"SATMAYACAĞIZ "DEDİLER, NE VARSA SATTILAR!...

Abone Ol

2002 yılında başa gelen AKP iktidarının yetkilileri meydanlarda “Ne banka, ne fabrika satarız!” diyerek halka güven verdi. “Stratejik kurumlar satılamaz” dediler, “Milli değerlerimize sahip çıkacağız” dediler. Ama aradan geçen yıllarda yaşananlar, bu sözlerin tam tersini gösterdi.

Peki, sonra ne oldu? Satılmadık ne kaldı?

- SEKA: Cumhuriyetin ilk sanayi atılımlarından biri olan SEKA Kağıt Fabrikası özelleştirildi. Türkiye, kâğıtta dışa bağımlı hale geldi.
- Şeker Fabrikaları: Binlerce kişiye istihdam sağlayan, tarım politikalarının omurgasını oluşturan bu fabrikalar bir bir elden çıkarıldı. Hem çiftçi hem üretici zarar gördü.
- SÜMERBANK, ETİBANK, TELEKOM, TEKEL: Cumhuriyetin kalkınma vizyonuyla kurulan bu köklü yapılar özelleştirme adı altında tasfiye edildi.
- PETKİM, TÜPRAŞ, TÜRK TELEKOM: Enerji, hammadde ve iletişim gibi kritik alanlar yabancı sermayeye geçti. Stratejik alanlarda denetim gücümüz zayıfladı.
- TEKEL: Sadece tütün işletmesi değil, tarım planlamasında etkin bir kurumdu. Satıldıktan sonra işçiler haftalarca direndi ama sesleri duyulmadı.
- Limanlar, oteller, enerji üretim tesisleri, sigorta şirketleri… Kamuya ait ne varsa özelleştirme listesine girdi. Hatırlarsınız dönemin maliye bakanı, "Kemal Unakıtan babalar gibi satarız demişti!" Ve sattılar da!...

Peki sonuç ne oldu?

- Üretim geriledi,
- İthalata bağımlılık arttı,
- Sanayi zayıfladı,
- Devletin elinde neredeyse stratejik hiçbir kuruluş kalmadı.
- Gençlere istihdam yaratacak kamu yatırımları yok edildi.

Özelleştirme gelirleri kalkınma getirdi mi?
Hayır!
Kalkınma yerine borç arttı, döviz bağımlılığı derinleşti, enflasyon kontrolden çıktı.

Üstelik bu satışların birçoğu, şeffaflıktan uzak, halkın denetiminden kaçırılarak yapıldı.

Oysa bu kurumlar sadece ekonomik birer varlık değil, Cumhuriyetin üretim ruhuydu.
Bugün elektrikten şekere, iletişimden ilaca kadar pek çok alanda dışa bağımlı olmamız, zamanında “satarak büyüme” anlayışının doğrudan sonucudur.

Sormamız gereken asıl soru şudur:
Bu kurumlar kimden alındı, kime satıldı?
Ve bu satışlardan kim kazandı, kim kaybetti?

Unutmayalım:
Bir ülke sadece sınırlarıyla değil; üretimiyle, sanayisiyle, kurumlarıyla bağımsızdır.
Ve biz, bu bağımsızlık mirasını sessizce izleyerek yitirdik…

{ "vars": { "account": "UA-91479741-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }