Referandum öncesi Avrupa’da demokrasiye darbe

Abone Ol

İnsanı mutlu eden, mücadele ve zaferdir.

Arthur Schopenhauer

Türkiye’nin kaderini değiştirecek adımlarından biri de referandum sürecidir. Parlamenter sistemde eksik olan kanunları ve yaşanmış hataların bir daha olmaması için yeni sistemle giderilmesi için büyük bir gayret gösterilmektedir. Bu zorlu sürecin içinde hayırların yanı sıra Avrupa’nın akıl almaz tutumu yenilir yutulur cinsten değildir. Çünkü gerekli izinlerin alınmasına rağmen Alman yetkililerin aldığı karar insan düşüncesine darbe vurduğu gibi, aynı zamanda Avrupalı ülkelerinde domino etkisi yaratan tutumları demokrasiye darbedir, tahammülsüzlüktür, saygı göstermemektir.

Yurtdışında yaşayan Avrupalı Türkleri bilgilendirmek için giden Bakanlarımızın konuşmalarına engel olmak, demokrasiyle bağdaşmayan bir tutumdur. Bu silsileye bir yenisi daha katılan Hollanda da kendisine yakışmayan demokrasi örneği sergilemiştir. Çünkü bu düşünceyle yaşayan zihniyet, kesinlikle Türkiye karşı hoşgörü ile yaklaşması düşünülemez. Bu bağlamda bakılılığında emsalleri çoktur.  Türkiye’de yaşayan her yasa dışı örgütün arkasında muhakkak sözde demokrasi savunucuları mevcuttur. Bu düşüncenin savunucuları samimi olsalardı, dünya üzerinde milyonlarca mağdur ve mazlum insan vardır. Bu insanların silaha, güce ihtiyaçları yoktur; yalnızca yaşamalarını idame etmek için ekmeğe ihtiyacı vardır. Bakıldığında bu insanların dramını anlatan, mevzu bahis eden bir Avrupalı ülke bulmazsınız. Hatta yardım eden ülkelere de zaman zaman engel olan ülkeler çıkmıştır. Çünkü yardım eden ülke Müslüman ve ihtiyacı olan ülke Müslüman olunca her türlü bürokrasi engele tabii tutulmamız normal karşılanıyor.

Almanya’nın sergilediği tavır kabul edilmediği gibi, farklı düşüncelere sahip kişilerin sığınmalarına da kucak açmaları izahata gerek kalmadığı yerdir. MİT tırlarını ifşa eden, darbeye teşebbüs eden kişilerce belge-bilgi alış veriş içinde olmaları bu anlamda çok manidardır. Bu adam Alman hükümeti tarafında Cumhurbaşkanlığı düzeyinde kabul görmesi; oturma ve seyahat etme belgesi alması,  medya kurmasına da izin verilmesini hangi hak ve hukukun göstergesidir. Yıllarca Avrupa’da yaşaması ve bu hakları elde etmesine rağmen bu imtiyazlardan yararlanılması çok zordur. Yararlanmak istese bile bin bir türlü sorunlarla karşılaşacağı herkesçe bilinen bir durumdur. Ama diğer taraftan Türkiye’nin bakanlarına konuşma engeline tabi tutulması hangi demokrasinin ürünüdür.

Aynı tutumu Türkiye sergilemiş olsaydı, Haçlı zihniyeti yer yerinde oynatırdı. Medya kuruluşlarınca algı operasyonu yaratarak, her türlü gücü arkaya almaya çalışacaklardı.  Bu da yetmezmiş gibi var olan antlaşmalar ve sözleşmeleri askıya almak, fes etmek için bir an olsun tehdit etmekten vazgeçmeyeceklerdir. Artık şundan eminiz ki dünyada görülen ve yaşanan her şeyi herkes görüyor. Bu anlamda birlik ve beraberliğimiz bir daha önem ve ehemmiyet kazanmıştır. Tek bayrak, tek millet, tek devlet ve tek vatan için mücadele edilmesi bir daha anlam kazanmıştır.

Vesselam!