PROPAGANDA

Abone Ol

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük’te propaganda şöyle tanımlamaktadır: “Bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla söz, yazı vb. yollarla gerçekleştirilen çalışma, yaymaca.”

En masumca ise; birey ya da topluma belirli davranışları benimsetmek için çeşitli yöntemler kullanılarak yapılan bir tür iletişim de diyebiliriz. Elbette propaganda, iyi yönde de kötü yönde de kullanılabilmektedir.

Devletlerin uluslararası mesajları, ülkelerin iç politikada vermek istedikleri mesajlar, ticarette ürünlerin tanıtımı için kullanılan mesajlar, dinî inançlarda verilen mesajlar gibi. Bu mesajlar, şu amaçlarla yapılmaktadır;

- Yeni tutumlar oluşturmak

- Var olan tutumları pekiştirmek

- Var olan tutumları değiştirmek.

Dünyada birçok devlet propagandayı etkin olarak kullanmaktadır. Yakın tarihimizde ve günümüzde en etkin olarak ABD, Rusya, İngiltere ve İsrail başta olmak üzere pek çok devletin kullandığını görüyoruz. Bu, kimi zaman bir ülkenin sağlığı hedef alınarak yapılmakta ki ABD’nin ülkemize yönelik 1948-51 yılları arasında Marshall yardımları kapsamında yapıldı. Hepimizce bilinen “Zeytinyağlı yiyemem aman” türküsü ile mısırözü yağını teşvik eden ABD elindeki mısırözü yağını satarak hem ticaret hem de sağlıklı mutfak kültürümüzde önemli bir değişim aracı olarak propagandayı etkin olarak kullandığını görmekteyiz. Aynı yardımlar kapsamında ülkemize yardım adı altında ucuza satılan süt tozunun faziletleri propagandası ile hayvancılık sektörümüz de yok olma durumuna getirilmiştir. Daha da önemlisi sağlıklı nesillerin yetişmesinin adeta önüne geçilmiştir.

ABD’nin özellikle Hollywood filmleri ile tüm dünyaya yok ettiği Kızılderilileri vahşi, kendilerinin ise masum olarak gösterildiği hepimizin malumlarıdır.

İsrail 14 Mayıs 1948’de ABD ve Avrupalı devletler tarafından Filistin’e ait toprakları gasp ederek kuruldu. Türlü bahanelerle sınırlar ihlal edildi ve el konuldu. Bugün Filistin’e ait toprakların tamamına yakını gasp edilmiş durumda. Dünyaya yapılan propaganda ise “Filistin sorunu” diye lanse edilmektedir. Oysa, gerçekte “İsrail sorunu” bulunmaktadır. Ancak, gücün ve propagandanın da etkisiyle algı değiştirilebilmektedir.

Ülkemize yönelik sayısız propaganda faaliyetleri yapıldı ve yapılmaya devam etmektedir. “Fularlı cici kız!” terör kamplarında ülkemize karşı savaşırken etkisiz hâle getirildiği bilinmektedir. FETÖ’nün “okumuş çocuklarının!” ülkemize bomba yağdırdığı, ülkede kaos, düzen bunalımı yarattığı bilindiği hâlde ABD ile Avrupalı kimi ülkeler tarafından masum gösterilmesi de propagandanın gücü olarak karşımıza çıkabilmektedir.

Benzer propaganda faaliyetleri toplumun temelini oluşturan aile kavramına yönelik de yıllardır yapılmaktadır. Sağlıklı, kültürlü, disiplinli, sevgi ve saygı temelli geniş aile kavramına karşı beyaz ve gri propaganda yöntemleri ile çekirdek aileye geçiş sağlanabilmiştir. Günümüzde ise çekirdek aile kavramı hedefe alınıp bireysel yaşam kavramı öne çıkarılarak toplumlar/devletler yok edilmekle karşı karşıyadır. Bilerek ya da bilmeyerek tv dizileri de bu olayı teşvik edici faaliyetlerin içerisinde yer almaktadır.

Propaganda faaliyetleri günümüzde çok çeşitli ve etkin yöntemlerle yapılabilmektedir. Sosyal medya başta olmak üzere basın ve işitsel-görsel-yazılı medya yoluyla da yürütülmektedir. Bir anda binler, yüz binler hatta milyonlarca kişiye erişmek anlamına gelmektedir. Kötü amaçla kullanıldığında adeta bir sel, deprem gibi etkiye sahip bir güçten söz ettiğimizi belirtmek isterim. Verilmek istenen mesajlar sistematik olarak tekrarlandığında etki gücü kelebek etkisi ya da kartopu etkisi oluşturabilmektedir. Bunlar; abartma ya da basit gösterme, iyiyi kötü-kötüyü iyi, dostu düşman- düşmanı dost, çalışkanı tembel- tembeli çalışkan, haklıyı haksız-haksızı haklı vb. göstererek yapılmaktadır.

Propaganda çok etkili bir silah olup hemen her alanda kullanılabilmektedir. İş yaşamı açısından baktığımızda ise çalışma hayatının en önemli sosyal sorunlarından biri olan “İşyerinde Psikolojik Taciz/Mobbing” kitabıma isim olan “Çalışma Hayatının Vebası Mobbing” kavramında da propaganda ne yazık ki çoğu zaman etkin biçimde kullanılmaktadır.

Mobbing; İşyerlerinde bir veya birden fazla kişi tarafından diğer kişi ya da kişilere yönelik gerçekleştirilen, belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, yıldırma, pasifize etme veya işten uzaklaştırmayı amaçlayan; mağdur ya da mağdurların kişilik değerlerine, meslekî durumlarına, sosyal ilişkilerine veya sağlıklarına zarar veren; kötü niyetli, kasıtlı, olumsuz tutum ve davranışlar bütünüdür. (Komisyon, İ.P.T.B.Rehberi,ÇASGEM Yayınları, 2013, İ.Akgün, Çalışma Hayatının Vebası Mobbing, Yol-İş Yayınları, 2015)

Propaganda ile kişi ya da kişiler adeta bir limon gibi sıkılarak posası bırakılmaktadır. Çaresiz kalan bireyler, çoğu zaman pes etmeyi tercih etmekte ve ne yazık ki mücadele gücü olmadığından, yapılanları çoğu zaman sineye çekmeyi tercih etmek durumunda kalmaktadırlar.

Propaganda kimi zaman aleni ve anlaşılır biçimde olurken kimi zamanda kaynağı belirsiz kişi ya da kişiler tarafından rivayet ya da söylentilerle yapıldığından baş edilmesi güç bir durum olabilmektedir. Beyaz, gri ve kara propaganda şeklinde çeşitleri vardır.

Beyaz propaganda, aleni olarak yapılandır. Masumane bir yöntem gibi uygulanır. Kurtarıcının da yine kendisi olacağı havası verilir. Gri propaganda, saldıranın kim olduğu belirsizdir. Birey, topluluk ya da devlet/devletler yalnız bırakılarak zayıf düşürülür. Olmayan olguları rivayet ve yalanlarla varmış gibi gösterirler. Bu durumlarda savunma pozisyonuna geçilmeye zorlanır ve bu yalanların doğru olmadığını ispatla meşgul edilerek enerjisi yok edilir. Kara propaganda, en acımasız yöntemdir. Yalan, dedikodu, iftira, entrika, hile, fitne vb. kullanılarak yapılır. Bireyler, topluluklar, devletler güçlü mekanizma geliştiremezse, bunlar karşısında adeta eriyip giderler. Kişi hedef olarak seçildiğinde, İTİBAR suikastı/katli ile devlet başkanı, yönetici ya da işletme sahipleri gözden düşürülmekte hatta alaşağı edilebilmektedirler. Yakın tarihimizde Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi gibi pek çok devlet başkanı bu şekilde yok edilmişlerdir. Ülke yönetimlerini ele geçirmek ya da istedikleri rejimlerin gelmesini arzuladıklarında ise “Arap Baharı, Demokrasi, İnsan Hakları, Hayvan Hakları” gibi sevimli isimler kullanılmaktadır. Bireylerin ve toplumların sempatisini kazanmak için de yok etmek ya da itibarsızlaştırmak istedikleri isimlere yönelik “diktatör” gibi kavramlar bilinçli olarak seçilmektedir.

Devletlerin kendisine yönelik yapılan iç ve dış propagandayı etkisizleştirmesi amacıyla, uygun mekanizmaları geliştirerek kullanmaları bir zorunluluktur. Bu; varlığını sürdürme ve güçlü duruma gelmesi için olmazsa olmazlardandır.

Bireylerin propaganda ile baş etmesi ise oldukça zor bir durumdur. Bu nedenle ADALET duygusu çok gelişmiş, araştırmacı yönü kuvvetli, liyakatli ve ehliyet sahibi özelliklerde; yönetici, işveren/işveren vekillerinin olması gerekmektedir. Bu olmadığı takdirde ise, İdarî ve yargısal boyutun kurtarıcı olarak devreye girmesi gerekir. Aksi hâlde intihar, cinnet ve cinayetlerin olması kaçınılmaz olmaktadır.

Elbette ki bu propagandalar basit makam-mevki, maddî menfaat ya da ego tatmini için yapılmaktadır. Devletler ise, büyük kazançlar elde etmeyi hedefleyerek yapmaktadırlar. Oysa, böylesi iğrenç yöntemlerle elde edilen imkânlar, etik olmadığı gibi ahlakî ve İslâmî açıdan bakıldığında da uygun olmayıp aynı zamanda ulusal/uluslararası yasalarda suç olduğu bilinmektedir!

Saygılarımla.

İsmail Akgün

Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği Genel Başkanı

www.mobbingdernegi.org.tr

akgismail@gmail.com