Süreklilikle alışveriş yaptığımız insanın nezaketine, konuşmasına, duruşuna ilgi ve alakasına göre "tam bir esnaf" deriz değil mi.
*
Eskiden esnaf olabilmek her babayiğidin harcı da değil yani, mühim ve itibarlı bir mevkiydi. Esnaf ve sanatkarlar icabında şehre yön verebilen bir baskı gurubuydu. Çıraklık süreci, kalfalık süreci derken en nihayetinde ise ustalık makamına erişebilmek level atlamak demekti.
*
Çocukluk yıllarımızda özellikle okul sonrası yaz tatillerinde, öyle tam teşekküllü tatil yapabilme fırsat ve olanağımız yoktu. Köylü tarlasının yolunu tutar. Şehirde kalanlarımız ise anne ve babalarımızın yönlendirmeleriyle "aman serseri olmasınlar" düşüncesiyle olacak ki esnaflara çırak olurduk.
*
Ustanın ilk işi çırağa gözlem yaptırmaktı. Sonrasında çırağa kendisi de yardım ederek asistanlık yaptırırdı. Bir müddet sonra da işine iyice alışan çırağı yardımsız çalıştırırdı.
*
İlk paramı terzi dükkanında kazanmıştım mesela. Ücretimi haftalık alırdım ve aldığım haftalığımı, o dönem adıma açtırdığım ziraat bankası hesabına yatırırdım. Yine ilk kumbaramı da aynı bankadan almıştım. Para kazanabilmenin zorluğunu, emeğin ve emekçinin ne demek olduğunu da doğal olarak ilk o zamanlar anlamıştım. Ne de olsa alın terim vardı.
*
Uygulamalı rehberlik sayesinde çırak o işin ehli olurdu. Kabiliyetli çocuk yeteneği, çalışkanlığı sayesinde kişi kendinden iyi gördüklerini bile boynuz kulağı geçer misali geçebilirdi tabi. Ustasından gerekli, tutum, davranış, müşteri memnuniyeti v.b. terbiyeyi alan çırak, tüm yaşamı boyunca "kamil insan sıfatı" kazanırdı.
*
Şimdilerde öylemi ortalık esnafım diye ahkam kesen zevzeklerden, ukalalardan geçilmiyor. İlgi ve alaka yok. Gittiğinde adamlar yüzüne dahi bakmıyor. Biraz fazla soru sorsan neredeyse sizi kapı dışarı edecekler. Tahammül desen yok, müşteri memnuniyeti yok. Adap desen zaten o hiç yok. Bu arada işini hakkıyla yapana da bizim söyleyecek sözümüz yok.
*
Ne olacak ki adam bir yerlere doğru dürüst çırak olamamış, aile terbiyesinden yoksun, bir dediği iki edilmemiş, parasızlığı görmemiş, halden anlamaz, helali haramı gözetmeyen, çıkarcı, menfaatçı bir nesle evrildik arkadaş.
*
Yitirdiğimiz zenginlik ise kanaat. Somurtan, sorunca adam gibi yanıt vermeyen, ilgisiz, yalan ve hileyi diline dolayan düzenbaz esnafı görünce; Ne yazık ki "nerede o eski esnaflar" demekten kendimizi alıkoyamıyoruz.