Manevi Hiyerarşi

Abone Ol

TANRI’NIN MADDİ VE MANEVİ HİYERARŞİK SİSTEMİ VARDIR.

“Bel  huve  mevlaküm ve huve hayrün nasirun.(Hayır, Allah, sizin mevlanız, efendinizdir, ve Allah, yardım edenlerin; en hayırlısıdır”.(Al-i İmran 150)

“Fallahu hayrun hafizen ve huve erhamür rahimin.( En hayırlı muhafız koruyucu ve en hayırlı acıyıcı Allah’tır).(Yusuf-64)

“Ve huve hayrür razikiyn. (Allah, en hayırlı rızık verendir)”.(Maide-114)

Bu ve benzeri âyetlerde, Allah her şeyin hayırlısının kendisi olduğunu ki; bu kesinlikle böyledir, ama başka yardımcıların da, başka koruyucuların da, başka acıyıcıların da, başka rızıklandırıcıların da bulunduğunu apaçık beyan etmektedir.

” Tabii ki; her şeyin en hayırlısı ‘Allah’tır’ ayrıca sizin veliniz  Allah’tır, Resulü Muhammed’dir ve Müminlerdir”.(Maide-55) Buyurmak suretiyle, Allah’tan sonra Veli’de, dost, sahip de  bulunduğunu bizzat kendisi beyan etmektedir.

Ve Allah’ın razı oldukları kullardan başkasının şefaat edemeyeceğini buyurmakla, şefaat edicilerin, kurtarıcıların da bulunduğunu apaçık beyan etmektedir.(Taha 109,Sebe 23)

“ Hiçbir kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu olmasın”(Târık-4)

Allahutaala, herkesin üzerinde bir koruyucu olduğunu bildirmektedir. İşte bu; İlâhi hiyerarşinin olduğunu gösteren bir ayettir. Çünkü herkesin üzerinde bir koruyucu vardır, buyurmaktadır.

Şimdi, Sevgili Kardeşlerim ; Bu İslam’ın içine girmiş; Lutherci İslâm Protestancılar ve Vahabiler sürekli “İyyakenabudu  ve iyyakenestain(Ancak sana ibadet ederiz. Ve ancak senden yardım isteriz. Ya da  yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım bekleriz.” diye her yerde ve her zaman sık sık vurgularlar.

Bu konuya açıklık getirmek için;

“Allah sizin Mevlanız’dır ve Yardımcıların en hayırlısıdır”

Âyetini yukarıya aldım. Allah, sürekli birbirinize yardım edin;

Allah’a yani Peygamber’e yardımcı olun buyurmaktadır. Hatta bir ayette, Kâfirler, inanmayanlar bile birbirlerine yardım eder, Siz Mümin’ler birbirinize yardım etmezseniz; sizin aleyhinize olur buyurmaktadır. Zaten insanlar birbirine yardım etmezlerse sosyal yardımlaşma diye bir şey olmaz.

Sure-i Fetih’de Allah,

“Velillahi cünudu semavati vel ard. (Göklerdeki ve yerdeki askerler, Allah’ındır.) ”. buyurmaktadır.

Ayrıca, harplerde bizim göremediğimiz, “Askerleri bize yardımcı olarak gönderdiğini “  buyurmaktadır.

Şimdi ‘İyyake’ Arapçada sana, seni demektir. İyyake nabudu ve iyyake nestain ayetinde ise, “ Ne ancak, ne de yalnız, ne de den” edatları vardır.

Bunlar, mealciler tarafından sokulmakta ve Allah’ın kelimesi gibi gösterilmektedir.

Âyetin gerçek anlamı şudur:

“ Biz seni, mabud edindik(sana taparız) ve seni yardımcı edindik”

Bu ayette ‘ancak, yalnız ve den’ edatları yoktur.

Ayrıca, İslâm Protestancıları ve Vahabiler, müşriklerle ilgili olarak “Biz bu senemleri (oyma putları) mabud edindik ki; ‘Allah’a  yakın olalım.(Zülfa-yakınlık)” Ayetini kullanırlar. Ama bakınız, müşrikler: ‘’Bu oyma cansız putları ilah edindik’’ diyorlar.

Şimdi hiç bir Müslüman, oyma putları mabud edinmez. Allah’ı bir bilir ve Allah’ı mabud edinir ve Müslümanlar, hiçbir Nebiyi ve hiçbir Veliyi ve hiçbir İnsanı ve herhangi bir şeyi mabud (İlah) edinmez. Ve Allah’a şirk koşmaz. Onlar Allah’ın kulu olan Nebileri ve Velileri Allah’ın yakınları bilirler ve zaten de öyledir. Nebi ve Velilere tapmazlar, Onlar’ı sever, Onlar’ın duasını beklerler. Onların duasını müstecap bilirler ve Onlar’ın duası ise, Onlar’a bir imdattır. Müslümanların Enbiyalardan ve Evliyalardan yardım istemesi ‘’ Onların sadece dualarını istemesidir’’.

Allah’ın mabud (İlah) olduğuna dair yüzlerce kesin ayetler, deliller vardır. Tabii ki, ancak Allah mabud ve ilah edinilecektir.  Fakat ”Allah’tan başka yardımcı yoktur, hiçbir kimseden yardım istemeyin, isteyen kafir olur” diye bir ayet  de  yoktur.  Hatta Allahuteala, muhakkak birbirimize yardım etmemizi istiyor ki, bu yardım istemeyi de kesin olarak kabul etmektedir.’’ Bir birimizden yardım isteyeceğiz ki, yardım etmek isteyen de muhtaç olana yardım etsin’’. Ancak cansızdan yardım istemek zaten aptallıktır. Ölen ise bedendir. Allah’ın emri ve nefhi nefesi olan Ruh ve Ruhun bir niteliği olan Akıl ve şuur ölmez.  Çünkü bunlar cismani değil. Bunlar nurani gerçeklerdir. Kutsi ruh, Allah’ın sıfatı sayılır.  Allah’ın  emrinden(Halı-Sıfatı) olan kutsi Ruhundan yardım istemek, Allah’ın zatından istemek sayılır. Yani ‘’Ancak ve Yalnız Sana taparız ‘’ denir. Kesin olarak zaten bu böyledir. ‘’yalnız senden yardım isteriz’’ sözünü mutlak kabul edersek,  Kur’an’ın yardımlaşma ayetlerine ters düşeriz.

Den-dan,‘’Ancak ve yalnız’’ edatları zaten ‘’İYYAKENESTAİN’’(yardımını isteriz) ayetinin  başında yoktur. Türkçesi, şudur: ‘’Senin  inayetini –yardımını isteriz.’’Ancak ve Yalnız’’ edat sözcükleri mealcilerce sonradan konulmuş ve Allah’ın ayeti değiştirilmiştir.  Ayeti değiştiren  ise kâfir olur.

Sözüm o ki; herhangi bir kimseyi, bir insanı mabud, ilah edinmemek  şartıyla, insanlar ve müminler yardım etme gücünde olan herkesten yardım isteyebilirler. Dara düşmüş bir insan; boğulmak üzere olan bir insan Allah’ın kullarından, yarattıklarından yardım isteyebilir. Hatta boğulmak üzere olan bir insan, insanlardan imdat istemeden ölürse, boğulursa intihar etmiş sayılır.

Göklerdeki ve yerlerdeki Allah’ın askerleri, Allah’ın müsaadesi ile

“Bi İznillah” yardım edebilirler.

Göklerde de askerlerin bulunduğunu ve Müminlere yardım ettiğini, Allah Kur’an’da açıklamaktadır.

Durum şudur: Hz.Allah, kullarına Bizzat da yardım eder; Göklerdeki ve Yerdeki görevli Askerleri ile de yardım eder. Zaten, Hakikat’de bütün yardımlar, Allah’ındır. Birbirimize yardım etmek için yaratılmışız. Yeryüzünde “Allah bir hiyerarşik sistem kurduğu gibi Göklerde de, manevi varlıklarla bir hiyerarşik sistem kurmuştur.(Pâk ruhlar, pâk meleklerle). Ve Ruhlar, Melekler, manevi nurani varlıklardır, göklerdedirler. Allah’ın izniyle yeryüzüne inerler, Yeryüzüne  inip geri yükselirler. Pâk ruhlar da,  yeryüzüne inerler ve tekrar çıkarlar. Yeryüzünde ki ‘İnançlı’ insanlara yardım ederler.

“Tenezzelül melaiketü ve Ruh.(Ruh ve melekler inzal oluyor-iniyor)”

Tabii ki boşuna inmezler. Müminlere yardım için inerler.

Ayrıca Allah, “Ledeyyel mürselin.-Peygamberler, benim yanımdadır” buyurmaktadır. Evliyaların da ki; evliyalar muttaki, kâmil, müminlerdir; Tabii Pâk ruhları Allah’ın huzurundadırlar.

“İnnel müttekiyne, fi cennatin ve neherin” “Fi mekami sıddıkin, inde Melik’in muktedirin.(Muttakiler, yani Veliler, cennetlerde ve nehirlerde  ler(Cennetin nehirleri) ve Sadıklık otağındalar ve muktedir, güçlü Melik’lerinin (Krallarının, Padişah’larının) indinde-yanındalar” buyurmaktadır. İşte bunlar, Allah’ın göklerde ki nurani, ruhani derece derece güç verilmiş Askerleri’dir”.

Bunların  şefaat ve yardım etme konusunda derece derece kendilerine verilmiş yetkileri vardır. Tıpkı valiler, kaymakamlar gibi; Allah’ın   rızası için yardım isteyenlere bunlar yetkilerini kullanıp yardım edebilirler. Yetkilerini aşacak derecede  isteklere karşı ise Zat-ı Akdes,  Allahu Taala’dan ayrıca izin isterler. Önceden aldıkları izinleri de var, sonradan da izin isteyebilirler.

Onun için diyoruz ki; İslâm’ın içine girmiş bazı sapık ilahiyatçı Protestanların kafa karıştırıcı sözlerine kanmayın. Bir de bu bazı İslam Protestanlarının ikide bir söyledikleri şu söz vardır.

“Hz.İbrahim, putlara tapanlara:

–                      Bu size ne zarar nede fayda veremeyecek, sanemlere(oyma putlara) ne diye tapıyorsunuz.” dediğinde  o müşriklerin

–                      “Biz atalarımızdan böyle gördük” demelerine karşın Hz.İbrahim Âleyhisselam:

–        “Eğer atalarınız; delalette-yanlış yolda isede mi atalarınızın dini üzere gideceksiniz” diye mealen, bu ve buna benzer ayetleri Müslümanlar için de kullanmaktalar. Dikkat edilirse bu ayette onlar putlara ilah diyorlar.

Bizde ise Doğudan batıya hiç bir Müslüman oyma putlara tapmaz ve onlardan(oyma putlar,oyma uyduruk ilahlar) yardım beklemezler. Her Müslüman, yeri göğü yaratan bir tek İlah’a, Allah’a inanmıştır. Bunların yaptığı; bizim 1400 yıllık, yüz milyonlarca atamıza hakarettir. Bizim atalarımız, müşrik değildir ki; biz atalarımıza  uymakla delalete gitmiş olalım. Müslümanların ataları Müslümanlardır.

Cansız varlıklardan, ölmüş, çürümüş cesetlerden yardım beklenmez. Ama ruh ölmez, ölen bedendir. Allah, “Peygamberlerin ve Velilerin ise, kendi yanında olduklarını (tıpkı Melekler gibi ..)” buyurmaktadır.

Şehitler içinse, “Onları ölü bilmeyin, Onlar diridir ve Onları rızıklandırıyorum” Şehit; gören, müşahede eden anlamınadır. Her Nebi ve her Veli Hak’ka Şehittir. Şehitler, şefaate maliktir. Allah’ın emri olan ruh ölmez, işte müminler, ölü olmayan ve Allah’ın kendisinden razı olduğu Veli kullardan,  dua ve himmet istemektedirler. Kimse türbedeki taştan, topraktan, tahtadan ve bezden himmet istememektedir. Belki, Mümin halkımız isteyiş ve davranışlarda eksik ve noksanlıklar yaparlar. Ama Allah, onların niyetlerine bakar;  Her şeyin Allah’ın izniyle olacağını da bilir bizim Mümin Milletimiz.

Gerçek şudur:  Yardımcı Allah’tır. Ama Allah, kullarına kulları ile yardım eder ve Âlemleri Âlemlerle yönetir. Tanrı’nın ilahi düzeni budur.

“ İnnmel Amalü bin niyat- Ameller, niyete göredir. “

Kimsenin kalbini niyetini okumak da, kimsenin üstüne vazife değildir.

Bu içimize girmiş Protestan bazı ilahiyatçılar, hep Allah’ı tenzih ederek, büyükleyerek Hz.Muhammed’i, Peygamberleri ve Velileri tahfif(Küçülterek) ederek  onlara olan saygı, sevgi ve hürmetimizi azaltmak istiyorlar. Bu tıpkı  şuna benzer: hep Güneşi büyük göstererek, Ay’ı ve yıldızları  küçültmek gibi.

Bir ayet de “ Siz Allah’ı seviyorsanız ; Bana biat edin, de.(Bana bağlanın. Yani beni, Allah’ın Hak Peygamber’i olan beni sevin.(Nisa 69-79) der. Çünkü: insan sevmediğine biat etmez, bağlanmaz. Peygambere, onu sevenler biat etmiştir. Münafıkların biatı kerhendir. Makbul değildir.

İnsan-ı Kâmilleri, yani Nebileri ve Velileri sevmek ve sevmemek, başka sıradan insanları sevip sevmemeye benzemez. Çünkü onlar Hak’tır(Allah bir, Resul hak). Hak İmamı sevmemek; en büyük Hak olan, Allah’ı sevmemek olur Maazallah!

İnsan-ı Kâmil olan, Nebileri ve Velileri sevmek, Allah’ı sevmektir. Onlar, diğer sıradan ham insanlara benzemezler. Onlar, Nurlu, Nurani Fazilet sahibi rehber, Mürşit, Hak İmamlardır. İNSANI KÂMİLLERDİR. Onlarda ki  Nur, Fazilet, tüm güzel vasıflar, Allah’ındır. Nebiler ve Veliler Allah’ın aynası-yansıtıcısıdır.

İnsan-ı Kamil ;

“İLAH DEĞİLDİR, FAKAT İLAHİ VASIFLAR TAŞIR”