yoluyla, giderek zihin dünyamız şükredilen gücün inisiyatifine terk edildiğinde, uygulanan asimetrik,  iç içe geçmiş eski  güç sahiplerinden intikam alınıyormuş sosuna batırılan kirli düşünceler, nihayetinde AMOK KOŞUCUSU yarattığı gözlenmektedir. 

Toplumsal talep ve her anlamda ihtiyaçların karşılanmadığı gelişmemiş toplumlarda, insanlar belli bir aşamadan sonra verilen TUZAK ÖDÜLLERLE karşısına çıkan olumlu olumsuz ne varsa, siyasi  gücün etkinliği için harcamaya başlar. Siyasi güç, varlığını ikame ettirebilmek adına hukuk, yasa kullanılabilecek hangi güç varsa, kendi bekasının inşaası için gerektiğinde AMOK KOŞUCUSU olup YAMYAM FARE gibi, gerektiğinde en yakınındakini dahi ortadan kaldırmakta beis görmez. Bazen kendi ölümü pahasına olsa dahi,  bir kez de ben haksız olayım deme medeniyetini göstermez. Egosunu sonuna kadar yaşayıp, çoğu zaman kendisini imha eder. Denize düşse yılana sarılmayacak kadar da zekidir belki de! Buradaki kasıt elbette egosunun tavan yapma hadisesidir. Yoksa iktidarlar menfaatçidir. Yeri geldiğinde denize düşünce yılana kardeşiz bile diyebilir! Bu anlamda İktidarlar toplum katmanları arasında sıkıştığında, İçinde bulunduğu durumu çok çabuk mukayese edip ona göre şekil alan günümüz iktidarların, güçlerini pekiştirmek adına,  bazen insanın aklının dahi almayacağı birlikteliklere imza attığını, yeri geldiğinde defaatle söylediğimiz  en yakınındakini dahi harcama cüretleri, taktire şayan! 

Toplumsal tabakalar arası kültürel,  siyasi,  dini anlayışlar noktasında etkileşimi engelleyen,  dikta emelleri olan iktidar örnekleri, günümüz dünyasında gelişmekte olan ülkelerde büyük sorun olmasının sebebi, temel hak ve özgürlüklerin sadece  SÜSLÜ KELİMELER olarak kalmasından kaynaklanıyor. Yanyam farenin yeniden formatlanmasıyla  amok koşucusu olduğu ve gelişmemiş ülke iktidar sahipleriyle benzeşen yönleri dikkate alındığında, çağın en büyük sorunun ekonomik özgürlük ve halledilmemiş eğitimden kaynaklandığı, ve bu sebeple de gelişmemiş toplumdan kendisine fazla güç vehmetmiş dikta ruhlu güç odaklarının türediği görülmektedir. Toplum bu formatlarla güdülendiğinin,  farklı fikirdeki insanlara karşı mesafelerinin birileri tarafından belli sınırlarla çizildiğinin farkına vardığı anda, YAMYAM FARE ve AMOK KOŞUCUSU ruhlu olanların, tersine hareketle kendisine format atana karşı mücadeleye girişeceği  elbette zamanla mümkün! Önemli olan toplumun bu süreçte uğradığı tahribatın nelere mal olacağıdır.  Zamanın çok değerli olduğu şu dönemde toplumsal zaafiyet olarak görülecek YAMYAM FARE  olmak istemiyorsak, ödül olarak verilen tuzakların farkına varmamız şart! Toplumsal refleksin aynı anda tepki verdiği zamanlarda, kendisini ilahlaştıran kibir abidelerinin heykelleri, yerle bir olmaktadır. Toplum tepki verdikçe, bazen iktidarlar AMOK KOŞUCUSU  olup, sonunu hazırlar! Bu gün dünya da, giderek sonlarını hazırlayan gelişmemiş ülkelerin güç odakları hayatın her alanında mevcut! Kendimizi korumak zorundayız! Cehaletle  bezenmiş güdümlü füzeler yamyam fare gibi tetikte! Eğitim şart...

DİPNOT:

62 siyasal parti liderlerinden biri, bir psikiyatra gitmiş:
- Kahroluyorum doktor, demiş; benim için hayat dayanılmaz bir hale geldi. Sabahtan akşama, akşamdan sabaha sürekli kaşınıp duruyorum. Vücudumun her tarafında akrepler, örümcekler, hamam böcekleri, bitler, pireler, tahtakuruları dolaşıyor.
Psikiyatrın karşısında da, eğile kalka kaşınmayı sürdürüyormuş siyasal lider.
Psikiyatr:
- Hemen bırakın, demiş; yüzünüzü ekşite ekşite, eğile kalka kaşınmayı. Siz böyle ırgalanıp sallandıkça; bitleriniz, pireleriniz, örümcekleriniz üstüme bulaşacak benim de...


Psikiyatr biliyormuş, siyasal liderin nutuklarını dinleyenlerin de, hemen kaşınmaya başladıklarını...