Oh Be, Kendimize Geldik Ya!

Abone Ol

Uzun zaman oldu arkadaşlarla bir araya gelemiyorduk.

Bir yerlerde oturup, bir çay eşliğinde sohbet edebilmek, sanki hayal olmuştu.

Geride kalan pandemi sürecinde, korona geçiren geçirene.

Şükür olsun ki herkes bir şekilde baş edip hakkından gelebildi.

Halen korku ve endişe olsa da, tedbirli olmak şartıyla, eskisi gibi bir araya gelerek, hal hatır sorup sohbet ve muhabbet ettik.

Aslında “hafta sonunu dolu dolu değerlendirdik” desek yalan olmaz.

Birkaç taziye ve birkaç dost ziyaretinden sonra, sessiz ve sakin bir ortamda oturup, ince belli bardaktan tavşankanı çaylar eşliğinde muhabbet ettik.

Özlemişiz ya, hem de ne özlemişiz, bir araya gelip hal hatır sormayı, dostlukları pekiştirmeyi, perçinleştirmeyi.

Havalar henüz tam ısınmasa da, yine de açık havada beraber dolaşmak, âdeta moral depolamaya çok iyi geldi.

Oh be, kendimize geldik ya biraz!

Susuzluk var dendi, kuraklık var dendi; ama çok şükür ki yağan kar ve yağmurla, yine eskisi gibi bir mevsim yaşamaya başladık.

Barajlar, göller dolmaya, dereler gümbür gümbür akıp coşmaya, pınarlar şarıl şarıl akmaya, bağ, bahçe, orman, dağ, tepe yeşillenmeye başladı.

Geçen yaz gezdiğimiz ve hayal kırıklığına uğradığımız o pınarlardaki susuzluk, çok şükür aldığımız bilgilere göre, yine eski haline gelmiş,

Yeraltı sularının çoğalmasıve yerüstü sularınınakması demek, yine bizim suyu hoyratça harcamamızı gerektirmiyor.

Biz, yine suyu daha dikkatli, yerinde kullanmalı ve israftan kaçınmalıyız.

Henüz, kar’dan, yolların bozulmasından dolayı, dağlara, şarıl şarıl akan o pınarların başına gidemesek de; yanı başımızda akan derelerde akan suyun çoğalmasından anlıyoruz ki, be sene sular bol olacak inşallah. Biz yine korona öncesinde olduğu gibi, o pınarların başına giderek pikniğimizi yapacağız inşallah.

Tabi, hemen yanı başımızda meydana gelen Rusya-Ukrayna savaşı durursa inşallah.

İnsanlar ölmezse, ev barksız, vatansız kalmazsa, çocuklar öksüz, yetim kalmazlarsa, anaların gözyaşları durursa tabi.

Ölümler bitip, akan kanlar durup, biyolojik-kimyasal bir yıkım ve kıyım olmazsa tabi.

Dövizde ki dalgalanma, Petrol fiyatlarındaki zamlar durup, alım gücüne uygun bir fiyatlama olursa, arabalarla gezebilmek mümkün olursa tabi.

Özellikle 3-5 harfli zincir marketlerdeki aşırı fahiş fiyatlar durursa tabi.

Temel gıda maddelerindeki o artışlar durursa, özellikle şeker, yağ, et ve benzeri ürünlerde fiyatlar makul seviyelere inerse tabi.

Tarıma, ziraata, ekmeye, biçmeye tekrara dönerek, kronikleşen o müzmin hastalığımızdan kurtulabilirsek eğer.

Galiba böyle giderse, bırakın piknik yapmayı, evimizde bile birçok şeyden kendimizi soyutlayacağız galiba.

Daha bu Pazar bir arkadaşın bahçesine giderek, vakit geçirip, temiz hava alıp, biraz dinlenelim dedik.

Dedik demesine de, sanırım bundan sonra piknikçilerin işi de zor olacak.

Çünkü bu defa ki alınan malzemeler aynı olmasına rağmen, fiyatlar kat be kat artmış durumdaydı.

Evet, fiyatların dengelenmesi adına birtakım girişimler yapılıyor, ancak insanların vicdanlarının en büyük kolluk kuvveti, denetleyicisi vicdanı olmayanlar olunca, işler çok zor oluyor.

Yoksa her insanın başına bir polis, savcı, zabıta koymak mümkün değil.

Yine de ümidimizi kaybetmeyelim!

Malum, her yorgunluğun sonunda bir ferahlık vardır.

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com