KONFORLU YAŞAM SAVAŞI & DR. MEHMET SERTKAYA

Abone Ol

Mehmet Sertkaya, Adıyaman merkeze bağlı Dağ Kuyucağı Köyü sakinlerinden mütevazı, çiftçi bir aile olan Hacı Nuri Sertkaya’nın oğludur. Yaklaşık 10 yıl önce Adıyaman’ın bir nolu Sağlık Ocağında görev yaparken aile hekimimiz olması münasebetiyle kendisiyle tanıştım. Hastalarına gösterdiği sevgi, saygı, ilgi, alaka ve güler yüzü “Takdire” şayandı…

Bir gün Mehmet Sertkaya’nın Genel Cerrahi Uzmanlık sınavını kazanarak K.Maraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesine uzmanlık eğitimini görmek için gittiğini duydum. Kendisini arayarak tebrik ettim.

Sertkaya’nın beş yıllık eğitimi süresince kendisini tanıyan Adıyamanlı birçok hastanın tedavi için Kahramanmaraş’a gittiğini biliyoruz.

Sayın Sertkaya, beş yılın sonunda uzmanlık belgesini alarak Şanlıurfa Viranşehir Devlet Hastanesine Genel Cerrah olarak atandı. Orada görev yaptığı 1,5 yıllık süre içerisinde Viranşehirlilerden edindiğim bilgiye göre gerek hekimliği ile gerek insani ve sosyal yönü ile Viranşehir halkının gönlüne taht kurmayı başarmıştır…

Nihayet 6,5 yıl sonra 2018 yılı Mart ayında Mehmet Sertkaya, Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesine Genel Cerrah Uzmanı olarak atandı. Göreve başladıktan sonra poliklinik nöbeti olmayan bir günde kendisine hayırlı olsuna gittiğimde, Misafirlerini ağırlayacak bir odası olmadığından hastane kantininde bir araya geldik. Görüşmeye gittiğimde birkaç kişi ile birlikte oturmuş çay içiyorlardı. Bizi tanıştırırken o kişilerin Viranşehirli olduklarını ve oradan Adıyaman’a Mehmet Hocaya hasta getirdiklerini öğrendim. O kişiler Mehmet Hocayı öve öve bitiremediler, orada doktorluk başarısının yanı sıra, çok geniş bir sosyal çevre de edindiğini ve Viranşehir için Mehmet Hocanın bir kayıp olduğunu söylediler…

O gün için Viranşehirlilerin Mehmet Sertkaya’ya yaptıkları övgüleri pek anlayamamıştım. Oda herkes gibi bir doktor işte normal olarak görevini yapmıştır diye düşündüm. Ama sonradan Mehmet Hocanın birçok doktordan farklı olduğunu gördüm. Çünkü o nadir bulunan, yüreklerinde insan sevgisi olan, güler yüzlü, cefakâr, fedakâr ve mesleğine âşık doktorlardan birisiydi. Bu yönüyle İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinde görev yapan Gastroloji Genel Cerrahisi Prof. Dr. Cüneyt Kayaalp’a benzediğini söyleyebilirim. Cüneyt Hoca Dünya çapında tanınan, organ nakli konusunda Türkiye’nin bir numarası olan bir hekimdir. Eğer imkân verilirse Mehmet Hocanın da onun gibi unlu bir cerrah olacağına inanıyorum.

Elbette ki bütün hekimler kıymetli ve değerlidir. Çünkü onlar hayat kurtarandır. Ama bazı doktorlar işini severek yapar, bazıları ise somurtarak yapar. Bazı doktorlar hastaya hastalığı hakkında açıklayıcı bilgi verir, bazıları ise reçetesini yazıp eskiden olduğu gibi hiçbir açıklama yapma tenezzülünde bulunmadan gönderirler…

Dr. Mehmet Sertkaya, hakkında yaptığım araştırmaya göre Adıyaman’a tayın edildiği bu birkaç ay içerisinde onlarca başarılı ameliyat gerçekleştirdiğini ve Cumartesi, Pazar günleri serviste nöbetçi pansumancı bulunmadığından, Mehmet Hocanın bizzat hastaneye gelerek hastalarının pansumanını yaptığını öğrendim. İşte bu Dr. Mehmet Sertkaya farkıdır…

Aslında günümüzde tecrübe ile sabit, halen tıp alanları arasında iletişim kopukluğu olduğunu kesin olarak söyleyebilirim. Ben kendim 10 yıldır kanserle savaştığım için Türkiye’nin birçok hastanesine doktora gittim.

Yıl 2008 Malatya Turgut Özal Tıp Merkezinde kalın barsağımın 35. Santiminde 7,5 santim kitle (yara) tespit edildi. O gün Doçent olan Cüneyt Kayaalp tarafından Leporiskopik (Kapalı ameliyat) olarak 12,5 santimden kesi yapılarak kanser kitlesi alındı. Yapılan işlemden sonra altı ay kemoterapi gördüm. Kemoterapiden sonra Cüneyt Hoca iki yıla kadar altı ayda bir, iki yıldan sonra her yıl kolonoskopi yapmamı yani kamera ile kalın barsağıma bakılmasını, muhtemelen oluşabilecek poliplerin büyüyüp kansere dönüşmeden alınması gerektiğini söyledi.

Ben Cüneyt Hocanın önerisi üzerine her yıl kolonoskopi yaptırıyordum. Bazen nohut bazen misket büyüklüğünde oluşan polipleri kansere dönüşmeden kolonoskopi yoluyla alıyorlardı.

Ancak il dışına gitmekten artık usanmıştım, nasılsa Adıyaman’da da Gastroloji Uzmanları var diyerek son üç yılda Adıyaman’da kolonoskopi işlemine girdim. Ayrıca Ekim 2017 ile Mayıs 2018 tarihleri arasında Adıyaman’da makatta kanamam var şikâyeti ile Gastroloji Uzmanı Dr. Sezgin Barutçu ve yine Gastroloji Uzmanı Zeynel Doğan tarafından üç defa bana kolonoskopi yapıldı. Ama bir şey bulunamadı. Bunun üzerine Dr. Zeynel Doğan hemoroit şüphesiyle beni Genel Cerraha gönderdi.

Gastroloji Dr. Zeynel Doğan’ın tavsiyesi üzerine Genel Cerrahi Uzmanı Mehmet Sertkaya’ya gittim. Mehmet Hoca kendisi beni muayene etti. Ayrıca beni Genel Cerrahi Doçenti Dr. Mustafa Göksu’ya da muayene ettirdi. Mustafa Hoca bazı ilaçlar önerdi, Mehmet Hoca o ilaçları yazdı ve “bir hafta içerisinde kanaman geçmese tekrar gel” dedi.

Bir hafta sonra Dr. Mehmet Sertkaya’yı arayarak kanamamın geçmediğini söyledim. Normalde Adıyaman’da kolonoskopi sırası almak en az bir aydır. Ancak Mehmet Hocanın Sezgin Hocaya yaptığı rica sonucunda bir gün sonraya bana randevu verdiler. Randevu günü gittiğimde Dr. Sezgin Barutçu tarafından yapılan kolonoskopiye Dr. Mehmet Sertkaya’da gözlemci olarak katıldı. Son olarak yapılan bu işlemde rektum bölümünde, makata 4 santim mesafede ve 4 santim büyüklüğünde kanserli bir yara tespit edildi. Dr. Barutçu ile iletişime geçerek Erken sıra alması, gözlemci olarak katılması ve Dr. Mustafa Göksu’ya danışmasından dolayı sayın Dr. Mehmet Sertkaya’ya buradan çok teşekkür ediyorum. İşte bu bölümler arası iletişime geçme ve görüş alışverişinde bulunmaya çok önemli bir örnektir…

Sevgili okuyucularım; Bu konuyu uzun uza diye neden yazıyorum biliyor musunuz? Allah düşmanımın bile başına vermesin ama ola ki ağır bir hastalık başınıza geldi. Sakın tek hekimle yetinmeyin. Ayrıca karamsarlığa düşmeden kendiniz araştırıp en iyi tedavi yöntemini bulun. Aksi takdirde sizi kesip, biçip, yarım adan edip kenara atarlar. İki defa kendim araştırıp bulduğum tedavi yöntemi sayesinde yarım adam olmaktan son anda kendimi kurtardım…

1. Kurtuluşum; rektum kanseri ameliyatları %99 karın bölgesine dışkı torbası takılması ile sonuçlanır. Ancak ben doktorlara karşı çıkma pahasına, ışın üstüne ışın verilme riskini göze alarak, Kendi önerdiğim tedavi yöntemi sonucunda Allah’ın izniyle torbadan kurtuldum.

Sevgili dostlar; Bence biz insanlar boşuna plan yapıyoruz. Çünkü planların üstünde plan yapan vardır. (Bütün planların sahibi yalnızca Allah’tır). Bu dönem Belediye Başkanlığına Aday olmayı planlamıştım. Ancak, Ama, Fakat, Lakin sekiz aydır Adıyaman, Malatya, Ankara, İstanbul arası işkence gibi rektum kanseri tedavisi görüyorum. Sağlığımın derdine öyle bir düştüm ki; Bütün planlarım altüst oldu. Kaçmaktan vurmaya fırsatım bile olmadı. Rabbim her şeye rağmen can sağlığı Kur-an İman versin, İnşallah…

Rektum kanserine Genel Cerrahlar ısrarla ameliyat olması gerektiğini ve dikiş payı olmadığından, makatı iptal edip dışkı için karın bölgesine torba takılmasını öneriyorlar… Halbuki 24 seans ışın ve üç ay kemoterapi sonucunda rektumdaki yara bazen tamamen sönüp kayboluyor. Bazen de önemli ölçüde küçüldüğü için torbasız ameliyat olma imkânı doğuyor…

Ben, rektumdaki kanserli yarama ısrarla ışın verilmesini istedim fakat 2014 yılında prostattan ışın aldığımdan, rektuma verilecek ışının aynı bölgeden geçeceğinden hiçbir Radyasyon (ışın) Hekimi bana ışın vermeye yanaşmadı. Çünkü birinci ışında tarlanın kuruduğunu, ikinci ışında ise çatır, çatır çatlayacağını ve hatta kalça kemiklerimin dahi çatlayabileceğini, bu işlemin sonunda sakat kalabileceğimi, bu nedenle tıbben ışın vermenin mümkün olmadığını söylediler.

Malatya, Adana, Ankara, İstanbul, Kayseri ve Konya illerinin üniversite hastaneleri ışın üstüne ışın vermeyi ret ettiler… Daha sonra Malatya Turgut Özal Tıp Merkezinde Prof. Dr. Cüneyt Kayaalp’a ve Radyasyon Onkolojisi Doç. Dr. Şimay Gürocak’a ırarla rica edip yalvarmam sonucu bana ışın vermeyi kabul ettiler. Ancak Şimay Hocanın kendi el yazısıyla yazdığı idam fermanı gibi bir yazıda imzalattılar…

Nihayet 24 kur olarak planlanan ışını vermeye başladılar. Ancak 22. Günde hekimlerin söylediği gibi vücudum iflas etti. Makat bölgemde içli, dışlı çatlamalar meydana geldi. Her tarafım kan revan için kaldı. Işının son iki gününden vazgeçerek Adıyaman’a döndüm. Adıyaman Araştırma Hastanesine kavuştuğumda bitap düşmüştüm. Sağ olsun Dr. Mehmet Sertkaya acilen benim yatışımı yaparak ışının vermiş olduğu hasarı tedavi etmeye başladı. Mehmet Hocadan bir kez daha Allah razı olsun… (Bu çatlakları tedavi ederken aynı hastalıktan tedavi gören kardeşim Yakup’un ölüm haberini aldım).

İdrar yollarındaki çatlamaları da Adıyaman Araştırma Hastanesinde Üroloji Uzmanı Dr. Murat Gezer, kamera ile girerek kaynak yaptı. Murat Hocadan Allah razı olsun…

Netice itibari ile ışın ve üç aylık kemoterapi sonucu 4 cm’lik yara 2 cm’ye düşmüştü. Kalan 2 cm de Ankara Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesinde Doç. Dr. Tahsin Dalgıç tarafından kazıyarak alındı. Tahsin Hocadan Allah razı olsun…

2. kurtuluşum; 2014 yılında Prostat kanserine yakalandım. Adana Balcalı Hastanesinde özel ücret yatırarak bir Uroloji Prof’ne muayene oldum. Bana, “PSA değerin 60,5 olmuş acilen prostatını ameliyatla kesip almamız gerekir, aksi takdirde bir yıla kalmaz PSA değerin 120’ye ulaşacak ve tüm vücudunda kuvvetli bir yanma meydana gelecek. Sonuç olarak acı çeke çeke öleceksin” dedi.

Ben; “Prostat ameliyatı sonrası olumlu ve olumsuz sonuçları bilmek isterim Hocam” dedim.

Hoca; “Seni ölümden kurtaracağız daha ne istiyorsun” dedi.

Ben; “Güzelde Hocam, olumsuzlukları hiç yok mu?” dedim

Hoca; “Var elbet ama bizim için senin yaşamın her şeyin üstündedir” Dedi.

Ben; “Elbette ki yaşamak çok önemli ancak kaliteli yaşamak daha da önemli, bu nedenle olumsuzlukları bilmek isterim” dedim.

Hoca; “Prostatın üst tarafında ve alt tarafında idrarı tutan ve idrar torbası dolunca beyne sinyal gönderen iki adet emniyet kilidi (yani büzüşme noktası) vardır. Prostatı alırken bu vana görevi gören büzüşme noktaları (Emniyet kilitleri) de zarar görecektir. Dolayısıyla idrarını kaçırırsın ve uyarıcı sistemin bozulabilir, görev yapmaz” dedi.

