Kaizen Felsefesi

Abone Ol

Yıllarca duyarsınız ya da okursunuz ama öyle bir an gelir ki farkına varırsanız ve kendi çapınızda bir risk alır, balıklama dalarsınız. Neden balıklama dalarsınız dedim. Çünkü ben zorlandığım her alanda şunu hatırlatırım kendime:

“Bak kızım, yüzmeyi kimse öğretmedi sana. Ebeveynlerin denize ulaşma olanağını sunmuş olabilirler. Fakat nasıl olduğunu bile anımsamadığın o eylemi yapan sendin. Muhakkak bir gün geldi attın kendini suya bir de baktın yüzüyorsun. Hoş bugün yüzme stillerini beğenmeyebilirsin ya da denize dair boğulma tehlikelerini gözünde canlandırıp daha temkinli davranmayı seçebilirsin, hatta illa hayatımda deniz olacak saplantından vazgeçebilirsin vb... Bütün bunlar senin o yüzme bilgini elinden alamaz. O bilgi sende mevcut. Geliştirmeyi seçersin seçmezsin o ayrı konu canım.”

Bu içsel diyalog NLP notlarımı okurken canlandı içimde. Notlar biriktikçe birikiyor ve telaşlanıyorum yetiştiremeyeceğim diye. Neye yetiştirme telaşındasın diye sorsanız net bir cevap verebileceğimi sanmıyorum.Fakat notlarda okuduğum şu sözleri sizinle de paylaşmak isterim:

“Gelişim, ömür boyu süren bir çabadır. Bunu, Batılılar Japonlar’ dan, Japonlar da Amerikalı kalite uzmanı Deming’ den öğrenmişler ve buna bir kelime türetmişlerdir; Kaizen. Bu şu demektir, az da olsa aralıksız, sürekli gelişim.”

Kaizen felsefesi, yaşamdaki her eylemin ve durumun radikal girişimler yerine, aşamalı olarak ve ufak adımlarla iyileştirilebileceğini savunur. Sürekli ve giderek artan bir formda yürütülen iyileştirmenin köklü ve önemli değişimlere dönüşeceği inancını taşır. Sürekli iyileştirme hareketinin temel amacıysa yaşamı dengeli bir bütüne ulaştırırken küçük adımlarla büyük değişimler geçirebilmektir.

Süreç hızlı da olabilir, durdurmadığımız veya dengede kalabildiğimiz sürece. Fakat yalnızca bugün için bu konuda temkinliyim ben. ’Bebek adımları’ şeklinde korkularımın üzerine gidip yeteneklerim doğrultusunda özellikle görünür olma konusunda hemen bunu hatırlatıyorum kendime. Tıpkı o yüzme olayında olduğu gibi kendimi hazır hissettiğimde ortaya çıkacağıma inanıyorum.

Hep bahsederim ve bahsetmeye de devam edeceğim, öncelikle kendimden kendime bir hatırlatma olması dileğiyle; algısal filtreler diye adlandırılan ve kaçınılmaz olan silme- bozma- genellemeler yaşamımda hep olacak. Öyleyse bunları iyi kavramak bana kolaylık sağlayacaktır yaşamı, yaşamın koşullarında yaşayabilmek için.

Bunları kavramak da yetmiyor tabii, bunların verilerinden yola çıkarak değişmek için en azından üç şeye daha ihtiyacımız olduğu söyleniyor notlarımda:

Motivasyon

Araç

Fırsat

Motivasyon, iyi bir sebep olmasıdır; araç, nasıl değişileceğidir; fırsat ise bunu gerçekleştirme şansıdır, belki zaman ve uygun destek ile.

Hadi gelin gündemimdeki olaylardan biriyle bu üç aşama üzerinden şöyle bir geçelim:

Motivasyon, iyi bir sebep olmasıydı. Evet, iyi bir sebebim var TSM korosunda solo çalışması yapabilmek için. Hatta birkaç tane bile var diyebilirim. Nedir bunlar? Öncelikle yarım kalmış bir işi tamamlama arzusu. Ses ile ilgili birçok çalışmayı belli bir noktaya getirip birden bire kendimi sabote edip bırakmışım defalarca. Sadece telafi anlamında değil içimdeki arzu. Öylesine bağıra bağıra şarkı söyleyesim var ki ama yıllardır bırakın kendi sesimi duymayı ben sözlü müzik bile dinleyemiyorum. Bu kadar arzu ve ihtiyaç duyarken bundan kendimi mahrum bırakmak istemiyorum. Diğer motivasyon kaynaklarıma gelince; kişisel olarak içinde bulunduğum gruba katkıda bulunmak istiyorum eğer potansiyelim varsa. Gerçekleştirirsem dolaylı olarak grubun dışında topluma da bir örnek teşkil etmenin yanı sıra işe yaramanın hazzını da yaşayacağım. Yaşımın ve yasımın arkasına gizlenmeden yaşamın içinde olarak birilerine de motivasyon kaynağı olabileceğim. Daha ne olsun! Şimdilik bu kadar yetsin. Daha fazla dallandırıp budaklandırıp konuyu dağıtmayalım.

Araç olarak ise şu an elimdeki kaynak Belediyemizin TSM korosu. Ayrıca çok uzun yıllar önce bu alanda deneyimim olması dolayısıyla hocamızın da sesimi duyma isteği. İlk tepkim kaçmayı düşünmek oldu. Fakat farkındalıklarım doğrultusunda bunu yapmadan hocamla bir telefon görüşmesi yaptım. Çok anlayışlı davrandı. Ayrıca gruba dâhil etmek adına da teşvik ediciydi. Şöyle dedi; “Doğum gününüz ne zaman? Şubat mı! İsterseniz aylık olarak yaptığımız doğum günü etkinliğimizde arzu eden arkadaşlarımızın birer şarkı seslendirmelerine izin veriyoruz. Siz de söyleyebilirsiniz. Hem daha önce sunuculuk ve düet deneyimleriniz de olmuş. Biz de sizden yararlanmak isteriz konserlerimizde.”

Dedi demesine de bendeki sorumluluk duygusu tavan yaptı ve böyle kibar bir davranışı geri çevirerek bu fırsatı geri tepmek istemiyorum. Yani geldik üçüncü aşamaya. Önümde Şubat ayında ya da başka biz bize çalışmada sesimi duymak ve duyurmak adına bir fırsat var. Hem de beni bu konuda samimi olarak destekleyen arkadaşlarım var. Değerlendirebilir miyim? İstekliyim yalnızca bugün için.

 Yeni yıl için hazırlayacağım dilekler panoma bununla da ilgili bir resim ekliyorum ve ayak işlerini yapıyorum. Hayırlısı olsun kolaylıkla, sevgiyle, neşeyle. Hepimizin gönlüne de bu yeni yılda müziğin şifası işlesin, evrensel bir dil olmanın avantajları dolsun belleğimize. Teşekkürler.