Büyükannemin Elleri

Abone Ol

“Amerika’da yer alan Ferzer Enstitüsü’ nün 1999’da belirlediği ‘maneviyat‘ tanımını birlikte inceleyelim:

Maneviyat, çok boyutlu bir yapıdır ve genellikle kişinin kendisinden daha büyük bir şeye bağlanma hissiyle ilişkilendirilir; dini inançlar, kişisel inançlar ve yaşamda bir amaç veya anlam duygusunu içerebilir.”

Açıkçası benim alıntıda bahsedildiği gibi maneviyatı incelemeye niyetim yok. Sadece çok kapsamlı bir tanımlama yapıldığı için alıntının hakkını vermek istedim. Bu bilgi, bir dergide Didem Ergin’e ait ‘İçsel Güç: Maneviyat‘ başlıklı yazıdan alıntılanmıştır. Bunu belirtmenin dışında çoğu zaman yaptığım gibi kendi deneyim, güç ve umudumu paylaşmaktır niyetim. Yani ben maneviyatı nasıl yorumluyorum ve uyguluyorum ondan bahsetmek istiyorum.

Bu tanımdan hareket edecek olursam; benim için maneviyat kişisel inançlarım neler onları araştırmak üzerine bu sıralar. Fakat o kadar üstü örtülmüş ki sadece el yordamıyla ilerliyorum. O yüzden kendimce ipuçlarını değerlendiriyorum ve yola devam ediyorum. Bu ipuçlarını takip ettiğim araçlardan biri de tabii kitaplar oluyor.

‘Anlatılmayı Bekleyen Hikâyeler‘ adlı eğitimimizde önerilen kitaplardan biri, ‘Büyükannemin Elleri‘ adlı bir kitaptı. Kitabın adını duyar duymaz rahmetli anneannemin elleri geldi aklıma. İçim bana bu kitabı okumalısın dedi. Aldım, okuyorum. Yazarı Resmaa Menakem. Kitabın adına ait bir bölümü aynen aktarıyorum:

“Çocukken büyükannemle televizyon izlerdim. Kanepenin ortasına otururdum ve o da koltuğa uzanır, bacaklarını kucağımda dinlendirirdi. Sık sık ellerinde ağrı hissediyordu ve benden onları ovmamı istiyordu. Bunu yaptığımda parmakları gevşer ve gülümserdi. Bazen bir melodi mırıldanmaya başlardı ve sesi bana bir kedinin mırıltısını çağrıştırırdı.

İri bir kadın değildi ama elleri şaşırtıcı bir şekilde büyüktü, geniş parmakları ve başparmaklarının altında kalın yumrular vardı. Bir gün ona, “Büyükanne, ellerin neden böyle? Benimkilerle aynı değiller,” diye sordum. Büyükannem dönüp bana baktı. Yavaşça, “Oğlum,” dedi, “Pamuk toplamaktan. Senin yaşından çok önce böyleydiler. Dört yaşındayken tarlalarda çalışmaya başladım.”

Anlayamamıştım. Birkaç kez bahçede bir şeyler dikilmesine yardım etmiştim ama ellerim kemikli ve parmaklarım dardı. Ellerimi onların yanına kaldırdım ve aradaki farka baktım.

“Umm hmm,” dedi. “Pamuk bitkisinin içinde dikenler olur. Elinle uzandığında, dikenler elini yırtar. Toplamaya ilk başladığımda ellerim yırtık ve kanlıydı. Ben büyüdükçe ellerim kalınlaştı ve pamukları kendimi kanatmadan toplayabilecek hâle geldiler.”

Büyükannem geçen yıl öldü. Bazen hâlâ onun sıcak, kalın ellerini elimde hissedebiliyorum.”

Benim de rahmetli anneannem ufak tefek bir kadındı ama onun da elleri büyük ve pütür pütür sertleşmişti. Sormak hiç aklıma gelmedi. Çünkü bana çok iyi geliyordu. Küçük bir çocukken sırtım sık isilik olur ve çok kaşınırdı. Onun o büyük ve pütürlü eli şefkatle sırtımda dolaştıkça öyle iyi gelirdi ki. Bazen o dokunuşlar da yetmez tuzlu sularla ovarak beni rahatlatmaya çalışırdı. O kadar işinin arasında bana zaman ayırması da sanırım bana kendimi özel hissettirirdi. Eee ne de olsa ilk torundum. Ben de hâlâ onun ellerini sırtımda hissediyorum. Güç veriyorlar bana.

Kitaba dönecek olursam; büyükanneyle ilgili anılara yer vermeye devam etse de asıl konu farklı tabii. Merak edenler alıp okur ve uygularlar diye düşünüyorum. Ben kendi payıma düşenleri topluyorum şükürler olsun. Uygulamalarını da yapmaya özen gösteriyorum. Bu kitabı önerirken hocamız başka bir kitap daha önermişti, şimdi sırada o var. Onu almamıştım. Çok yığıldı okunacak kitaplarım diye. Fakat geçtiğimiz hafta ‘Şamanik Yolculuk’ atölyesinde de hocamız aynı kitabı önerince artık erteleyemezdim ve aldım. Heyecanla o kitaba geçmeyi arzuluyorum. O da ‘Beden Kayıt Tutar ‘.Yazarı Bessel A. Van Kolk. Bol keşifli olsun inşallah.

Kitaplarla ve onlardan kendimi keşif sürecinde nasıl faydalandığıma dair o kadar çok ayrıntı var ki... Şunu da yazmalıyım bunu da derken her an not alamayacağım için uçup gidiyorlar. Olsun, yeri ve zamanı gelince dillendirilmesi gerekiyorsa aklıma gelir diyorum ve bu beni rahatlatıyor.

Yazımı bitirmeden önce, adı Ayşe olan anneannemden başlayarak tüm ölmüşlerimin ruhlarına teşekkürlerimi sunuyorum. Ruhları şad olsun! Bir de kitaplar söz konusu olunca benim pirim, beni kitaplarla tanıştıran, o sayede küçücük dünyamı zenginleştiren rahmetli babamı da ayrıca yâd etmeden geçmek istemiyorum. Nur içinde yatsın! Teşekkürler.

{ "vars": { "account": "UA-91479741-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }