Türkiye sosyolojisi, alışkanlıklar esaretinde yaşamaya mahkûm halk kümelerinden oluşur. Son dönem iktidarlarının, bilinçsiz halk kümelerinin özelliklerini kanalize etme çabaları son dönemde iyice yerleşik hâle geldi. İçinde bulunulan aile ve siyasi düşünce, yılların birikimine rağmen aynı döngüyle sarmalanarak güç odaklarının avantajıyla son hâlini aldı. Kazanımların durağan hâli, son dönem hükümetlerinin sorgulanmasını iyice zorlaştırdı. Sürü mantığının halk kümeleri üzerindeki etkisi değişmeyince , patinaj kültürü sosyolojinin en büyük esareti oldu.
Fahrenheit 451 kitabını okuyanlar bilir: kitap yakma, düşüncelerin bertaraf edilmesini konu alır. 1984 adlı kitabı okuyanlar yine bilir; otoritenin kıskacını anlatır. Türkiye sosyolojisine uyarlanabilir tarafı hep vardır distopya kitaplarının. Psikolojik sendromların merkezi gibi, tüm travmaların esaretinde olan bu sosyolojinin derininde yatan temel sebep, HABİTUS kavramıyla açıklanabilir.
İçinde bulunulan şartlar, aileden edinilen özellikler, sosyolojinin habis durumu; din ve tarım toplumu olma nitelikleriyle yaşam standartlarının şekillenmesi, Türkiye’nin gelişim ivmesinin önündeki en büyük engeldir. Henüz Türkiye’nin distopya kitabı yazılmadı belki ama yaşananlar gösteriyor ki herkes filmini izliyor. “Aynı döngü” adlı film vizyondan inmiyor !
Türkiye sosyolojisinin farkında olmadan edindiği düşünme, davranma ve algılama yetisi; kutuplaşma siyasetiyle birleşince birey seçimleri sürü güdülenmesiyle Türkiye’yi uçurumun kenarına getirdi. Düşünce olarak adeta yapay zekâya dönüşen insanlar, zihinsel ablukalara alınınca iktidar bileşenlerinin seçimler yoluyla denetlenmesi neredeyse imkânsız hâle geldi.
Ülkenin bütün alanlarında görülen yozlaşmaya rağmen hep aynı siyasi anlayışın tahakkümü, bireylerin sosyoloji içinde edindiği kayboluşlarla ilgilidir. Seçimlerle siyasi tecrit uygulanması gereken mevcut iktidarın, ilahi korkutmalarla kıskaca aldığı sosyolojinin sönük bileşenleri; ekonomik çıkarlarından olacağı korkusu nedeniyle iktidar HABİTUS’u içinde olabilecek özelliklerini tamamen yitirdi.
Türkiye bağlamında HABİTUS; bireylerin aileden, eğitimden, dinden, sınıfsal konumdan ve tarihsel deneyimlerden süzülerek edindiği düşünme, davranma ve dünyayı algılama biçimlerini ifade eder. Erken yaşta öğrenilen hiyerarşiye saygı, sürekli bir otoriteye bağlı kalma hastalığı, lider kültüne olan esaret gibi kökleşmiş sosyoloji yapısı nedeniyle bilinç olarak çağdaş dünyanın sürekli izleyicisi konumuna mahkûm edilmiş Türkiye halkı, ezberlerinden kurtulma olanaklarına asla kavuşamamaktadır.
Hurma üstü tiramisuya evrilen ironik standartlar, HABİTUS fanusu içinde temel ihtiyaçlarından yoksun halk kümelerine henüz etki etmiş gözükmüyor. Kutuplaşmış zihinsel markajlardan kurtulamayan, edinilmiş paket dizayn girişimleriyle iktidarın robotlarına dönüşen sosyolojinin önemli bir bölümü; çağın olanaklarından bihaber, uzaktan kumandaya duyarlı nesiller üretmiş, nihayetinde Türkiye HABİTUS fanusu içinde sınırları belirlenmiş cam bölmelere çarparak güdülenmeye devam ediyor.
HABİTUS, Türkiye gerçeğidir. Psikolojik sendromların merkezidir Türkiye. Elinde asasıyla sosyolojiyi istediği yönde sürü mantığıyla yönlendiren iktidarlar, özgür düşüncenin ve kaliteli, sorgulayıcı nesillerin önündeki en büyük engeldir.
Nesillerin HABİTUS’tan çıkıp gelişim yönünden evrilmemesi, bugünkü Türkiye fotoğrafının acı reçetesidir. Adaletin olmadığı, ekonomik refahın olmadığı, eğitimin ve sağlığın can çekiştiği şu süreç, Türkiye’nin artçı depremleridir. Fanus içindeki HABİTUS bireyler, büyük depremi tetiklemeye devam ediyor. Herkes bir kurtarıcı bekliyor. Avazı çıktığı kadar bağıracak bir tetikleme…
DÜŞÜNEN VAR MI BU ENKAZLAR ALTINDA! diye bağıracak ,bu filmin yönetmeni kim diye kamerayı zumlayacak bir irade ! HAPİTUS FANUSU mutlaka kırılmalı…
DİPNOT:
Bir kafese beş maymun koyarlar.
Ortaya bir merdiven, tepesine de muz asarlar.
Ne zaman bir maymun merdivene çıkmaya kalksa, diğer maymunların hepsi soğuk suyla ıslatılır.
Bir süre sonra maymunlar, muza yaklaşanı dövmeye başlar.
Sonra maymunlardan biri kafesten çıkarılır, yerine yeni bir maymun konur.
Yeni gelen maymun muzu görür ve merdivene yönelir.
Diğerleri onu hemen döver.
Yeni maymun, kendi diliyle sorar:
“Niye dövüyorsunuz?”
Diğerleri cevap veremez ama dövmeye devam eder.
Zamanla kafesteki tüm eski maymunlar değiştirilir.
Artık kafeste bulunan maymunların hiçbiri soğuk suyu hiç görmemiştir.
Ama biri muza yaklaşınca yine dayak başlar.
Son maymunun söylediği şudur:
“Bilmiyorum neden dövüyoruz ama burada düzen böyle.”
HABİTUS’tan çıkış şart!