Öğrendiğim bu olumsuzluklar sonucu ameliyat olmaktan vazgeçtim. Zaten koridorda muayene sırası beklerken Şanlıurfalı bir hasta; “Ameliyat olduğunu ve tüm olumsuzlukları yaşadığını, şu anda ise PSA değerinin 120’ye çıktığını, sürekli morfin iğne yaptığını ve ışın tedavisine geldiğini söyleyerek, bütün olumsuzluklara rağmen bana ameliyat olmayı” önerdi.

Hatay’dan gelen bir hasta ise; “Abi sakın ameliyat olma, bizim köyde iki kişi bu hastalığa yakalandı, birisi ameliyat oldu, iki yıl içerisinde bağıra bağıra öldü. Birisi ameliyat olmadı oda iki yıl içerisinde bağıra bağıra öldü” dedi.

Bende madem her iki halde de bağıra bağıra öleceksem, ameliyat olmadan bağıra bağıra ölmeyi tercih ettim…

Birkaç gün sonra bir kamyon şoföründen ameliyatsız, sadece Radyasyon (Işın) tedavisi ile Prostatın yakılarak tedavi edildiğini öğrendim. Bende prostatımı ışınla yakarak tedavi ettim… Allah’ıma çok şükür şu anda çok iyiyim…

Bana göre; Bu Uroloji Prof’nun, Radyasyon ve Medikal onkolojisi bölümleri ile görüşerek karar vermesi gerekiyordu. Fakat o ısrarla doğrudan kesip biçmeyi öneriyordu. İşte buna bölümler arası iletişim kopukluğu denir… Yaho ne kadar meraklısınız insanı sosyal hayattan koparmaya…

İşte bu iki örnek iletişim kopukluğuna örnektir…

Saygı değer okuyucularım; Memleketimizin, Prof Dr. Cüneyt Kayaalp, Prof Dr. Abdurrahman Bakır, Doç. Dr. Tahsin Dalgıç, Prof Dr. Tamer Elkıran, Prof Dr. İlhan Geçit, Prof Dr. Mahmut Durmuş, Doç. Dr. Şimay Gürocak, Prof Dr. Murat Harputluoğlu, Doç. Dr. Yılmaz Bilgiç, Uzman Dr. Murat Gezer ve Uzman Dr. Mehmet Sertkaya gibi Yürekleri insan sevgisiyle dolu, Hastalarına Güleryüz gösteren, yüksek ilgi alakanın yanı sıra hastalarına ayrıntılı bilgi veren ve hastaları için en uygun tedavi yöntemini araştırıp bulan ve hastaların kaliteli yaşamı için en verimli tedaviyi uygulayan Hekimlere ihtiyacı vardır…

Tüm Hekimlerin görevini laikiyle yapması ve bölümler arası iletişim halinde olmaları dileğiyle… Saygılarımı sunuyorum…

Doktorlar Tarafından Bana Biçilen Ömür;

- Kolon Doktoru (Gastroentropoloji Dr.) 5 yıl dedi.

- Prostat Doktoru (Üroloji Dr.) 2 yıl dedi.

- Amfizem, Akciğer Doktoru (Göğüs Hastalıkları Dr.) 10 yıl dedi.

- Bende Rabbim Hayırlısını Versin Diyorum İnşallah...

RAB'BİM VERMİŞ BEN ÇEKERİM...

Üç hastalığım var dermansız,

Üçü de birbirinden amansız,

Aklım gitti çok darlığım,

Uçup gitti tüm sağlığım...

Göründü kolon Kanseri,

Durmaz gezer çok serseri,

Bir ileri birde geri,

Sardı başka bölgeleri...

Kolon, prostat, amfizemim,

Yıktın benim devran demim,

Hani babam hani emmim,

Battı gider benim gemim…

Yürek çarpar gümbür güma,

Kanser üstüne geldi kuma,

Kolondan indi rektuma,

Rabbim sen şifa ver canıma…

Bilmem bu kimin ahıdır,

Amfizem koahın alt dalıdır,

Akciğer felcinin diğer adıdır,

Dayan ah ciğerim dayan…

Fıçı göğüs dar nefesim,

Bitip tükendi hevesim,

Bu dünyadan git diyesim,

Gelir ama kopamıyom…

Damla damla, yudum yudum,

Nefes nefes ölüyorum,

Dalga geçip gülüyorum,

Lakin her gün ölüyorum...

Yar çaresiz, can çaresiz,

Dost çaresiz tıp çaresiz,

Çaresizim dostlar ben çaresiz,

Yalnız kaldım bak kale ’siz…

Fadlı DOĞAN / Araştırmacı Şair Yazar