Bugün bir gazeteci hocamla yaptığım sohbet, beni hayatın ve siyasetin en temel meselesine; ilkeye, sadakat konusuna götürdü.
Konu dönüp dolaşıp geldiği yer yine aynıydı:
Siyasette ne yazık ki artık ilke değil entrika, dürüstlük değil çıkar, dostluk değil hesap belirleyici oluyor…
Tam bu noktada hocam, Yunus Emre'nin anlamlı bir hikâyesini paylaştı:
"Yıllar boyunca dergâhta hizmet eden Yunus, şeyhi tarafından her gün odun toplamaya gönderilir.
Uzun zaman geçer...
Bir gün şeyhi gelen odunlara dikkatlice bakar.
Hepsi dümdüzdür; içinde tek bir eğri odun yoktur.
Dayanamaz, sorar:
‘Yunus, ormanda hiç mi eğri odun yok ki, sen hep düzlerini getirirsin?’
Yunus şöyle cevap verir:
Burası öyle bir hakikat ve doğruluk kapısıdır ki, buraya bırak eğri insanı, eğri odun bile giremez…’"
İşte mesele budur…
Hangi işi yaparsak yapalım; ister siyaset, ister gazetecilik, ister memurluk, ister esnaflık…
"Dosdoğru olmak", eğriliklere boyun eğmemek gerekir.
Hak kapısında eğriye yer yoksa, halk kapısında da olmamalı.
Siyaset de, hayat da, ancak böyle onurlu olur.
Yunus’un asırlık sözü, bugün bile hepimize pusula olmalı:
“Eğri odun bile giremez bu kapıdan…”
Ne güzeldir dosdoğru yaşamak…
Ve ne değerlidir dosdoğru insanlar…