Hem vallahi, hem de billahi barışıyoruz!

Abone Ol

Barış sürecinde ortaya çıkan tepkileri doğal karşılamak gerekiyor. Zira “alışılmış” şekilde süren mücadelenin, “sonlandırılmasının” böyle olacağını algılamayacak insan çok.

Bunlardan bazıları çözüm istemediği içindir. Bu düşüncede olanlar, genellikle siyasetini terör ve şehit cenazesine endeksleyenlerdir. Bu nedenle bu kısmı dikkate almadan, diğerlerine bakmakta fayda var.

Ama önce yazının başlığı iyi anlaşılsın istiyorum.

***

Çocukluğumuzda arkadaşlarla kavga da ederdik, küçük bir laf veya hareket sonrası küserdik de…

Küstüğümüzü herkese belli edercesine bir tavrımız olurdu.

Kırgın olduğumuz arkadaşımız, diğer arkadaşlarla birlikteyken ya oraya hiç gitmez ya da gitsek bile “inceden inceye” laf sokuşturma yarışına girerdik.

Sonra da bazen kendiliğinden, bazen de büyüklerin zorlamasıyla barışırdık.

Zorlama barışın etkili olmayacağını düşünen büyükler, gizliden gizliye incelerdi.

Acaba bunlar gerçekten barıştı mı, yoksa ilk fırsatta yeniden kavga edecek mi?

Çocuktuk tabii…

Saf ve temiz…

Hiçbir art niyet taşımazdık.

Kırgınlığımız bir süreliğindeydi ve kötülük beslemeden sürerdi.

Nasıl küstüğümüzü bile unutur, oyuna kaldığımız yerden devam ederdik.

Küstüğümüzde bütün dünya bir araya gelse barışmayız sanırdık, barıştığımızda bütün dünya bir araya gelse dostluğumuzu bozamayacağına…

Sonra barışa şüpheyle bakanlara yeminler ederdik.

“Hem vallahi, hem de billahi” barışmıştık.

“Aha da Kur’an üzerine yemin edelim”, diyerek barışın gerçek olduğuna inandırırdık, büyüklerimizi…

Çünkü ortada “incir çekirdeğini” doldurmayan bir konu vardı ve dostluğa, kardeşliğe helal getirecek bir durum söz konusu değildi.

***

PKK’yla yapılan çözüm süreci, belki çocukluğumuzdaki kavgalar kadar masum olmayabilir, değildir de…

Ancak, 30 yıl önce bugünün ortamını hazırlayan da biz değildik.

Darbeciler, bizim davetimizle işbaşına gelmemiş, bizim oylarımızla seçilmemişti.

Kendi halkına ihanet eden, işkence yapan, zulmeden hainler, ülkenin sürekli çatışmalarla mücadele etmesi için de ellerinden gelen bütün çirkinlikleri gösterirken bizden onay almamışlardı.

Ve hiç de nur topu gibi olmayan birçok terör örgütü doğurdular.

Bunları bazen taşeron olarak kullanıyor, bazen de “mücadele” edecekleri bir ortama sürüklüyorlardı.

Ve vatandaş, ülkesini koruma, milletini muhafaza için bazen gözünü kırparak, bazen kırpmadan bir mücadeleye başlıyordu.

İnsanlar ölüyordu bu arada…

Dağa çıkan sayısı artıyor, PKK “kurumsal” bir örgüt haline gelerek, sistemli çalışmaya başlıyordu.

Darbecilerinse nur topu gibi olmayan Ergenekon’u vardı.

{ "vars": { "account": "UA-91479741-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }