MİZAHI UNUTTUK!

Abone Ol

Terry Eagleton’un “Mizah” kitabını okuyunca zihnimde tek bir düşünce yankılandı:
Ne zaman bu kadar asık suratlı bir toplum olduk?

Gülmek, bir refleks değil;
bir toplumun ruh hâlini, özgüvenini, içsel sağlığını yansıtır.
Ama biz artık ne gülümseyebiliyoruz ne de güldürebiliyoruz.
Birbirimize tebessüm etmeyi bile unuttuk...

Her geçen gün daha öfkeli, daha tahammülsüz hale geliyoruz.
Ekonomik kriz, geçim sıkıntısı, işsizlik, adaletsizlik bir yana;
siyasetten medyaya, sokaktan evin içine kadar "şiddet ve öfke" hayatımızın sıradan bir parçası oldu.
İnsanlar artık eleştirmiyor, doğrudan hakaret ediyor. Eleştiri başka, hakaret başkadır.
Fikirler değil, karakterler çatışıyor.

Televizyonlarda mizah yok, ekranda şiddet var.
Komedi dizileri bile toplumsal yaralara parmak basamıyor.

Peki neden mizah kayboldu?
Çünkü mizah özgürlük ister.
Düşünme, ifade etme, eleştirme hakkı ister.
Korku toplumlarında mizah değil, suskunluk olur, sindirilmişlik olur.

Oysa mizah, bir direniştir!
İnsanın kendi acısına rağmen hayata kafa tutmasıdır.
En sert gerçeği yumuşak bir dille anlatmanın erdemidir.

Biraz durup kendimize bakalım…
İnsanlar neden bu kadar kırılgan? Neden bu kadar öfkeli?
Çünkü artık nefes almak bile zor.
Çünkü kimse kimseye gerçek anlamda samimi değil.
Sosyal medyada kahkaha değil, linç kültürü yayılıyor.

Bakın, Japonya’da Covid-19 sürecinde maske kullanmaktan gülümsemeyi unutanlara eğitim verilmiş.
Bizdeyse pandemi, deprem, ekonomik kriz derken toplum olarak mutsuzluk sarmalına sıkıştık.
Peki, küçük dokunuşlarla bu karanlık atmosferi biraz olsun aydınlatamaz mıyız?

Koşullar ne kadar zor olursa olsun unutmayalım:
Karanlık ne kadar yoğun olursa olsun,
bir tebessüm kadar güçlü hiçbir ışık yoktur.

Toplum olarak yeniden mizaha, gülümsemeye, içtenliğe, insanca yaşama ihtiyacımız var.

#Mizah
#YüzümüzGülsün

{ "vars": { "account": "UA-91479741-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }