Özellikle ülkemizde belli bir kesim, ısrarla fikirlerini yalanla savunur, savunmaya devam eder. Sadece kendilerinin inandığı ve gerçekle asla bağdaşmayan, tutar dalı olmayan, haklı gerekçeleri bulunmayan yalanlardır bunlar.
Yalan üzerine kurulu olan ideolojilerin gerçeğin dışında şeylerle kendilerini savunmaları veya taraftar toplamaları normal ama insan hakları gibi çok önemli bir konuyu savunanların yalanla ne yapmak istediklerini bir türlü anlamıyorum.
Beşiktaş’ta elinde bir dergi ve tanıtıcı materyaller olan bir hanım kız yanıma yaklaştı.
Sadece o hanım kız değildi, başka kız ve erkekler de her geleni durdurup, bir şeyler anlatıyordu.
Yüzündeki tebessümle ve işinin farkındaymış gibi davranan hanım kız, “insan hakları savunuculuğu” yapan örgütlerine katılmamı istemeden önce, hak ihlallerini sıraladı.
Kadınlara şiddet vardı, ihlal edilen hakları vardı…
Elbette doğruydu bu.
Emeği sömürülen çocuklar vardı, istismar edilenleri vardı.
İşçilerin hakkı tam verilmiyordu belki, belki de çalışanların hiçbiri hak ettiğini alamıyordu.
Dünyanın her tarafında sömürülen insanlar vardı.
Hakkı yenen, zorla alınan, kendine ait olana dokunulanlar…
Bütün bunları hanım kızımız söylemedi, çünkü onun derdi başkaydı.
Bir kadınları söyledi, bir de LGBT’lileri…
Bir de tutuklu gazetecileri…
İşte orada kocaman bir yalan söyledi, gözümün içine baka baka…
Tutuklu gazeteciler sıralamasında dünyada birinciymişiz meğer de haberimiz yokmuş…
Değil dedim…
Yani katılmıyorsunuz dedi.
Katılacağım bir şey yok ki, Türkiye’de gazetecilikten dolayı, yazdığı yazıdan dolayı, savunduğu fikirden dolayı cezaevleri dolmuş değil.
Aslında yok denecek kadar azdır.
Çünkü o hanım kızımız, gazeteci olanın her haltı yiyeceğini sanıyor.
Ne bilsin öyle öğretmişler…
Mesela bir gazeteci banka soysa ve tutuklansa, “gazeteci tutuklandı” diyecekler.
Bir gazeteci cinayet işlese ve tutuklansa “gazeteci tutuklandı” diyecekler…
Tıpkı başka ülkelere ve başka örgütlere ajanlık yapıp, tutuklananlar için “gazeteci tutuklandı” diyenler gibi…
Bir gazetecinin terör örgütlerinin yandaşlığına soyunması, teröre destek vermesi, katile destek vermesi, suçu ve suçluyu övmesi gibi görevi yok.
Elbette her gazeteci ve her yazar, suçu ve suçluyu anlatır.
O suçu işlemeye kendisini nelerin sevk ettiğini, toplumun baskısını, yakınlarının teşvikini veya mecbur kaldıklarını…
Bu, onu masum etmeyecektir ama en azından bir suçlunun portresi çizilerek, başkalarının da aynı suçu, aynı nedenlerle işlememesi için okuyucu aydınlatılmış olacaktır.
Belki de gerçekten devletin baskısı vardır ve insanları suça teşvik ediyordur.
Belki de gerçekten toplumun baskısı çoktur ve her gün yeni insanlar bunalıma giriyordur.
Belki de hanım kızımızın söylemeye çalıştığı gibi cinsel tercihi farklı olan LGBT’liler, toplumun dışına itiliyordur.
Bütün bunlar elbette var ve bütün bunlar ne yazık ki dünyanın her yerinde, az veya çok var.
Ama bu, yalan söylemeyi gerektirmez.