THY Nereye Uçuyor?

Abone Ol

Türk Hava Yolları… Türkiye’nin “dünya devi” diyoruz, dosta düşmana karşı “yüz akımız” diyoruz. Ancak son zamanlarda öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki! Okumaktan ve duymaktan ziyade, bizzat görüyor, yaşıyor ve üzülüyoruz...

İşim gereği çok sık uçuyorum… Özellikle yurtdışına… Elit Plus kart sahibiyim ve ayrıca Turkish Corporate Club kartım da var. Kaç mil uçtuğumu varın siz hesaplayınız!.. Her Türk vatandaşı gibi, Türk Hava Yollarını kendi evim gibi hissediyorum ve başarılarıyla gururlanıyorum. Hani “Kargaya yavrusu şahin gözükürmüş” ya… Tam da öyle benimkisi!.. Kanı şirin geliyor ne yapayım! Kanatları hilali andıran yaban kazı figürüne bayılıyorum. Zorunlu olmadıkça, yabancı hava yollarını kullanmıyorum.

Ülkenin bayrak taşıyıcısı… Tek ulusal hava yolu şirketi… Her şey kulağa hoş geliyor da… Acaba Türk Hava Yolları nereye uçuyor? Fiziki olarak çok ülkeye uçtuğunu biliyoruz elbet… Mantalite olarak nereye gittiğini merak ediyoruz.
 
 
“Her rengi boyadın da, fıstığı yeşil mi kaldı” der eskiler… Önce hosteslerden işe başladılar… Fesli kaftanlar tasarladılar… Neymiş efendim, “doğu ile batının senteziymiş…” Sonra dudaklardaki kırmızı ruj ile rötuşlar geldi… Neymiş, “yolculardan rahatsız olanlar varmış…” Tepkiler yoğunlaşınca, ağız değişti… “Karardan üst yönetimin haberi yokmuş…” Ekmek ve su gibi alıştık ya yalanlara, bize müstahak!
 
 
İçki yasağına ne demeli? Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra… “Uçağa yüklenmemiş, unutulmuş” Tepkileri yatıştıra yatıştıra… Önce iç hatlardan başlandı… Neymiş gerekçesi: “İçki talebi azlığı ve lojistik zorluğu…” Yani, insanları aptal yerine koymanın Türkçesi…Ardından dış hat uçuşlarına geçildi, on ayrı noktaya yapılan seyahatlerde servisler durduruldu…Neymiş sebep: “Ülkelerden gelen taleplermiş….” Aynı ülkeye yabancı hava yollarıyla uçuyorum, serbest… Anlaşılan herkese diş geçirilemiyor!..
 
Açıkça niyetler söylense, “İçki içilmesini istemiyoruz” denilse, anlayacağım… Hatta, düşünceyi desteklemesem de, dürüstlüğü kutlayacağım. Gerçeği gizlemek için tutarsız gerekçelere ne gerek var? İnanın ki bu aldatmalara, artık çocuklar bile kanmıyor.
 
Sormazlar mı adama: Bu uçaklar sadece sizlere mi mahsus? Yalnız sizin gibiler mi uçacak? Bu fevri uygulamalar, sizden gayrısının tercih ve hakkını gasp etmek değil midir? THY ile transit seferlerde milyonlarca yabancı ülke vatandaşları uçuyor, onların suçu ne?
 
Bu nasıl bir zihniyet ki; ilkokul çocuklarına kıyafet serbestliği tanıyacak ama uluslararası hizmet veren kadroya emri vaki elbiseler dayatacak? Hayatın tek doğrusu ve kriteri; sizin yaşam biçiminiz midir? Herkes sizin gibi giymeye mecbur mu? Herkes sizin gibi yemek-içmek zorunda mı? Hani farklılığımız zenginliğimizdi? Bu; toplumu dönüştürmek, istediğiniz gibi tek-tip dizayn etmek değil midir? Kendinizi kolonlamak değil midir?
 
 
Yandaşlık niçin? Dış hatlar terminalinde ve uçağa girişlerde gazete standları var. İstediğiniz gazeteyi alıp, okuyorsunuz. Hizmet güzel de, niye ayrımcılık yapıyorsunuz? Mecbur muyuz aynı manşetler atan, aynı fotoğrafları basan gazeteleri okumaya? Niçin alternatif görüşleri yansıtan bir tane yayın yok? Her defasında özellikle soruyorum; Sözcü yok, Yurt gazetesi yok… Yeniçağ, Aydınlık, Birgün, Cumhuriyet, Sol yok… Gerisi gırla!..
 
