CAMİ AHIR OLUR MU ?

Abone Ol

Bu yazıyı kaleme almayı düşünmüyordum. Ancak genç ve heyecanlı bir hemşerim olan Hamit Aslan camilerin ahır yapılması iddiası ile ilgili yazısını ikinci haftada da sürdürdüğünü görünce , üstelikte ağır ithamlar öne sürünce yazmak gereği duydum. Biraz uzun bir yazı olacak ama lütfen sıkılmadan okuyunuz.

Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı din tüccarlarının bu iddiası yeni değil. Geçmişi 1966 yılına kadar gider. Bu tarihte Mehmet Şevket Eygi Yeni İstiklal gazetesinde bir çağrıda bulunarak ‘ CHP döneminde yıkılan , satılan , kiraya verilen depo ve müze yapılan camiler hakkında resim, yazı ve bilgi göndermelerini istemiştir. Gelenlerin bir kısmı bu gazetede yayınlamıştır. Bu resimlerin kimler tarafından nasıl çekilip gönderildiği ise hala muammadır.

Olayın gerçek yüzü ise şöyledir: 17 Nisan 1927 tarihli 1011 sayılı bütçe kanunun 14. maddesine göre, Türkiye’ye gerçekten ne kadar cami ve din görevlisi gerektiğinin 31 Mayıs 1928 tarihine kadar belirlenmesi istenmiştir. Bu tarihte yani 1928 yılında ülkenin yaklaşık 14 milyon nüfusu vardır. Yine o dönemde 14.425 okula karşılık 28.705 cami vardır. Bu çalışma sonucunda belirlenen tasnif dışı (atıl durumda olan ) camiler dönüştürülerek farklı amaçlar için kullanılmıştır ama hiçbir cami asla ahır olarak kullanılmamıştır.

Hayrat kütük defteri incelendiğinde 1926 ile 1972 arasında 494 cami arsası , 722 mescit arsası 598 cami ve 995 mescidin satıldığı görülmektedir. Bu satışların tamamının CHP’nin iktidar olduğu 1926 – 1950 yılları arasında yapılmadığı , satışların önemli bir bölümünün de 1950 de iktidara gelen DP döneminde gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.

DP iktidarında kapatılan ve yıktırılan camiler ülkemizin sayılı sanat tarihçilerinden Prof. Dr. Semavi Eyice tarafından şöyle sıralanmıştır; Sekban Paşa mescidi, Mimar Ayaz Cami, Velide caminin türbesi, Baba Hasan Alemi ve Oruç Gazi camileri, Adana da 1650 yılında Cafer Paşanın yaptırdığı cami, medrese ve kütüphaneden oluşan külliye ve daha niceleri Adnan Menderes tarafından yıktırılmıştır. Yine Menderes döneminde ülkenin dört bir yanındaki tarihi kiliseler cemaati olmadığı halde törenler ile ibadete açılmıştır. Bu bir strateji gereğidir ve kimse Menderese Hıristiyanlık propagandası yapıyor dememiştir.

Daha da yakınlara gelirsek 2010 yılında AKP iktidarı İzmir Foça ilçesi Kozbeyli köyünde ki 5 asırlık camiyi metrekaresi 4 bin liraya satışa çıkarmıştır. Günümüzde amaç dışı kullanıma bir diğer örnek yine İzmir Buca dan verebiliriz. Buca yıldızlar mahallesinde ki Zeki Püskülcü ilkokulu binası 2 yıl önce çökme riski nedeni ile boşaltılır. Yeni okul binası yapılmadığından öğrenciler 1,5 yıl boyunca camide ders yaparlar. İbadet ile eğitim yan yana yürümediğinden Şimdi konteynır da eğitim veriliyor. Herhalde sevgili Hamit kardeşin bu bilgiler gözünden kaçmış olsa gerek.

Daha da özele inersek Tayip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı iken belediye meclisinden çıkarttığı bir karar ile İstanbul Belediye Başkanının tek imza ile belediyeye ait taşınmazları canının istediğine satabilir yetkisini aldıktan sonra aslına uygun inşası onaylanan Laleli de ki ÇOBAN ÇAVUŞ Camii arazisini tek imza ile satışa çıkarmıştır. Hamit kardeşin bu bilgide gözünden kaçmış olsa gerek.

Hamit Bey’in Ayasofya’nın müze haline dönüşmesini sanki bir suçmuş gibi göstermesini tarih, siyaset ve strateji eksikliğine veriyorum. Öyle olmasa AKP iktidarında Van da Akdamar Ermeni kilisesinin açılışının da bir strateji gereği olduğunu görecektir.

Hamit Bey, 1939-1945 yılları arasında bazı camilerin askeri kışla olarak kullanıldığını söylüyor. Bakın bu doğru, hatta eksiği de var, ben tamamlayayım. İsmet Paşa Kurtuluş Savaşın da büyük taarruzdan önce 1. ve 2. ordu ile bunlara bağlı karargahların barınması için Akşehir ve Konya çevresinde ki camiler, hanlar, kervansarayları kullanılmıştır. İnönü bu yönteme 2. Dünya Savaşı yıllarında da başvurmuştur.Ülke olarak 2. Dünya Savaşına girmemiş olsak bile her an savaşa hazır bulunmak zorunda idik. Zira bir yandan Almanya, diğer yandan İngiltere baskı yapıyordu, dolayısı ile camilerin içinden bazıları erzak deposu olarak, askeri kışla olarak kullanılmıştır. Bu zorunluluktan gelen olağan uygulamadır.

İsmet İnönü 2. Dünya Savaşı yıllarında Türkiye ye yönelik muhtemel bir saldırıda camilerin hedef alınmayacağını düşünerek müzelerdeki tarihi ve dini değeri olan eserleri zarar görmemeleri için bazı camilere koydurarak koruma altına almıştır. Bu değerlerden bazıları şunlardır ; kutsal emanetler, Hz. Muhammed’in sancağı kılıcı, hırka-i saadeti, Hz. Osman’ın kanlı Kuran-ı Kerim i ve diğerleri ……………. Örneğin Topkapı Sarayın da ki kutsal emanetler, bu emanetlerle ilgilenen görevliler ile birlikte Niğde ‘ye götürülerek bazı camilere konmuş ve buralar ibadete kapatılmıştır. Bunun için İsmet İnönü’yü kınamak değil kutlamak gerekir.

İzmir Seferihisar da ki caminin ahır olarak kullanıldığı doğrudur. Bu durumun Cumhuriyet gazetesinde manşet olduğu da doğrudur. Ancak olayın aslı şudur; bu camiyi işgal döneminde yunanlılar ahır haline getirmiştir. Kurtuluş savaşından sonra bu durumun farkına varan Cumhuriyet yöneticileri derhal olaya el koymuş ve camiyi eski haline dönüştürmüştür. Cumhuriyet gazetesi bu olayı manşete taşımış, Hamit Bey in sözünü ettiği sayıda olayı ayrıntıları ile irdelemiştir. Sadece başlığa bakıp yorum yapmak insafsızlıktır, çarpıtmadır. Hamit Bey bu konuda en büyük dayanağı Cumhurbaşkanımız böyle dedi diyerek vermiştir. Oysa yalan kimin ağzından çıkarsa çıksın yalandır.

Camilerin amaç dışı kullanılması tarihimizde Osmanlı Döneminde başlamıştır. 1877-1878 Osmanlı Rus harbi sırasında Rumeli den İstanbul’a büyük bir muhacir akını olmuştur. Bunun üzerine Ayasofya, Sultanahmet, Süleymaniye, Beyazıt gibi camiler ibadete kapatılarak oteller ve yatakhaneler olarak kullanılmıştır…. Uygulama doğrudur, zorunludur.Benzer durum Balkan Savaşların da yaşanmıştır. İstanbul a sığınan binlerce muhacir, yine camilerde barındırılmıştır.

Atatürk ve Cumhuriyet i din düşmanı ilan etmeden önce Atatürk ün 1922 yılında bakanlar kurulunda söylediği şu sözlere kulak vermek lazım; Atatürk , Yunan çekilişi sırasında birkaç bin caminin yakılıp yıkıldığını belirtmiş ve ‘ Bu camileri yenilemek görevimizdir. Bu hizmeti nutuk atmadan, gösterişe kaçmadan siyasete alet etmeden yerine getirelim’ demiştir.

Atatürk 1930 yılında, Eskişehir in Mihalıççık Köyüne cami yapımı için kendi cebinden 5,000 lira göndermiştir.

1919 yılında başlanıp 1926 yılında tamamlanan Fransa’nın Paris kentinde yapılan camiye yardım yapanlar arasında Atatürk’te vardır. Abdülhamit’in ölümünden sonra 1938 yılına kadar her yıl Paris camiine ‘ Bizimde çorbada tuzumuz bulunsun.’ Diye birkaç bin frank para göndermiştir.

1931 yılında Japonya’nın Tokyo kentinde bir cami yapımına yine Atatürk destek vermiştir. Sunay Akın‘ın dediği gibi ‘ Bu gezegenin en doğusundaki sabah ezanının ilk okunduğu camiyi Mustafa Kemal Atatürk yaptırmıştır.’

İslam tarihinde ilk camilerin nasıl oraya çıktığını merak eden Atatürk, Leon Caetani’nin ‘İslam tarihi ‘ Adlı eserini büyük bir dikkat ile incelemiştir.

Hamit kardeşin bu bilgilerde gözünden kaçmış olsa gerek yoksa bugün bu ülkenin camileri açıksa ve bugün bu ülkenin semalarında hala ezan sesleri yükseliyorsa, bunu cami düşmanı ilan ederek saldırılan Atatürk’e , İnönü’ye , Cumhuriyeti kuran idareye borçlu olduğumuzu görürdü diye düşünüyorum.

Din tüccarlarının, din istismarcılarının cami sevgisini görünce aklıma hemen bundan 3 yıl önceki İncirlikte bulunan camiye yapılan saldırı geliyor. Yılbaşı gecesi içip sarhoş olan ABD askerleri camiye gidip minberi yıkıp, Kuran’ı yakıp, caminin içine işediklerinde bizim bu Müslüman tayfasında çıt yoktu. O günde bunun alçakça bir saldırı olduğunu haykıran ve mutlaka cezalandırılmaları gerekir diyen bizlerdik. Bu tayfa ise Irak ta Müslüman kadınlara tecavüz eden ‘ Kahraman ABD askerlerinin evlerine salimen dönmeleri için duacıyız.’ Diyerek dua ediyorlardı.

Allah size akıl fikir ve gönül açıklığı versin……

NOT: BU YAZI 2015 YILINDA YAZILMIŞ OLUP GÜNÜMÜZDE FAHRETTİN PAŞA TARTIŞMALARI NEDENİYLE TEKRARLANMIŞTIR.

19.12.2015

ASIM ÖCAL