Kandil’e Girmenin Tek Şartı!

Abone Ol

Naif Karabatak

 

Kandil’e Girmenin Tek Şartı!

 

Terörün nasıl bitirileceğine ilişkin her kesimim kendince belirlediği metotları var. Çoğunluğu da silaha dayalı, öldürmeye ve yok etmeye dönük. Yaşatmaya dönük olan metodu olanın sayısı ne yazık ki çok değil.

Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in de “yok etmeye” dönük metodu var ama şarta bağlı.

30 yılı aşkın bir süredir uygulanan metodun daha kapsamlısı ama şartı şurtu var.

Bunun için önce Kandil’e girmek gerekiyor…

Kandil’e girebilmek içinse üç şartın yerine getirilmesi isteniyor.

O şartlar yerine gelince, kendileri de üzerine düşen görevi “eksiksiz” olarak yapacaklarmış.

Birinci şartı; Devlet kararı olmalıymış.

İkincisi ise ABD’nin ikna edilmesiymiş.

Son şart ise muhtemel ağır kayıplara karşı kamuoyu hazırlıklı olmalıymış.

Ağır kayıpların olacağından değilmiş, “muhtemelen” olabilirmiş.

Yani ilk iki şart yerine getirilse bile ağır kayıpların olup olmayacağı henüz netlik kazanmamış.

Oysa atarsın Atom Bombasını tüm canlıları yok edersin, gelecekteki canlılar bile şimdiden ölü sayılır. O zaman “muhtemel kayıp” yerine “kökten temizlik” dersin, olur biter.

O zaman şıkıdım şıkıdım oynarsınız, elinize mendil alıp halay bile çekebilirsiniz.

***

Diyelim devlet kararını verdi, terörü kökten kazıyacak…

Biricik müttefikimiz Amerika’da, “öldürün, yok edin, bitirin” diye izin verdi.

Ama buna rağmen “kökten bitirme” için bir umut yok.

Muhtemelen” gibi esnek bir kayıp sayımız var.

Henüz kökünü kazıyıp kazınmayacağı bile belli olmayan “büyük operasyon” için, kararlı olmanın dışında Amerika’yı ikna için taviz verme söz konusu.

Amerika’yı ikna ettin, Avrupa Birliği ne diyecek?

Rusya sesini mi kesecek?

İran, bir köşeye sinip mi kalacak?

Irak, bölgesindeki savaşa razı mı olacak?

Henüz elindeki kanı kurumayan Beşer Esad’ın tavrı ne olacak?

Sürekli eli kanda olan İsrail ne diyecek?

Bütün bunların önemi yok, devletin kararlılığı ve Amerika’nın rızasıyla biz her şeyi yapabilecek miyiz?

Bu nasıl askeri bakış açısıdır anlamadım.

Bu ülkelerden bir teki bile bu operasyona razı olmadığında ve karşı saldırı için hazırlık yaptığında, ülkeyi kan gölüne çevrilmesini göze mi alacaksınız?

Hem sizin “yok etmeden” anladığınız, “kan dökmek”ten başkası değil mi?

***

Oysa Kandil’e girmek için bu kadar çetrefilli yollara gerek yok.

Kendi vatandaşını tehlikeye atmanın lüzumu da yok.

Hiç kimseyi öldürmek de gerekmiyor.

İlla kan dökeceğim diye bir plan yapılmaz.

Kan dökmeden sorunu çözmektir esas olan.

Bunun için de çok şarta gerek yok.

Oturup kimin ne tepki vereceğini hesaplamak da gerekmiyor.

Hangi ülkenin, ne gibi hesabı olur diye kırk dereden su getirmek de icap etmez.

Kayıp sayısını hesaplarken, “muhtemel” diye bir esnek rakam da ortaya koymaz, direkt “sıfır” dersiniz olur biter.

Hem şehidimiz de olmaz…

Hem analar ağlamaz, evlatlar yetim kalmaz, babaların yüreği yanmaz, gelinler gözyaşı dökmez…

Bunun için de tek şart lazım…

Türklerin ne hakkı varsa, Kürtlerin de o hakkı olduğunu açık yüreklilikle söylemek ve bunu hayata geçirmek.

Tek şart, herkesin insan olduğunu kabul etmek…

Tek şart, Allah’ın verdiği hakkı, bir başkasının gasp edemeyeceğini göstermek.

Ama sanmayın ki bunu yaparsanız terör bitecek. Yine bitmez.

Çünkü terörden nemalananlar buna fırsat vermez.

Ama bir şeyi başarmış olursunuz, önemli bir şeyi, bugüne kadar yapılmayan bir şeyi…

Mesela PKK’yı yalnızlaştırırsınız, bütün Kürtlerin veya hak savunucularının gönlünü fethedersiniz.

O zaman PKK’nın tabanı kalmaz, PKK’ya gerek duyanların sayısı gittikçe azalır ve terör, bir anlaşma zeminine ihtiyaç duymadan biter.

30 yılı aşkın süredir yapılması gereken bundan başkası değil.

Ama asıl bunu yapmak yürek ister…

Öldürmek mi, o çok kolay.

Atarsın Atom bombasını, sadece bu nesli değil, geleceği bile kurutursun.

Sonrasını bilemem, yeni yeni terör örgütlerine hazırlıklı olmaktan başka bir çare ne yazık ki yok!

12 Eylül zulmü, bunun en açık göstergesidir.

Bir çözümünüz varsa gelin ama o çözüm silahsız olsun. Kan akıtmasın, gözyaşı döktürmesin, anaların yüreği yanmasın, evlatlar yetim kalmasın, gelinler dul olmasın…

Unutmayın, en yürekli çözüm, savaşın içindeyken, barışa adım atabilmektir.

 

Twitimden seçmeler

7 polisin gücü bir sivile yetmiş. Utanmazsalar bir de “polise mukavemet”ten dava açarlardı. Yapmadıkları şey değil, halen uğraşıyorum ya.

www.twitter.com/naifkarabatak