Jakoben Yarasalar

Abone Ol

 Yaklaşık bir asırdır bir takım zümreler cennet vatanımızda istedikleri gibi atını oynatıp duruyorlardı.

Söylemleriyle demokrasiden yana olduklarına dair süslü püslü cümleler telaffuz ediyor, eylemlerinde ise yasaklardan yana olmaya çalışıyorlardı hep.  

Bukalemun misali renkten renge giriyor, söylem ve eylemleri bir türlü birbiriyle uyuşmuyordu…

Uzun yıllar mütedeyyin insanlara adeta narkoz yaparak tabiri caiz ise ayakta uyuttular. Öbür taraftan deveyi hamutuyla birlikte yuttular, ülkeyi soyup soğana çevirdiler!

Ne zaman ki uyutulanlar narkozun etkisinden kurtularak, uyutan tayfanın tekerine takoz koymaya çalıştı, işte o vakit devenin kuyruğu koptu…

Kendisini ülkenin beyaz elitleri olarak gören o jakobenlerin hayalleri akamete uğrayınca, başladılar avazının çıktığı kadar bağırmaya…

Ötekileştirilen, ezilen hor ve hakir görülen ezici çoğunluklar artık uyandı ve sömürü düzeni aktörlerine “Durun ey bir avuç mutlu azınlık, odağında bulunmuş olduğunuz hinliklerin sonu gelmiştir” demeye başladı.  

Son 10 yıldan buyana olumlu gelişmeler yanşanıyor artık. Demokrasi olabildiğince yaygınlaşıyor; kangrenleşen başörtüsü sorunu yok artık, herkes istediği gibi giyinip kuşanıyor, çünkü Türkiye, eski Türkiye değil…

Hiç unutmuyorum; eski Türkiye’yi yöneten o jakobenler, “Başörtüsü kamusal alana girerse rejim tehlikeye girer” demekteydiler.

Oysa bugün başörtüsünün girmediği alan yok, buna rağmen onların değdi gibi rejim tehlikeye girmedi.

Bilakis özgürlükler yaygınlaştıkça, Türkiye daha çok yaşanılır bir ülke konumuna gelmeye başladı.

Aslında onların ne olduklarını bugün herkes çok daha iyi biliyor, lakin onlar başını kuma gömdükleri için hala zannediyorlar ki kimse bilmiyor kendilerini.

Yanılıyorsunuz bre, yanılıyorsunuz. Bor’un pazarı geçti artık.         

Hani sıkışınca laikliğin arkasına sığınıyordunuz ya; bugün laikliğin tanımını soracak olursak cevap veremeyecek kadar cahilsiniz!

Yeri gelince kendinizi sözde aydın olarak lanse edersiniz,  ancak vurgun ve soygundan başka bir işi yapamayacak kadar beceriksizsiniz!

Yıllar yılı ülkenin başköşelerine oturdunuz, yandaşlarınızla birlikte Karunlaştınız, ezici çoğunluklardan oluşan ülkenin gerçek sahiplerini bir parça ekmeğe muhtaç ettiniz!

En ufak bir rahatsızlığınız neticesinde tedavi olmak için Avrupa ve Amerika’nın en iyi hastanelerine koştunuz…

Öbür taraftan doktora gidecek kadar parası olmadığı için ölüm döşeğine mahkûm olan garibim insanları görmeyecek kadar yarasalaştınız!

Millet bir parça ekmek için kılı kırk yararken, kışın soğuk aylarında sıcak bir yuva bulamazken, sizler en lüks semtlerde dayalı-döşeli malikânelerde oturdunuz ve aç’ın halinden anlamadınız, per-perişan insanların üşüdüğünün farkına bile varamadınız bu kafayla varamazsınız da…

Taşralarda, metropol kentlerin varoşlarında kış’ın efil efil rüzgarın estiği baraka evlerde, gecekondularda yaşam mücadelesi vermeye mecbur kalan, hatta bırakın mecbur kalmayı, kaderine terk edilmeye mahkum olan insan gibi insanlar var.

Midelerini doyurabilmek için çöp konteynırlarında kırıntı ekmekleri toplayan kitleler var!

Ey jakoben yarasalar! Sizler Türkiye’nin söz konusu manzarasına hiç şahit oldunuz mu?

Olamazsınız, çünkü tok anlamaz aç’ın halinden. Aç’ın halinden ancak ve ancak aç anlar, aç’ın halinden ancak merhamet ve şefkat duygusu taşıyan aslan yürekli kişiler anlar.

Aç’ın halinden ancak yüreği sevgi dolu, teninde buram buram vatan ve millet sevgisi kokan adam gibi adamlar anlar.

Ey jakoben yarasalar! Siz ne anlarsınız yoksulluktan, açlıktan. Siz geceleri kundaktaki bebeklerin açlıktan attığı çığlıklara hiç şahit oldunuz mu?

Siz bebeğine bir bardak süt bulamayıp uyutamadığından dolayı gözyaşlarına boğulan annelerin feryatlarını yüreğinizde hissettiniz mi hiç?

Alışmışsınız her akşam zevki sefaya dalmaya, eğlence mekânlarına koşup şarkılar eşliğinde Brek dansı oynamaya!

Oynattığınız dansözün üzerine dolarları atmaya devam edin siz… Umurunuzda bile olmasın, boş verin vur patlasın çal oynasın eğlenceye devam…

Zira unutmayasınız ki her gecenin bir de aydınlığı vardır.

Bilesiniz ki o aydınlık günler gelmiştir. Bugün artık yeni Türkiye’de yaşıyoruz, eski Türkiye mazide kalmıştır.

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…   

 

                 Bilal KARADAĞ

bkaratag02@hotmail.com      

{ "vars": { "account": "UA-91479741-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }