Pop korosuna yazıldım. 5 Ocak’ta konserimiz var. Solo almak çok istediğim halde bir türlü denemeye bile cesaret edemedim henüz. Bir gün dener miyim? Bilmiyorum. Her istediğimiz gerçekleşecek diye bir kural yok, inancını telkin etmeye çalışıyorum kendime. Çünkü yetersizlik duygularımı öyle bir tetikliyor ki bu cesaretsizlik, kolayca sen zaten hep öyleydin noktasına getiriyor beni.
Hayır değil! Hem de hiç değil yargılayıcı sesim. Gel, çok az da olsa geçmişte neler başardığımı sana anımsatayım. TürkSanat Müziği Korosunda yıllarca korist olmanın yanı sıra sunuculuk da yaptın, solo ve düet de. Branşın gereği il düzeyinde, ilçe düzeyinde ya da okullarında yine sunuculuktantut da şiir okumak, törenlerde görev almaya kadar sesinle ilgili her türlü aktivitenin içindeydin. Bugün de yine masal anlatıcılığında sesin etken bir detay. Daha ne ( burada üstü kapalı bir küfür salladım ) istiyorsun!
Daha da gerilere gitmeye hiç gerek yok. Tamam, anlaşıldı bu sesi susturmak yine bana düşüyor. Nasıl mı? Risk alarak eyleme geçmek baş kural. Titreyerek de olsa o ilk adımı atmak. Sonuca odaklanmamak. Alay edilecek korkusuyla baş edebilmek. Çünkü çocukken öfke patlamalarıma baktığımda belirgin bir desen; kendimle ya da herhangi bir yakınımla, bu sevdiğim bir insan da olabilir, alay eden olmuşsa vay haline! Kontrolü yitirdiğim anlar olmuş hep böyle anlar. Öyle ki kendi hayatımın ve başkalarının hayatının tehdit altına girdiği bile olmuş. Bu yetişkinlikte de zaman zaman sürmüş. Yalnızca bugün için üzerinde çok çalıştığımdan olsa gerek üzerine hareket etmemeyi seçebiliyorum. Fakat ya kontrol edemezsem diye kendimi kasıyorum ve kendime yeni şeyler deneyimlemeiznini vermiyorum.
Bunu, yani solo söylemeyi neden bu kadar çok istediğimi şükürler olsun biliyorum. Herkesin sesi olurken kendi sesimi hiç sorgulamadım. Ta ki sabah sayfalarını tekrar yazmaya başlayıncaya kadar. Evet, benim ortaokul yıllarımda kırmızırenkte, kapaklı bir pikabım ve bir sürü 45’liklerim vardı. Üstelik bir de aranjman defterim vardı şarkı sözlerini yazdığım. O defteri okula bile götürürdüm. Şarkı söyler miydim? O kadarını hatırlamıyorum. Fakat o yıllara temas edince o neşeli Özlen’e borçlu hissettim kendimi. Memleket meselelerine kendimi adamadan önce benim de öyle şarkı söyleyip dans eden bir parçam vardı ya...
Uzatmayalım meseleyi. Solo olmasa da 90’ların parçaları iyi gelecektir bana. Hele konsepte uysun diye bir tarz oluşturmuşum ki kendime! Sormayın gitsin! O da o gecenin sürprizi olsun. Çok heyecanlıyım! Sizleri de bekleriz efendim. Teşekkürler.