 
Bir fıkra anlatayım: Moritanya’ya uçacağım. Uçuş zamanı yarım saat geçmesine rağmen hala bekleyen pilottan kısık sesli bir anons: “…lüzum üzerine Senegal’e uçacağız.” Şaşkın vaziyette, durumu anlamak için henüz kapanmamış kapıya gidiyorum. Busines class devlet-i erkan ve korumalar ordusu… Yanlış değil, doğruymuş!.. Tarifeli uçağın güzergâhı değiştirilmiş! Yolcular ağırlıklı yabancı olduğu için Türkçe anonsu anlayamadı. Kapıda, benim gibi haksızlığa itiraz eden duyarlı bir arkadaş daha var, iki kişiyiz. Yer sorumluları bağırıyor; “ya inin, ya da çekin elinizi kapıyı kapatacağız!.. “ Laf anlatamıyoruz. “Arkadaşım, nasıl olur? Niçin bilet alırken, check-in yaparken söylemediniz? Bizi bekleyenler var, önemli toplantılarımız var…” Dinleyen yok… Diyor ki birisi; ağlayan çocuğa emzik verir gibi: “Tamam ya… Sizi oradan otobüsle Moritanya’ya göndeririz” Sorumluluk duygusuna bakar mısınız, Allah’tan “bir kamyonun kasasına asılır, gidersiniz” demedi… Bilmeyen de sanacak ki İstanbul-Ankara arası beş saat… Bir ülkeden, bir ülkeye otobüs ile sevkiyat… THY değil mübarek, Sanki Senegal Seyahat… Şaka gibi… Direndikçe, otobüsten uçağa terfi ediyoruz… El mahkûm, mecburuz… Sayelerinde Senegal’i de görüyoruz…
 
 
“Halksın, ne yapılırsa layıksın!” Bu söz bana değil, bir THY satış yetkilisine ait… Ankara’da saat 10.00’da kalkması gereken İstanbul uçağı bir saat rötarla hareket edecek. Nedenini sorduğumda; iki kelimeyi konuşmaktan aciz çok ulema(!) adam, bana cahil muamelesi yaparcasına ve başından savarcasına: “Beyefendi, dünyanın her tarafında böyledir, istediğin yere şikâyet edebilirsin” diyor pervasızca... Neymiş, biz halk olarak, zaten bilet alırken THY şartlarını peşinen kabul etmiş oluyormuşuz. Hani şu bankalarda imzalatılan küçük puntolu yazılar varmış ya, aynen onun gibiymiş! Türk Hava Yolları istediği zaman uçağı kaldırır, istediği zaman da indirirmiş! Egemen hukukmuş adı… Ayarı bozuk terazi gibi biri altta, biri üstte iki eliyle bir de izah yapmaz mı? Gel de katlan!
 
Uçakta benim gibi panikleyen, dış bağlantılı uçuşları olan onlarca kişi var. Hepimizin endişesi, acaba diğer uçağa yetişecek miyiz? O da ne! İstanbul semalarında pilotun anonsu: “Meterolojik(!) sebeplerden dolayı, 50 dakika sonra ineceğiz” Oysa hava açık ve güneşli, gökte bulut, denizde dalga yok!.. Dik kafalı olmak, dik durmak oldu ya… Bal gibi de grevin etkisi denilemiyor. Nihayet, uçak piste iniyor. Birazdan yüz metre koşacak atletler gibiyiz, ellerimizde çanta, dillerimizde serzeniş: “Yazık!.. Milli servetimiz THY böyle amatörce yönetilmemeli” Arkadan birisi çemkiriyor: “Ne varmış geciktiyse, belli ki sizler Esad yanlısısınız!” Lafa bak!.. Allah’tan sabır diliyorum… Biz ne konuşuyoruz, adam ne diyor!... Biz sustukça, o coşuyor: “Siz gidin, Esad Hava Yollarına binin!” Konuşan ve yazanın, Ulusalcı ve Ergenekoncu olarak yaftalandığını biliyorduk. Şimdi yeni bir kavram daha kazandı siyasi holigan literatürümüz: “Esadçı” Cevap vermeye vakit yok, kan ter içinde koşturuyoruz… Nafile, Cezayir uçağını kaçırıyoruz… Bütün iş programlarımız iptal… Rezilliğimiz de cabası…
 
 
Bunları yazıyorum ya… Şimdi birileri kalkar, beni Lufthansa’yı savunmakla bile suçlayabilir. Çünkü alıştık medyada, bu tür aşağılık geyiklere… Malum; karşı fikrin tahammülsüzlüğü sendromu… Farklı görüşlerin hazımsızlığı sorunu…
 
Hani bir THY sloganı vardı:  “Biz büyüdükçe, dünya küçülüyor” diye…
Korkarım ki: “Burnunuz büyüdükçe, gözünüzde insanlar küçülüyor”
{ "vars": { "account": "UA-91479741-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }