Geçtiğimiz günlerde Japonya’da 7,5 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.
Sarsıntının şiddetine rağmen can kaybı yaşanmadı.
Çünkü Japonya bu işe yıllar önce bilimle, akılla ve planlamayla yaklaştı.
Depremi “kader” değil, hazırlık meselesi olarak gördü.
Peki ya biz?
Deprem kuşağındayız; bunu hepimiz biliyoruz.
Ama her büyük depremden sonra aynı acılar, aynı kayıplar, aynı ihmaller zinciri...
6 Şubat hâlâ hafızalarımızda:
Yıkılan şehirler, kaybolan canlar, çöken binalar, geç gelen yardım…
Ve en acısı: önlenebilir bir felaketin bedelini ödeyen binlerce insan.
Ben de bu acılar yaşanmadan önce yazıyordum.
Müneccim değilim, sadece bilim insanlarını dinledim.
“Deprem kapıda” diyen jeologları, akademisyenleri, mühendisleri dikkate aldım.
Ama ne yazık ki, uyarılar ancak depremden sonra hatırlanıyor.
Bugün yine yazıyorum. Çünkü unutursak, tekrar yaşarız!
Eşim inşaat sektöründe. Ona hep şunu söylerim:
"Az kazan ama dürüst ol. Malzemeden çalma. Bu, insan canı!"
Çünkü sağlam bina yaşatır, zayıf bina yıkar.
Ama bazıları daha fazla kazanmak uğruna evleri mezara çevirmeyi göze alıyor.
Rant uğruna hayatlar kararıyor.
Bu düzen değişmeli!
- Depreme dayanıklı bina lüks değil, zorunluluktur.
- İmar affı değil, yıkım kararı çıkmalı.
- Denetim kağıt üstünde değil, sahada yapılmalı.
- Mühendislik siyasetten bağımsız olmalı.
- Halka afet bilinci kazandıran sistem kurulmalı.
6 Şubat’ta bir sınav verdik. Peki, dersimizi aldık mı?
Deprem sonrası konuşmak kolay.
Ama asıl mesele, deprem olmadan önce harekete geçmek.
Unutmak ihmalin kapısını açar.
Unutturursak, yeniden kaybederiz.
Evlerimiz yuvamız olsun, mezarımız değil!
Denetim şart. Yaptırım olmalı.
Bir daha "keşke" dememek için şimdi sorumluluk alma zamanı.
#DepremGerçeğiUnutma
#RantaDeğilİnsanaYatırım
#6ŞubatUnutulmasın