Manda mı? Bağımsızlık mı?

Abone Ol

Henüz 23 Nisan kutlamalarından yeni çıktık. Çocuk yaşlı demedik marşlar söyledik, bayrak salladık. Çok ta iyi ettik ama bugünden o günlere baktığımızda sanki aynı düşüncede olan vatanseverler birleşmiş vatanı kurtarmış gibi gözüküyor. Evet, toplananlar vatanseverlerdi ama hemen hepsi farklı düşünce ile toplanmışlardı.

Dünya savaşından yenik çıkan Osmanlıda kurtuluş yollarını içte değil, dışta arama eğilimi güçlüdür. Saray ile Hürriyet ve İtilaf Partisi kurtuluşu İngilizlere sığınmakta görür. Damat Ferit işgalci İngilizlerin her dediğini yapmak için koşturur. Milliyetçiler ise (aslında bunlarda padişahın kurtuluşu için) en az kötü çözüm yolu diye Amerikan mandasını önerirler.

Örneğin Halide Edip Adıvar 10 Ağustos 1919 tarihinde Mustafa Kemal’e çektiği uzun telgrafta şu ifadeye yer verir. ‘ İngiltere Türkiye’yi ele geçirebilse kafasını kolunu koparır, birkaç yılda sadık bir sömürge durumuna sokar. Buna, memleketimizde en başta ve özellikle dini sınıflar çoktan taraftardır. Biz İstanbul’da, kendimiz için, bütün eski ve yeni Türkiye sınırlarını içine almak üzere geçici bir Amerikan mandasını ‘kötünün iyisi’ olarak görüyoruz.

Yabancı devletlerin Türkiye üzerindeki rekabetlerini ve kuvvetlerini memleketimizden uzaklaştırabilecek bir yardımcıya ihtiyacımız var. Buna ancak Avrupa dışında ve Avrupa’dan daha güçlü bir elde bulabiliriz’

20.kolordu komutanı Ali Fuat 14.8.1919 tarihinde 3.Ordu müfettişliği kurmay başkanlığına çektiği telgrafta  ‘Ahmet Rıza Bey, Ahmet İzzet, Cevat, Çürüksulu Mahmut paşalar, Reşat Hikmet, Cami, Reşit Sadi Beyler, Esat Paşalar gibi pek çok şahsiyetin, Kara Vasıf’ın, Halide Edip Hanımın görüşlerinin yardıma muhtaç olduğumuz ve bu yardımın Amerika tarafından yapılmasının en az zararlı yol olarak uygun görüldüğü’ şeklinde olduğu söylenmektedir.

Eylül 1919 da Refet (Bele) Paşa Sivas Kongresinde şu düşünceyi savunur. ‘ herhalde bir Amerikan garantisini kabul etmek zorundayız. 20.y.y da 500 milyon lira borcu, yıkık bir yurdu, pek verimli olmayan toprağı ve ancak 10-15 milyon lira geliri olan bir ulus bir dış yardım almadan yaşayamaz.’

Aynı Sivas Kongresinde Kara Vasıf Bey şöyle der. ‘ bütün devletler bizi tam bağımsız bırakacaklarını söyleseler bile, yine de desteksiz yapamayız. Bizim gelirimiz borcumuzun faizini bile ödemez. Parasız ordusuz ne yapabiliriz? Bu gün bağımsızlığımızı kurtarsak bile yine günün birinde bizi paylaşırlar’

Görüldüğü gibi hemen hemen kimsede tam bağımsızlık söylemi görmek mümkün değil. Refet Paşa, Kara Vasıf Bey, Halide Edip, Ahmet İzzet, Cevat Paşa, Esat paşa, Ali Rıza Bey gibi değerlerin hepside vatanın kurtuluşu için bir araya gelmişler mücadele kararı almışlar canları pahasına mücadele etmişler ancak hepside kurtuluşu mandalık ta görmektedir.

Yalnızca Mustafa Kemal ya istiklal ya ölüm, tam bağımsızlık söylemi ile yola çıkmış silah arkadaşlarını ikna etmiş ve milli kurtuluş savaşı bu şartlarda kazanılmış ve Türkiye Cumhuriyeti bu koşullarda kurulmuştur.

Kolay kazanılmayan bu Cumhuriyetin kıymetini bilelim. Yaşasın milli egemenlik, yaşasın Cumhuriyet.