İmam Bildiğini Okur, Mahmut Bey-2

Abone Ol

Dünden devam:

Tuz Hanı işletilmeye başlanmazdan kısa bir süre önce gezdikten sonra görüştüğüm üst düzey bir yetkiliye, giriş kattaki odaların cezaevi ve gözaltı merkezlerindeki hücreler gibi loş olduğunu, avluya bakan pencereler dışında yeterli güneş ışığı almadığını, üst kattaki odaların dışa bakan penceresinden yandaki bakırcı, kalaycı gibi küçük esnafların işleri gereği oluşan gürültü ve dükkân çatılarındaki kirli görüntülerden dolayı çevre kirliliği oluşacağını, bunun tarihi ve turistik bir otele yakışmayacağını, bu aşamadan sonra tek çözümün belediye veya il özel idaresinin bir an önce buraları da kamulaştırması olduğunu, özel oto parkının bulunmadığını, yakınında belediyeye ait olduğunu sandığım bina altındaki otopark tahsisinin düşünülebileceğini,

Vilayetler Evi’nin otel işletmeciliği konusunda ciddi, ilkeli, deneyimli ve profesyonel olduğunu, işyeri olarak inşa edilen giriş katının da otel odasına dönüştürülmesi şartıyla tamamını otel olarak işletebileceklerini söylemesi ile sırf bu nedenle devletin tekrar para ve emek sarf ederek bu kez tamamının otele dönüştürülmesinin on yıllardır gelişen kent ortak aklına uygun düşmediğini, bu şekliyle dahi gelen bir turistin bir daha isteyerek gelmeyeceğini, kamu kurum misafirlerinin ise masrafları ilgili idare tarafından karşılandığından mecburen bir-iki gece kalabileceğini, sonrasında onun da bir daha gelmek istememe ihtimalinin yüksek olduğunu, otelde yatanlar rahatsız olabileceğinden akşamları harfhane ve benzeri etkinliklerin serbestçe düzenlenemeyeceğini, Vilayetler Evi sonuçta kârlılığı da amaç edindiğinden gelirinin giderini karşılamayacağını görünce birkaç yıl sonra terk edip gidebileceğini samimiyetle söyledim.

Üst düzey yetkili ise; bu eleştirilere katılmadığını, çevrede yeterince işyeri bulunduğunu, belediyenin bu işyerlerini restore edeceğini, kamuoyunda söylenen vilayet oteli kavramının ise yanlış olduğunu, kamu kurum misafirleri için kontenjan oda ayrılmayacağını, ayrıcalıklı müşteri statüsünde olmayacağını, isteyen sivil müşterilerin her zaman, her odada kalabileceğini açık yüreklilikle söyledi.

Toplum yararı söz konusu olunca egoları çöpe atmak gerektiğinden, gazeteci Deniz Guçer’in deyimiyle “İcra” değil “Rica” makamı(!) olduğumdan, gönülden “İnşallah ben yanılırım.” dedim.

Bu gezim ve görüşme sonrasındaki 22 Eylül 2021 tarihinde, milletvekilimiz Ahmet Aydın’ın da bulunduğu, Adıyaman Belediye Başkanlığı ile AK Parti il örgütünün Altınşehir Belediye Cafesi’nde ortaklaşa düzenlediği basın toplantısında Belediye Başkanı Süleyman Kılınç’tan, diğer konulardaki birkaç sorumla birlikte bu sorunları da özetleyerek belediye olarak nasıl bir çözüm düşündüklerini sorduğumda, Tarihi Çarşı inşaatının devam ettiğini, diğer konulardaki yetkinin ise tamamen il özel idaresinde bulunduğunu söylemekle yetinince Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün Kuşaklama Kanalı ve Millet Bahçesi, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Altınşehir Köprülü Kavşağı projelerinde “aktif” olan “sahiplenme duygusu”nun nedense bu kez “pasif”leştiğini gördüm.

Tüm bunları bir araya getirince Tuz Hanı konusunda yıllardır oluşan “kent ortak aklı”nın bir çırpıda ötelenme sebebinin, büyük oranda “Ülke faydası ile siyasi fayda ayrıştığında hangisini tercih etmek gerektiği” sorusunun cevabında altmış yıldan beri aradığımız gibi yine aramamız gerektiğine maalesef on beş yıl sonra tekrar kanaat getirdim, üzüldüm…

Ha… Vilayetler Birliği(Vilayetler Turizm ve Ticaret A.Ş.)ne ait web sitesinde birliğin işlettiği oteller listesinde nedense Adıyaman henüz yok!

“Delinin derdini açtın!” Mahmut bey… Önemli olan sizin, naçizane benim, kısaca cemaatın, halkın ne okuduğu değil. Önemli olan imamın ne okuduğudur…

Çünkü halk arasındaki deyimle hep imam “bildiğini okur”

Çoğu defa da Angara’nın “bildirdiğini”

Son bir söz;

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 7 Kasım 2014 tarihinde Perre Düğün Sarayı’nda düzenlenen Şehir Kimliği Çalıştayı’nda Belediye Başkanı Hüsrev Kutlu’nun, her zamanki gibi “karnından konuşmadan” yaptığı hitabındaki bir cümlesi ile yazımı noktalıyorum:

Bir şehrin adanmışları yok ise o şehir ölmüş demektir.”

Yorum okuyucunun…

Mustafa Işıldak

m.isildak02@gmail.com 0532-422 95 28